Karlofça’dan 1 sene sonra Rusya’yla İstanbul Antlaşması imzalanmış ve Osmanlı İmparatorluğu için gerileme döneminin başlangıcı olmuştur.
Avrupalılar Karlofça Antlaşması ile Türklerin yenilmezliğini kırmış oldular.
1792’de Yaş Antlaşması ile çöküşe geçen Osmanlı hızla hazırı tüketmeye devam ediyordu.
3 Kasım 1839’da Topkapı Sarayının Gülhane Parkında ilan edilen Tanzimat Fermanı Osmanlılar için çöküşü sona erdirecek yeni bir formülasyon olarak devreye konuldu.
Birçok Avrupalı devlet adamı da hazır bulundu. Avrupalı hukukçuların yardımlarıyla Osmanlı’ya uyarlandığı söylenilen bu ferman Osmanlı’da bir şeylerin ters gittiğini ve düzelmesi gerektiğinin de işaretini veriyor.
Osmanlılar, o dönem Avrupalıları taklit etmek suretiyle yenilgilerini sona erdirebileceklerini, yükselişe geçebileceklerini düşünüyorlardı.
Tanzimat Fermanı, insan hakları bağlamında Osmanlı’da büyük bir devrim niteliği taşımıştır.
Topluma verilen anayasal haklar eşit ve yaşanılabilir olduğu sürece ülkenin bütüncül bir şekilde yükselişini getirecektir.
Hukuk ve demokrasi bu bağlamda ekonomik şartların iyileştirilmesi adına evrensel olduğu sürece pozitif yönlü hareketini sağlayacaktır.
Sanayi İnkılabıyla ekonomik normlar ülkelerin sınırlarını aşmış, dünyanın her tarafını kapsamaya başlamıştır.
Bugün internet sayesinde alışveriş siteleriyle Çin’den Amerika’dan bile siparişler verebiliyoruz. Ticaretin sınırları kalmadı. Teknolojinin hızına göre daha da biçim değiştirecek gibi…
Yatırımlar ancak hukukun evrensel normları içerdiği ülkeler üzerine yoğunlaşıyor.
Çünkü yatırımlar güvence ister.
Sıcak para güvenli limanlar arar.
Çünkü güvensiz ortamda para hızla dağılır, yok olur.
Ortamın güvencesi hukuktur.
Bu bağlamda Tanzimat fermanı Türk Tarihinin en geniş ve muvazaalı fermanı olmuştur. Sonuçları açısından iyi olmayan ancak hukukun gerekliliğinin anlaşılması açısından devrim olmuştur.
Padişahın tek söz sahibi olması, liyakatsiz vezirlerin padişahları yanlış yönlendirmesi ve toplumla kopuk bir devletin evrensel hukukun gerekliliğine inanarak böyle bir girişimde bulunması önemli bir ilk adımdır.
Burada Padişah yetkileri kısıtlanmıştır. Çünkü hukukun konuştuğu yerde padişah konuşamaz, konuşursa hukuk olmaz.
Tanzim etmek demek düzenleme demektir. Osmanlı ilk defa düzenleme yapmayı Tanzimat Fermanıyla sağlamıştır.
Hâlbuki 1699’da ilk uyarı geldiği halde Osmanlı değişim sinyalini 140 yıl sonra yapabilmiştir.
Acaba?
1699’da Tanzimat Fermanı ve daha ilerisi Islahat Fermanı geniş bir konseptle kendi hukukçularımızla ilan edilmiş olsaydı Osmanlı İmparatorluğu önü alınamaz çöküşünü nasıl bir ivmeyle savuşturabilirdi?
Hukuk ve Ekonomi…
Toplumların can damarı bu ikisidir.
İkisi de birbirinden beslenir.
Demokrasi hukuk ve ekonominin doğal sonucudur.
Osmanlı bu fermanları yayınlayarak bir rahatlama sağladıysa da toplumun Avrupa hayranlığı ve taklitçiliğinin yanında devlet kendi hukukunun oluşmasını sağlamak yerine Avrupa’dan ödünç aldığı hazır taslak hukuki metinleri uygulamaya koydu ve uygulama safhaları için Avrupa’dan transfer hukukçular getirtildi.
Bu da zaman içerisinde Osmanlıların içişlerine müdahil olan, Osmanlı’ya ayar veren nitelikte olmuştur ki hiçbir Avrupalı Osmanlı’nın hayrına olabilecek şekilde bunu desteklememiştir.
Sürecin sonunda azınlıklara verilen geniş yetkiler Osmanlı toplumunda ciddi sıkıntılara sebebiyet vermiştir ki azınlıklara verilen haklar karşısında Türkler devletin üvey evladı gibi olmaktan kurtulamamıştır. Toplumdaki bu kargaşa çeşitli ayaklanmaları getirmiştir.
Avrupalı devletlere verilen kapitülasyonlar, gümrükte sıfır vergi gibi uygulamalar ekonomiye getiri sağlıyor gibi gözükse de uzun vadeli düşünüldüğünde çok büyük kayıpları getirmiştir.
Osmanlı’daki esnaflığı büyük oranda bitirmiş, iç ticaret hacmini çok büyük oranda daraltmıştır.
Bu tür olumsuzluklar da haklı ayaklanmaları arttırmış, devlet kendi vatandaşına ağır müdahalelerde bulunmaya başlamış bu da devlet-toplum ilişki yapısını çok büyük oranda zedelemiştir.
Azınlıkların açtıkları yabancı okullar Osmanlı’nın aleyhine faaliyet gösterdikleri için ilan edilen fermanlar bağlamından koparak tersine işlev göstermiştir.
Burada dikkat edilmesi gereken şey!
Kendi anayasamızı kendi konjonktürümüze göre kendi hukukçularımızla yapmaktır. İçişlerimize kimseyi almadan tüm toplumu kucaklayacak hiç kimseyi hukuk ve haklar kapsamında imtiyazlı ya da mahrum bırakmaksızın geniş ölçekte yapılacak anayasa metnine toplum olarak sürekli ihtiyacımız bulunmaktadır.
Kanunları evrensel hukuk normlarına göre yapmak iç ve dış ticaret hacmini güvenli hale getireceğinden büyütecek, devlet-toplum ilişkisini perçinleyecek, dışarıdan gelecek yatırımlara ve sıcak paraya da evrensel normlar çerçevesinde güvenli limanlar oluşturacaktır.