Mehmet Ağar iki kez konuştu, baktı ki konuşmak kendisine susmaktan daha çok zarar veriyor, hemen sustu. Ortada sadece İçişleri Bakanı Süleyman Soylu kaldı. Organize suç örgütü elebaşı Sedat Peker’in iddialarının tek muhatabı kendisiymiş gibi, bir tek o konuşuyor; suçlamaları açıklamalarla, tv programlarıyla savuşturmaya çalışıyor.
Enteresandır ne iktidar partisinden ne de her zaman destek verdiği söylenen MHP’den Soylu’yu sahiplenen açıklamalar duyuluyor; ne de Fahrettin Altun, İbrahim Kalın ve Ömer Çelik’in dışında sosyal medyada paylaşım seli görülüyor. 2 Mayıs’tan bu yana Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Suç çeteleri de zehirli bir yılan gibidir. Onlarla aynı çuvala girerseniz daha sonra başınıza geleceklere rıza göstermiş olursunuz” sözleri dışında iktidardan Sedat Peker’in iddialarıyla ilgili bir değerlendirme de gelmedi. Onda da Soylu ile ilgili bir ifade yoktu zaten.
İktidar yanlısı gazete, televizyon ve internet siteleri de Sedat Peker’in iddialarını haber yapmadıkları gibi, iddiaları yanıtlamaya da kalkmıyorlar. Bu olayı tamamen görmezden geliyorlar; Mahmut Övür, Cem Küçük, Abdurrahman Dilipak ve Abdülkadir Selvi gibi birkaç yazar dışında köşe yazılarında da Sedat Peker’in iddiaları yok sayılıyor.
Sabah’ta Soylu haberleri yok
Peki bu gazeteler iktidarın güçlü bakanı Süleyman Soylu’nun açıklamalarını, paylaşımlarını nasıl haber yapıyor? Bu soruya yanıt bulabilmek için Sabah, Hürriyet, Milliyet, Akşam, Yeni Şafak, Yeni Akit ve Türkiye gazetelerini inceledim.
Öncelikle Sabah’a baktım. Sadece 18 Mayıs’ta, Soylu’nun Sedat Peker’in iddialarıyla ilgili olarak savcılığa suç duyurusunda bulunduğu haberi iç sayfalarda kibrit kutusu büyüklüğünde verilmişti. O kadar. Soylu’nun TRT Haber’de katıldığı programda söyledikleri, gazeteciler Hadi Özışık ve Süleyman Özışık hakkındaki suç duyurusu Sabah’ta yayımlanmamıştı. Hatta bugün de Anadolu Ajansı muhabiri Musab Turan’ın bakanlar Mustafa Varank ve Bekir Pakdemirli’ye Süleyman Soylu ve Sedat Peker hakkında soru sorması hakkında da haber yoktu Sabah’ta.
Bu gazetenin yazarı Mahmut Övür de 20 Mayıs’ta “Soylu’ya saldırı ve yalnızlaştırma siyaseti” başlıklı yazısında “küresel kuşatmanın yeni versiyonu 2021 sürümü devreye sokuldu” değerlendirmesi yapıyordu. “..ilk saldırılan isim ise eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak oldu. Şimdi sıra, teröre karşı son 5 yılda yürütülen politikalar nedeniyle İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'da... Sırada başka isimler var” diyen Mahmut Övür, Soylu’dan çok Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı savunuyordu.
Sabah gazetesinin, Peker'in açıklamalarını yok sayarak verdiği desteği, Soylu'nun açıklamalarına ilgiyi göstermeyerek esirgediği, mesafeli davrandığı söylenebilir. Oysa aynı gazete, CHP geçen şubat ayında “Damat nerede” görseli hazırlayıp eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak hakkında kampanya başlattığında ona en çok sahip çıkan gazeteydi.
Hatta Albayrak’ın avukatı İsa Sinan Göktaş’ın açıklamasına en geniş yer veren tek iktidar gazetesiydi Sabah. İktidar yanlısı gazeteler bu konuya ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarının ardından girmişlerdi.
Aslında Sabah’ın da içinde bulunduğu Turkuvaz grubunun Süleyman Soylu’ya sahip çıkmaması çok da şaşırtıcı değil. Zira Süleyman Soylu ile Berat Albayrak’ın arasının iyi olmadığı konusunda daha önce de çok sayıda analiz ve haber yayımlanmıştı medyada. Turkuvaz Medya Grubu’nun Yönetim Kurulu Başkan Vekili de Berat Albayrak’ın kardeşi Serhat Albayrak…
Soylu haberleri en az Hürriyet’te, en çok Yeni Şafak’ta
İktidar yanlısı Akşam, Hürriyet, Milliyet, Yeni Akit, Türkiye ve Yeni Şafak ise Sabah’tan farklı olarak Soylu’nun açıklama ve suç duyurularını yayımlamaktan geri durmuyor. Bu gazeteler Soylu’ya Sabah gibi mesafeli tavır almıyor. Nitekim Soylu’nun Sedat Peker hakkındaki suç duyurusu, 18 Mayıs günü Akşam, Milliyet, Yeni Akit ve Türkiye gazetelerinde yer alıyordu.
Soylu’nun TRT Haber’deki programda Sedat Peker’in iddialarına ilişkin yanıtları ile Hadi ve Süleyman Özışık hakkındaki suç duyurusu da 20 ve 21 Mayıs’ta Akşam, Milliyet, Yeni Akit, Türkiye ve Yeni Şafak’ta haber oldu. Hürriyet ise sadece Soylu’nun TRT Haber’deki sözlerini 20 Mayıs’ta gündem sayfasında tek sütunluk bir haber olarak değerlendirdi.
Hürriyet zaten baştan beri Sedat Peker’in iddialarını tamamen görmezden geldiği gibi, Ahmet Hakan’ın “başyazar” ilan ettiği Osman Müftüoğlu’nun Mehmet Ağar ile birlikte Mübariz Mansimov'un annesinin doğum günü partisine katıldığı görüntülerle ilgili de bir açıklama gereği duymadı. Halbuki Sedat Peker, Mehmet Ağar’ı, Mansimov’un sahibi olduğu Bodrum’daki marinaya “çökmek” ile suçlamıştı; bu görüntüler Müftüoğlu’nun da bu ilişkilerin ortasında olduğunu gösteriyordu.
Sedat Peker’in, “AKP’li bir milletvekilinin ricası üzerine 2015 yılındaki Hürriyet’e saldırının gerçekleştirilmesine kendi adamlarını göndererek yardımcı olduğu” iddiasını bile görmezden geldi. Bu konuda ne bir açıklama yayımladı ne de okurlarını haberdar etti böyle bir gelişme olduğundan.
Soylu, Yeni Şafak’ın bulmacasında
Soylu’ya en geniş yer ayıranlar ise Türkiye ve Yeni Şafak gazeteleriydi. Türkiye, 20 Mayıs’ta “Soylu: Milli savunmayı da verirler” ve “Soylu’dan yeni suç duyurusu”, 21 Mayıs’ta ise “Trafikte hedefini tutturan iki ülkeden biriyiz” başlıklarıyla haberler yayımladı. Ayrıca Süleyman Özışık’ın yazılarına ara verdiğini duyuran yazısını yayımladı.
Ama iktidar yanlısı gazeteler arasında Soylu’nun açıklamalarına ve haberlerine en geniş yer ayıran gazete açık ara Yeni Şafak. 20 Mayıs’ta “Soylu’dan Özışık’lara suç duyurusu” haberini birinci sayfadan anons eden Yeni Şafak, ayrıca “FETÖ pişirdi Peker servis etti” başlıklı bir haber yapmıştı. 21 Mayıs’ta da Yeni Şafak’ta “Köfteci Yusuf’u böyle tehdit ettiler” ve “Bataklık operasyonunda 457 milyon lirayı akladılar” haberleri yer alıyordu.
Yeni Şafak, bugün de Soylu’ya ilişkin haberler konusunda diğerlerinden ayrıldı. “Eş zamanlı ihanet” manşetiyle yayımlanan Yeni Şafak’ta Anadolu Ajansı muhabiri Musab Turan’ın bakanlar Mustafa Varank ve Bekir Pakdemirli’ye Süleyman Soylu ve Sedat Peker hakkında soru sorması da “FETÖ bağlantılı provokatör” başlığıyla manşetteki bu “ihanet” paketi içerisinde yer alıyordu.
Ayrıca “Günlük Bulmaca”da bile Süleyman Soylu’nun fotoğrafını koyup, adını sormuştu Yeni Şafak.
Anadolu Ajansı’nın militan muhabiri
Fakat Yeni Şafak’ta bugün yayımlanan “FETÖ bağlantılı provokatör” haberinde bile Anadolu Ajansı muhabiri Musab Turan'ın, bakanlar Mustafa Varank ile Bekir Pakdemirli'ye ne sorduğu anlatılmıyordu. Haberde “Musab Turan, soru sormak için söz alıp İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu hedef alan ifadeler kullanıp bunları sosyal medya hesabından canlı yayınladı. Organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in iddialarını dillendiren Turan’ın FETÖ bağlantıları olduğu öğrenildi” deniliyordu. Sedat Peker’in iddialarının ne olduğu da okura aktarılmıyordu. Musab Turan’ın sorusu özetle şöyleydi:
“Efendim son günlerde gündemi meşgul eden konular var. Burada narko bürokrasi ile ilgili iddialar ülkemizi uluslararası arenada zora soktu mu? Ve de 19 yıllık bir toplum hareketi olarak başlayan milletin teveccühünü kazanan AK Parti, ismi şaibelerle anılan Süleyman Soylu'dan daha mı küçük? Buna ilişkin çarşıda, pazarda, metrobüste çocuklar herkes bunu konuşuyor ama sayın bakanlarımız buna ilişkin tek kelime etmiyor. Sayın Soylu kabine toplantısında buna ilişkin bir açıklama yaptı mı, savunma yaptı mı? Savunması sizleri tatmin etti mi? Sayın Bakanım, üç buçuk yaşında oğlumun yüzüne bakarken maskeli balodan dolayı ben utanıyorum.”
Musab Turan’ın, “maskeli balo” tanımlaması son derece doğruydu. Gerçekten de Türkiye 2 Mayıs’tan bu yana organize suç örgütü elebaşı Sedat Peker’in, video görüntülerindeki iddialarını konuşuyor; altı video sadece Yotube’da bugüne değin 30 milyondan fazla izlendi.
İktidar medyası ise günlerdir bu konuyu ısrarla görmezden geliyor. İktidar medyasının gündemi, ülkenin konuştuğu gündemden çok farklı. Açıyorsunuz gazeteleri, İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları, Ali Babacan’ın Abdullah Gül’ün adaylığı konusundaki açıklaması, Meral Akşener’in Netenyahu benzetmesi ve eski milletvekili Dursun Çiçek’in HDP’ye bakanlık verip veremeyeceği konuşuluyor, tartışılıyor.
Aslında böyle bir tabloda bir gazetecinin basın toplantısında bakanlara Sedat Peker’in iddialarını sorması son derece doğal. Olması gereken de bu. Fakat yıllardır iktidar mensuplarına ne doğrudan soru sorulabiliyor ne de gerçek gazetecilik sorusu soracak gazeteciler basın toplantılarına alınıyor.
Sanırım iktidarı ve iktidar medyasını şoke eden de bu. İktidar medyasından hem de AA’dan bir muhabirin çıkıp hem de hüküm içeren dille bu konuyu sorması. Üslup da yanlış, soru sorma biçimi ve bunu görüntü alıp önce sosyal medya hesabından yayımlaması da… Gazeteciden çok “partili bir militan” gibi davranmış.
AA muhabiri Musab Turan da “yayınladığı videoların maksadını aşmaya başladığını düşünerek”, “bu tatsız durumu nihayete erdirmek” için Sedat Peker ile dostane görüşmelerde bulunan Hadi Özışık gibi gazetecilik sınırlarını hayli aşmış.
Fakat bence burada üzerinde durulması gereken, bu konunun doğru bir gazetecilik üslubuyla Cumhurbaşkanı Erdoğan, bakanlar ve diğer parti yöneticilerine bugüne kadar neden sorulamadığı? Bir de yıllardır soru sordurulmayan gazetecilerin, yanlış da olsa bir soru soran AA muhabirinin işten atılması ve hakkında suç duyurusunda bulunulmasının diğer muhabirler üzerindeki caydırıcı etkisi…
Cumhuriyet’in düştüğü hata
İktidar medyası günlerdir Sedat Peker’in iddialarını görmezden gelirken bağımsız ve eleştirel medya bu konuyu gündemde tutuyor; bu konudaki gelişmeleri haber yapıyor; iddiaların peşine düşüyor. Sanırım bu da İçişleri Bakanı Soylu’yu kızdırıyor.
O nedenle TRT Haber’deki programda kendisi hakkındaki iddialara açıklıkla yanıt vermek yerine başkalarını suçlayan bir çizgi izledi. Konuyla ilgisi olmamasına rağmen “Terör manşetleri” diye bazı haber kupürleri göstererek Cumhuriyet gazetesini suçladı.
Bu suçlamalara cevap vermek için Cumhuriyet’te yayımlanan başyazıda, “Soylu’nun verdiği örneklerin çoğunluğunun, Can Dündar’ın başında bulunduğu İkinci Cumhuriyetçi bir ekibin Cumhuriyet gazetesini yönettiği döneme denk geldiği” vurgulandı. Bugün gazeteyi yönetenlerin o kadroyla mücadele ederek yargı kararıyla işbaşına geldikleri hatırlatılarak, “Bu çizginin herhangi bir suç ya da terör örgütü ile ilişkilendirilmesi bir kasıtlı çarpıtmadan öteye gidemez” denildi.
Soylu, o manşetleri tv programında gösterirken hedefi bağımsız/eleştirel gazetecilikti; Sedat Peker’in iddialarının Cumhuriyet dahil bu medya kuruluşlarında haber yapılmasından ve olayın peşine düşülmesinden rahatsız olduğu için yapıyordu bunu. Amacı Cumhuriyet ve gazeteciliği tartışmak değildi.
Cumhuriyet’in yapması gereken de Soylu’nun suçlamalarına hak veren bir konuma geçip geçmişi suçlamak yerine bağımsız/eleştirel gazeteciliği savunmak, Soylu’nun asıl meseleden uzaklaşmasına fırsat vermemekti.
Geçmişteki manşetlerle hemfikir olmayabilirsiniz, hatalı bulabilirsiniz, o zaman kötü gazetecilik yapıldığına da inanabilirsiniz ama “Biz değil onlar suçlu” gibi bir yaklaşıma düşmek yanlış oldu. Gazetecilik adına umut kırıcı bir tablo…