BELLEK

Çidem Ayözger Ergüvenç

İnsanların bellek güçleri değişken oluyor. Örneğin benim belleğim oldukça güçlüdür, oğlum da bana çekmiş, hatta onunkisi her insanınkini neredeyse ikiye katlar. Ben bu özelliğimi kendi ailemden almışım, ablalarım da çok eski anıları dün gibi anımsar. İki yaşında nefrit geçirmişim bütün ayrıntıları gayet net hatırlıyorum.

Eşim neyse ki benim gibi değildir. Neden neyse ki? Buyurun. Yıllar önce, daha yirmili yaşlarımızdayız, mini etek moda ben de kendime biraz abartılı bir mini elbise edinmişim. Giydim,eşim beğenmedi, nedenini sorduğumda, böyle şeylere takılma huyu olmadığını ama bu elbisenin sokakta giyilmeyecek kadar mini olduğunu söyledi. Aslında istediğim kadar açık yakalı ya da kısa giysiler giyerim ama hiç sesini çıkarmaz, madem bu sefer itiraz ediyor giymeyeyim bari dedim, yalnız çok sevdiğim için kimselere de veremeyip sakladım. Aradan birkaç yıl geçti, mini etek hâlâ, moda elbisem bir şekilde elime geçti, evdeyken bir giyeyim bakalım dedim. Eşim eve geldiğinde gözüne bakıyorum bir şey söyleyecek mi diye, hiç oralı değil, belli ki elbiseyi de itirazını da unutmuş. Kuşkusuz ben de yaramızı hiç kaşımadım, ama sokakta da giymedim.

Ben doğal halimle beyaz tenli koyu renk gözlü ve saçlı bir tiptim, şimdi sarışın oldum o başka. Nişanlandığımız sıralarda, o zaman meç, şimdi röfle denilen yöntemle koyu renk saçlarımın aralarına bej-sarı tutamlar attırdım ve kendime pek yaraştırdım. Eşim sağ olsun hiç beğenmedi ve ne yaparsan yap bir daha saçını bu renge bürüme diye rica etti. Hiç tartışmadan kabul ettim.

Aradan üç, dört yıl geçti, oğlumuz doğdu, iki, üç yaşlarında; bir arkadaşım saçına meç yaptırmış, bize geldi. Gittikten sonra çok imrendiğimi ama yaptıramadığımı söyledim. Yanıtı çok yalındı, niye yaptırmıyorsun ki? İtirazını unutmuştu bile. Çok da umursamadığı şeyleri aklında tutmaz, ama bin dokuz yüz elli altıdaki dolar kurunu sorun, yanıtı hazırdır. Yirmi yıl önce gittiği bir yeri soran olursa dişçi tabelasından nereye sapılacağına kadar anlatır. Ben ki belleği güçlü sınıfına girerim kırk küsur yıldır uzun aylar kaldığım Marmaris’te yolumu navigasyonla bulurum.

Çocuğumuzun belleğine şöyle bir değindim, biraz ayrıntıya gireyim. Örneğin insanların bir kez doğum günlerini duyarsa, aradan yıllar geçse de bir daha unutmaz, yıllar önce ilk kullandıkları arabaların plakalarını onlar beşinci arabalarını kullanırken aklında tutmuştur.

Bellek önemli ama bazılarında pek zayıf, bir gün canları pahasına savundukları şeyleri izleyen günlerde hiç anımsamıyorlar ki tam aksini savunuyorlar diyeceğim ama bir kişi var ki yalan onun için en mubah yol zannediyor ve yalanları savurup duruyor. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar demişler umut ediyorum ki yatsı vakti giderek yaklaşıyor. Yalancının evi yanmış inanan olmamış hesabı onun da inananları umuyorum ki giderek azalıyordur.

Belleğinin olmasını asla beklemediğim bazı şeylerin de anımsama gücünün olduğunu gözledim. Çarşıdan dikdörtgen biçiminde dondurulmuş milföy hamurları aldım. Bir tanesini orasından burasından çekiştirerek yuvarlak haline getirip fırına sürdüm. Çıkardığımda yine dikdörtgen olmuştu!

Yazlığımızda teknemizin deposuna evimizin bahçesinde benzin doldurur çoğu zaman da çimenlere kaçırırdık. Zavallı bahçemizin o kısmı kel kabak olur, biz de daha dikkatli olmaya özen gösterip o bölümü hak etmiş olduğu yeşilliğe kavuştururduk. Bu durum artık bir rutin haline gelip her sene kendisini tekrarladı. Sonraki yıllarda biz hiç benzin kaçırmamamıza rağmen bahçenin o bölümü yaz başında hep çıplak kaldı.

Şaşıyorum. Hamurun, çamurun belleği var da bazı politikacıların asla yok. Ha bire bir dedikleri bir dediklerin tutmuyor; sürekli kendilerini yadsıyorlar. Hafıza özürlüler mi, yoksa hiç dilim varmıyor ama acaba bizi kandırmak için kasten mi yapıyorlar. Ben tabii eski politikacıları kastediyorum.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.