Mustafa Kurubacak
22.11.1994 tarihinde her Türk genci gibi vatanı görevini yerine getirmek için acemi birliğimi Isparta Dağ ve Komando Taburu 2. Bölük ‘te 3 ay eğitimi alarak tamamladım. Usta birliği askerlik görevimi, Hakkâri Dağ ve Komando Tugayı, 2.Dağ ve Komando Taburu, 5.Dağ ve Komando Bölüğü’nde yaparken Tugay Komutanımız Osman Pamukoğlu generalimizin emir komutasında 01.07.1995 tarihinde sınırdaşı (Ejder- 2) Kuzey Irak operasyonunda iken (1640- 09 -21 rakımlı tepe mevkii Kuzey Irak’ta) 08.07.1995 gece saat 02:00 sularında devletin, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne ve güvenliğine kasteden 80 kişiden kalabalık terörist bir unsur ile sabah saat 04:30 sularına kadar şiddetli çatışma sağladık. Terör örgütleriyle çıkan şiddetli sıcak çatışma esnasında atılan roket parçalarıyla da vücudum ve kafamdan , sol gözümden, sol kolumdan sağ bacağımdan, yaralandım. Çıkan çatışmada 2 şehit Cumali Yılmaz, Kenan Şentürk ve tim komutanımız ile birlikte 6 yaralı asker arkadaşlarımla bölücü unsurlara geçit vermedik.
Gün aydınlandığında acil olarak 08.07.1995 sabah saat 06:00 sularında askeri helikopter ile Hakkari Asker Hastanesi’ne şehit ve yaralı gazi arkadaşlarımla getirildim. Durumum acil olduğu için askeri helikopter ile Van Asker Hastanesi ’ne getirilip hastaneye yatırıldım. Tüm film ve acil müdahalelerden sonra 09.07.1995 günü askeri casa uçağı ile Ankara GATA Hastanesi’ne yatırıldım. Tüm tedavi ve tetkiklerim yapıldı. 10 gün GATA’da tedavi altında kaldım.
Askerlik ve kamu görevini yerine getirirken yaralanan ancak mevcut herhangi bir kanun kapsamında değerlendirilmeyip halen yürürlükte olan TSK Yönetmeliğine ait sağlık bildirgesi 5800 sayılı ve 65 yıl önceki reformize edilmemiş kanun olan 1053 sayılı nizamname nedeniyle, herhangi bir haktan yararlanamayan kişiler olarak bizler, terörle mücadelede sırasında yaralanıp tüm tedavilerimiz yapıldıktan sonra, ‘askerliğe elverişlidir’ raporu ile iyileştikten sonra vücudumdan çıkarılamayan şarapnel parçaları ile yeniden askeri birliğime gönderildim. Esas en ağır ve yaralayıcı konu, işin tıbbi boyutu. Yaralı asker, sivil hayattan gelen, örneğin trafik kazası geçirmiș vatandaş gibi ameliyat edilip eve gönderiliyor. Bu çok büyük vahim hata. Evraklarımız eksik düzenlenmiş, imzalar eksik , bilgi kirliliği çok. İşin neresinden bakarsanız bakın düzeltilmesi dahi mümkün değil evraklar. Eksik olduğundan şimdi ne olacak ?
Biz 3713 malul sayılmayan gaziler olarak bu ülke için, bayrak için, millet için, devlet için, önce canımızı, sonra vücudumuzun bir parçasını toprağa verdik kanımızı al bayrağımızın rengine kattık, canımızı ve yüreğimiz ,le bu yola baş koyduk. Sizlerin, eşlerinizin , kız çocuklarınızın, annelerinizin, kız kardeşlerinizin namusunu şerefini onurunu ve gururunu başınızın üstünde taşımanız için bedel ödedik. Sizler huzur içinde uyuyasınız diye, yemeğinizi lezzetli yiyesiniz diye , bizler bu hale geldik. Bizler bu hallerdeyiz “ya sizler bizler için ne yaptınız”?
Ben şimdi kimim?
Anayasamızın 61. Maddesindeki ifadeye göre; devletimiz bizlere hayatı yaşanır halde sağlamadığı gibi, çevremizdekiler de bizlere bu hakkı yaraşır hale getirmedi. yaşantımız onurumuzla yaşanacak hale gelmedi. Hep alay konusu olduk. Onur kırıcı sözler işittik, alay edildik, dalga geçildik. Sanki fabrikalarda çalışmak ve fabrikalarda da bulaşıkçı ve hamal işçisi , tahmil tahliye işçisi yapılmamız layık görüldü. Malul değildik, bizlere davranırken , ‘kendi öz kız çocuğunuza nasıl davrandıysanız öyle davranın’ dedikçe, insanların gözlerindeki öfkeyi, kini , nefreti kustuklarını gördük. Yetmedi, ‘ 45 yaşına gelmişsiniz, sabunluk olacakken devlet size iş hakkı versin’ gibi devletimizi alçaltıcı ve hakaret edici boyutlara kadar sözlü ve gözlü taciz tahrik ve hadef gösterilecek kadar da sıkıntılarla karşılaştık. Devletimize karşı bir kez daha çalışkanlığımızı ıspatlamak için , canımıza acımadan çalışmamız karşısında böyle davranış hal ve tavırlara maruz kalmamızdaki sebep ; 65 yıl önceki reformize edilmemiş kanun olan 13.07.1953 tarihli ve 4 / 1053 sayılı bakanlar kurulu kararı ile yürürlüğe konulan kanuna göre , % 40 yeterli uzuv kaybı his kaybı ve sinir kaybımız yoktu. ( ömür boyu % 08 derecem vardı çünkü ) Bu dereceleri değerlendiren neye göre derecelendirdi ? Yüzdeliği hangi düşünceye göre değerlendirdi? 1953 yılında terör yoktu , PKK yoktu, savaş yoktu. Hangi düşünce ve psikoloğa göre çıkartıldı bu kanun? Ben şimdi kimim? Kimliğim yok, tanımım yok… Çünkü her hükümetin farklı farklı gazilerinin olması ( Kıbrıs Gazileri, Kore Gazileri, Harp Malulleri Gazileri, 3713 Ohal Gazileri ) ve 15 Temmuz Gazileri için çıkarılan 675 KHK ile yaralılara gazilik ünvanı verilmesi gibi gibi… tanımı ve kimliği olmayan yasalar bizleri mağdur etmekte. Demem odur ki, ben şimdi bu ülkede neyim ? Ve ben kimim ?
Yıllar sonra önce görme kaybı nedeni ile sol gözümde şarapnel parçası var. Alamadıkları için, etrafı lazer ile çevrildi ve sadece sol gözümden istanbul Kuledibi Beyoğlu Göz Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde katarakt ameliyatı oldum. Vücudumda kalan şarapnel parçalarının yavaş yavaş beni zehirlediği ve kemik erimesi ortaya çıktı. Çeneye yakın bölümde olan şarapnaller de, çenemin yan duvarını önce kist meydana gelerek eritti. Ameliyat öncesinde doktor almam gereken ilaçları ve reçeteyi verince çaresizliği yaşadım. Çünkü devlet bu ilaçları karşılamıyordu, sağlık güvencem yoktu. SGK vardı fakat ilacı SGK karşılamıyordu. Çok değerli bir gazeteci ablamızın gazete heberi ile duyarlı olan büyüklerimiz tarafından ilacımızı ( cenobone _ ince cenobone_ kalın cenomembrane yapıştırıcı ) kemik tozu mebran gerekiyordu. 500 Eurodan 500 dolar dan bahsediliyordu ilaçlar Türkiye’de yoktu. ilaçlarımı büyüklerim sayesinde temin ettikten sonra, ben de 14 Mart 2018 Çarşamba günü ameliyat olabildim . Daha sağlık güvencesi dahi olmayan gazilerimizin gerekli tedavi için ilaçlarını dahi devlet karşılamazken, yine soruyorum:
Ben şimdi kimim ?
Yıllardır sağlık sorunları ile boğuşan asker kimin askeri? Kim için, ne için vuruldu , askerimiz ?
Fiilen savaş halinde olduğumuz șu günlerde, sessiz sedasız cephelerde kahramanca vatanını, milletini savunan Mehmetçiklerimizin de başına bizim gibi mevzuat, yönetmelik ve yasalarla uğraşmamaları için yeniden düzenlemeyle gazilik hakları gazilerimize verilmeli! Ben Türküm. Bizlere atalarımız dedelerimiz dünyanın en güzel yerini yurt olarak bırakmışlar, uğruna kanlarını dökmüşler. Bir çok asker ve polisimizin teşhis / tedavi raporları ve tabi tutuldukları hukuki prosedür eksikliklerle dolu olduğu aşikardır. Bu eksiklikler, onların büyük haksızlıklara uğramasına neden olup, gazilik ünvanları tanzim edilmemektedir. Çatışma alanında yaralanan askerlerimize uygulanmıș olan tıbbi ve hukuki prosedürler yanlıştır. Bu yanlışlar binlerce askerimizi mağdur durumda bırakmıştır. Bu yanlışlardan acil olarak dönülmesini bekliyorum.
Türkiye'de, bürokraside gazilerin durumu konusunda kimse kendini sorumlu görmüyor. Çünkü bu konuda doğru dürüst kanun, hukuki alt yapı yok. Meseleyi salt "iș hukuku" kanunu ile çözmeye kalkıp yaraları ölçüyorlar. Hata burada başlıyor . Her gazinin hakkı var üzerinizde. Onları hiç unutmadan, sabırla, bıkmadan madalyalarını alana kadar mücadele edeceğim! Haksızlığa uğramış, hakkı yenmiş, unutulmuş binlerce gazilerimizin sesi olmaya devam edeceğim. Onlar madalyalarını takana kadar mücadeleyi bırakmayacağım! Bugün "Kandil’e her an girilebilir" ifadesini kullanma cesaretini, ihmal ettiğiniz binlerce gazimizin mazideki kahramanlığına borçlusunuz.. Unutmayın.. Siz unutsanız da millet unutmayacak.
3713 Sayılı kanun kapsamında, terörle mücadele sırasında yaralanıp gazi sayılamayan arkadaşlarımız için, 2018 yılı bizim yılımız olsun ve güneş bir günde bizim için doğsun istiyorum. Artık yaklaşık 20 bin kişi, karanlık gecenin sabahını aydınlatacak bir güneşi bekliyor. Bu güneşin bizler için 2018 yılında doğmasını bekleyen, ‘ ben kimim?’diyen kınalı kuzu kahramanlarımızın her birinin birer ismi olmasını temenni ederim.
Gazilerimizin sorunları partiler üstü siyaset üstü olup, Türk milletinin gönlünde bir yaradır.
Bu benim hikayem. Yazmaya devam edeceğim