İbrahim Kahveci, iktidarın yaptığı projelerde faturayı milletin ödediğini belirtirken, İstanbul-İzmir Otoyolu için yapılan ihaleyle ilgili de dikkat çeken bir bilgi paylaştı.
"Temel atılırken (2011): Kur 1,80 ve maliyet 6 milyar dolar. Kurdele kesilirken (2019): Kur 5,50 ve maliyet 11 milyar dolar.
İstanbul-İzmir Otoyolu için verilen rakamlardı bunlar. Proje TL bazında 10,8 milyar liradan 60,5 milyar liraya, dolar bazında da 6 milyar dolardan 11 milyar dolara yükselmiş" diyen Kahveci, "Temel atılırken Binali Yıldırım 6 milyar dolar dedi. Kurdeleyi keserken Cumhurbaşkanı Erdoğan 11 milyar dolar ilan etti" diye belirtti.
Kahveci, İstanbul Atatürk Havalimanı üzerinde yapımı devam eden Yeşilköy Hastanesi ile ilgili tartışmalara da değindi. Havalimanında bulunan üç pistten ikisinin tahrip edildiği ve kullanılamaz hale gelmesi tartışmalara neden olmuştu.
"Ortalıkta salgın var. Bir çok ülke statlar, fuar alanlarını vs sahra hastanesine döndürdü. Biz ise Atatürk Havalimanının iki pistini iptal edecek şekilde hemen oracığa sahra hastanesi kuruyoruz.
Tabi ki devlet yapmıyor. Bir Hazine Garantili Müteahhit yapıyor.
Bu kadroların aklına başka ne gelirdi?" diyen Kahveci, şunları söyledi:
"THY’nin eski iki YK Başkanı da açıklıyor: Zaten boş binalar var, Airport otel var. Havalandırması dahil bütün sistem salgın hastalıkta sahra hastanesi olacak şekilde hazır. Ama yok biz illa pistlerin dibine hastane yaparak oracıktaki arsayı da bir güzel kapatıyoruz.
İstanbul’da deprem olup 3. havalimanı olmazsa kurtarıcı olacaktı Atatürk Havalimanı hani."
İbrahim Kahveci'nin yazısı şu şekilde:
"Temel atılırken (2011): Kur 1,80 ve maliyet 6 milyar dolar. Kurdele kesilirken (2019): Kur 5,50 ve maliyet 11 milyar dolar
İstanbul-İzmir Otoyolu için verilen rakamlardı bunlar. Proje TL bazında 10,8 milyar liradan 60,5 milyar liraya, dolar bazında da 6 milyar dolardan 11 milyar dolara yükselmiş.
Bakınız kur artışı nedeniyle TL bazında maliyet artışı normaldir. Zaten anılan dönemde %120 genel fiyatlar artmış. Aynı dönemde de kur yüzde 205 artış göstermiş. Çok ama çok basit bir hesap ile proje maliyetinin kur+enflasyon ortalaması kadar arttığını kabul edebiliriz. O rakamda 28,3 milyar TL eder. Dolar bazında da 5,2 milyar dolara düşer.
Yani kur çok arttığı için proje Türkiye’de yapıldığından bütün maliyetler dolarla ödenmediği için TL bazında da artar ama kur bazında düşer.
Ama temel atılırken Binali Yıldırım 6 milyar dolar dedi
Kurdeleyi keserken Cumhurbaşkanı Erdoğan 11 milyar dolar ilan etti.
***
Hazine Garantili Müteahhitlerimizce yapılan köprüler ve otoyollar en fazla 3 yıl içinde garantileri doldurur dediler. Ama her yıl Hazinenin ödemesi arttıkça artıyor.
Bu projeler yapılırken ülkeye yabancılar dahil oluk oluk para akıyor, kasalar dolup taşıyordu: Ama tam da o günlerde ‘para yok’ diye Hazine Garantili bir avuç Müteahhitlere bu projeleri yaptırdılar.
Şimdi ise zaten büyük bir ekonomik buhranda girdiğimiz salgın hastalık günlerinde dahi bu müteahhitlere milyarlarca lira ödenecek parayı buluyorlar.
O zaman soralım: O para bolluğunda “Para yok” kim demişti? Ve şimdi yabancıdan zırnık yokken ve kasada da para kalmazken BU HAZİNE GARANTİLİ MÜTEAHHİTLERE MİLYARLARCA LİRAYI KİM ÖDÜYOR?
***
Evet, yabancılardan bize zırnık yok.
Çünkü hesaplarımız belli değil. Bakınız hukuk adalet demokrasi vs bunlar ‘kapitalistler’ için çok önemli şeyler değildir. Ama hesapların düzgün mü; malına canına bir ‘hal’ getirir misin? Üç kuruş dediğini sonra 30 kuruşa çıkartır mısın? Ya da tam tersini...
Hesap işidir ticaret. Hesapların sağlam ve dürüst olmalı.
Mesela Çin çok demokrat ve insan hakları ile mi çekti yabancı sermayeyi. Veya şu anda darbeci SİSİ’nin MISIR’ı... Evet, evet Mısır bile bizden daha çok yabancı sermaye çekmeye başladı.
Parası da Lira’dan daha istikrarlı hale geldi.
Burada kilit mesele hesapların düzgünlüğüdür.
***
2+2=4 ve 2*2=4 formülünü daha önce vermiştim.
Bu taban çarpımın daha büyük olduğu ilkesi ile bu eşit sonucu kabul edemez. Burada bilim - ilim vs ne varsa iflas eder ve cahillik yobazlığı kabul görür.
Bunu neden söyledim? Kurların artışı için ne gerekiyorsa yaptık: Dış ticareti dengelemeden faizleri hızla indirdik. Bağımsız Merkez Bankası Başkanını da “Söz dinlemiyor” diye görevden aldık vs vs...
Ve kurlar yükselmeye başladı.
Pat diye “Londra’dan saldırıyorlar” dediler.
2 yıl önce de “Dubai’den saldırıyorlar” demişlerdi.
Aylarca yazdım “Bu yanlışlarınızı örtmek için hangi yabancı düşman ilan edeceksiniz?” diye.
Londra ama nasıl Londra... Hazine Garantili Müteahhitlerimizin TAHKİMLERİNİ Londra’ya bağlayan bunlar zaten. O nedenle şimdi “Bir Kısım Londra” diyorlar.
Kim nasıl inanırsa artık.
Nasılsa ‘Ay’a 4 şeritli yol yapıyoruz’ desek inanacak bir taban olduktan sonra...
Not: Bir Parti ülke yönetiminde seçmen tabanına saygı göstererek mesela daha makul algı operasyonlarına girebilir. Bu kadar net ve kesin sonuçlu teorilerle en azından seçmen tabanını sorgusuz sualsiz kabul etmemelidir.
***
Tabanın ‘dava’ olarak gördüğü süreçlerde tavanın ‘para’ olarak düşündüğüne çok rastladık. Bakınız son işlemlere...
Ortalıkta salgın var. Bir çok ülke statlar, fuar alanlarını vs sahra hastanesine döndürdü. Biz ise Atatürk Havalimanının iki pistini iptal edecek şekilde hemen oracığa sahra hastanesi kuruyoruz.
Tabi ki devlet yapmıyor. Bir Hazine Garantili Müteahhit yapıyor.
Bu kadroların aklına başka ne gelirdi?
THY’nin eski iki YK Başkanı da açıklıyor: Zaten boş binalar var, Airport otel var. Havalandırması dahil bütün sistem salgın hastalıkta sahra hastanesi olacak şekilde hazır. Ama yok biz illa pistlerin dibine hastane yaparak oracıktaki arsayı da bir güzel kapatıyoruz.
İstanbul’da deprem olup 3. havalimanı olmazsa kurtarıcı olacaktı Atatürk Havalimanı hani.
Kısaca bir dava var ama hesabı ne kadar bilen yok. Çünkü hesaplayanlar o kadar alengirli iş yapıyorlar ki, faturayı hep Millet ödüyor. Millet ise “Aç kalırız yedirmeyiz” havası ile bakalım bu
Ülkenin temel direklerinin çöküşünü daha ne kadar izleyecek?"