Nevzat Bingöl
31 Mart yerel seçimlerini tarih olarak geride bıraktık ancak siyasal ve sosyal olarak seçim süreci (yanılmıyorsam cumhuriyet tarihinin en uzun süreci olarak) hala devam ediyor. Taraflar seçimlerde kendi başarılarını öne çıkartırken eksikliklerinden ders çıkartma alışkanlıklarının olmadığını bir kez daha ortaya koymuş oldular.
Oysa halkın verdiği mesajları almak o kadar da zor olmasa gerek. Alınan sonuçlara göre seçmenin mesajlarını şöyle sıralayabiliriz.
Türkiye’de insanlar artık şiddet dilinden, bağırıp çağırmalardan, kibir ve sonradan görme şatafatlardan haz etmediğini ifade ediyor. İnsan odaklı siyasetin gereği önce insanın öncelemesini, ekonomi, adalet, sosyal, hukuki, hak ve özgürlüklerden, asgari insani yaşam standardını oluşturulmasını ve saygı gösterilmesini istiyor.
Seçimin en önemli gelişmesi ise Kürtlerin ak parti yöneticilerinin dışlayıcı ve sert üslubuna karşı vermiş olduğu mesajdır. Ak parti kurmayları, HDP’ye ders vermek için, bölgeden bazı hassas yerlerde 300-500 oy kaydırmasıyla sonuç alabildi ancak batı bölgelerinde ciddi bir mesajla uyarılmış oldu.
Batı bölgelerinde sadece HDP’nin çağrısıyla seküler Kürtler değil, aynı zamanda özellikle İstanbul’da oy kullanan ve geçmiş dönemlerde hep ak partiye oy vermiş muhafazakâr Kürtler de ya sandığa gitmedi ya da ak parti dışındaki partilere oy verdiler. Seçimin sonucunda ak parti Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Adana, Mersin, Antalya İstanbul gibi merkezlerde ak partiye kaybettirmiş oldu. Akşener’in son dakika Iğdır hamlesi nedeniyle Balıkesir’de aday çıkartan HDP, seçimlerin Balıkesir’de İyi partinin aleyhine sonuçlanmasına neden oldu. Balıkesir seçimlerinde HDP’nin aldığı oy sayısı, İyi partinin kaybettiği oy sayısında daha fazla.
Seçimler genel olarak bitti ancak Kürt vatandaşlar şiddet dilinin bu kez de mazbatalar üzerinde devam ettiğini iddia ediyor. Daha mutlu ve müreffeh bir Türkiye’nin geleceği için devlet partisine dönüştüğü iddia edilen Ak partinin, kendilerinin ötekileştirildiğini düşünen Kürt vatandaşlarla bir an önce yeni bir süreç başlatması lazım. Aidiyet duygusunun zayıfladığı hatta koptuğu gruplardan yaşanacak davranışlar sürpriz sayılmamalı. Sürprizle karşılaşılmak istenmiyorsa gönüllere hitap edilerek ikna edilmelidir.
Ak parti İstanbul seçimleri üzerinde süreci uzatırken hemen güneyimizde kuzey Suriye’de (Rojava) ilginç gelişmeler yaşanıyor. Medyanın büyük çoğunluğu ak partiye yakın isimlerin kontrolünde olduğu için, ülke gündemi ak partinin de istediği gibi İstanbul seçimleri üzerine kilitlenmiş durumda. Suriye’deki gelişmeler, döviz ve ekonomideki kötü durum ötelenerek suni gündem oluşturulabilmektedir.
Büyük Ortadoğu projesi, Türkiye’nin dışlanmasıyla yeniden hayat bulmaya başladı. Türkiye’nin S400 ile devam eden Amerika’yla krizi, ciddi boyutlara ulaşmış durumda. Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ın Rusya ziyaretine denk düşen günde, ABD’ye ait iki F35 savaş uçağının Kobani’ye iniş yaptığı iddia edilmişti, bu bilgiyi ulaştığım yerel kaynaklarda doğruladı. Bu durum Türkiye’ye F35 savaş uçağı vermeyeceğini söyleyen Amerika’nın Türkiye’ye verdiği net bir mesajdır.
Diğer bir gelişme ise; yine Türk medyasında “Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna operasyon” planlarının konuşulduğu günlerde, YPG’nin “Afrini kurtarma harekâtı” başlattığı bilgisiydi. Basında pek ver verilmeyen bu bilgiler sonrasında YPG’lilerin Türk askeri varlığı ve ÖSO’ya karşı farklı bölgelerde irili ufaklı başlatmış olduğu saldırılar ve şehit haberleri küçük puntolarla önemsiz gibi geçiştirildi.
Kahraman! Basınımızın “İncirlik üssünü kapatalım” manşetlerinin atıldığı günlerde, ABD’nin Suriye’de irili ufaklı çok sayıda üs kurduğunu, Irak’ın Harir bölgesinde inşa ettiği ve İncirlik üssünden daha büyük bir askeri üssün bitme aşamasına geldiğinde haberleri dahi yoktu. Bu kahraman! Basın temsilcileri o sırada sayın cumhurbaşkanının özel uçağında resim çektirmekle meşguldüler.
İncirlik kapatılsın manşetleri bitmeden ABD İncirlik üssünü kendi kapatıp Harir havaalanına taşıyabilir. Kürdistan bölgesinde Türkiye’ye rağmen BM gözetiminde yapılan referandum hukuki dayanak gösterilerek, Bağımsız Kürdistan ilan edildiğinde; ABD Kürdistan hükümetiyle yapılan antlaşma gereği, bölgenin sınır güvenliğini garanti ettiğinde, savaş çığırtkanlığı yaparak Türk dış politikasını etkilemeye çalışan bu kahraman! Basın temsilcileri savaşmaya kendileri gidecek mi?
Suriye’ye on binlerce tır silah sevk eden, burada askeri üsler oluşturan Amerika, Suriye’nin kuzeyini Nato şemsiyesi altında uçuşa yasak bölge ilan etse (Irak’ta çekiç güç örneği), daha sonra da bu bölge bağımsız Kürdistan bölgesine bağlandığını açıklasa, bu kahraman! Basın temsilcileri uçurtma yapıp bu yasağı ihlal edebilecekler mi?
Dünya tarihi devlet aklının öngörüden uzak, cahil politikacı ve basın! Temsilcilerinin eline geçtiğinde yaşanan felaket örnekleriyle doludur. Hepimize yetecek olan bu ülke için yaratılan “Beka” sorununun aklıselim çözümü için, yine aklıselim insanlara ihtiyaç vardır. Kendi günlük çıkarlarını önemseyen, liyakatsiz ve hak etmediği konumda olanlardan ülke adına bir şeyler yapmasını beklemek beyhude olur. Ülkeyi yöneteceklerin bir an önce bu kadrolardan arınması ve ciddi devlet anlayışına dönerek vatandaşlarını ayrımsız kucaklaması gerekmektedir.