Koronavirüs tüm dünyayı kasıp kavururken az önce Sağlık Bakanı Fahrettin Koca da (yine saatler 23.45’i gösterirken ) ,Türkiye’deki ilk ölüm haberinin gerçekleştiğini duyurdu. Hepimizin başı sağolsun. 89 yaşındaki hasta, virüsü Çin’li bir çalışanından aldı. Vaka sayısı 98.
Anlaşılan o ki, vaka sayısı hızlı artıyor. Sadece bizde değil, dünyada da öyle. Sanırım bugünden itibaren durumu biraz daha ciddiye almak mecburiyetimiz var.
Bu arada koronavirüsün ciddiyeti yanında Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya tavsiyem,( iyi yönettiği süreçte ) dün Türkiye genelindeki tüm ölüm vakalarını sebepleriyle birlikte açıklayıp bu virüsten ölenlerin oranı konusunda da bizi aydınlatması. Bir gazeteci olarak en önemli beklentim bu sayın bakandan!
Elbette hem hijyene dikkat etmek, hem de toplu olarak bir arada bulunmamız gerekiyor. Ancak tabii bu durumu çok da büyük bir korku ve kaos ortamına çevirmemek de gerekiyor.
Söz konusu virüs ile birlikte Türkiye’nin gündemindeki ‘tek adam’ durumuna gelen Fahrettin Koca, herkesin büyük sempatisini toplarken birkaç gündür göremediğimiz Tayyip Erdoğan’ın bugün yapacağı açıklamalar da elbette çok önemli olacak.
Zira gelişmelere bakınca; ortada hem tüm dünyayı kasıp kavuran bir salgın var. Bir o kadar da tuhaflıklar zinciri var.
Başta TBMM olmak üzere, birçok kurum, kuruluş ve işyeri ya home-ofis(evden çalışma)ya döndü. Ya da personel azaltma yoluna gitti.
TBMM’den başlarsak, belki çalışması algı açısından önemli. Ama TBMM Genel Kurulunda bazı milletvekillerinin hem umreden gelmesi, hem de Avrupa’dan geldiğini ilan edip, kürsüde virüse meydan okumalarını anlamakta zorlandım. Dileğim elbette virüse meydan okuduğu kadar virüsten etkilenmemesi. Ancak ya yarın durum farklı olursa? Ve diğer vekillere virüs geçerse? Bu durum vatandaşa ne kadar iyi bir örnek olur diye de düşünmeden edemiyorum. Herkese evden çıkmamayı önerirken TBMM’nin neden hala açık olduğunu da anlamış değilim. Zira zaten acil olan tüm kanunlar, KHK marifetiyle halloluyor. Zaten yeni uygulamada da -TBMM’de karar yeter sayısı da aranmadan- istenilen herşey kanunlaşıyor. Yani usulen , ‘TBMM’den geçmiş gibi yapmak’ için bu kadar risk neden göze alınıyor? TBMM Başkanı Mustafa Şentop bu tuhaf durumu neden sürdürüyor? Anlamış değilim. Allah korusun yarın 15-20-30 seçilmiş vekilimizi kaybedersek (ki virüsün Avrupa örneğinden hareket ederek bu çok da uzak bir ihtimal değil) durum ne olur? Diyeceksiniz ki en kötü erken seçim olur. Yani sonuçları itibarıyla koronavirüs siyaseti de vurur.
Öte yandan yazımı yazdığım sıralarda Paris’ten TK 1824 nolu uçuşla ülkeye getirilen vatandaşlar İstanbul havalimanından otobüsle karantina alanına yola çıktıktan sonra, otobüsü bir gurup polisin durdurup bir genç kadını valiziyle otobüsten alıp polis gözetiminde özel bir araca bindirmesine ilişkin görüntü ve tepkiler de oldukça traji komikti… İnsan, ‘ bu işte de mi ‘torpil’ yarattık?’ diye sormadan edemiyor.
Tam da bu noktada sahi bankalar bile home -ofis’e geçmişken, bazı merak ettiklerim var:
Mesela külliyedeki danışmanlar da home- ofis mi çalışıyor?
Mesela dağdaki teröristler de koronovirüs tehlikesinde mi? Yoksa orada virüs yok mu?
Mesela ABD Suriye’deki askerlerini hatta Rusya askerlerini koronovirüs tehlikesiyle geri çekti mi? Çekmediyse, neden? Yoksa orada virüs yok mu?
Mesela İngiltere neden bu kadar rahat?
Soruları çoğaltmak mümkün.
Elbette mevcut durumda virüsün ekonomik tarafı da büyük ve uzun tartışılması gereken bir konu. Ufak tefek tedbirler açıklansa da, büyük tedbirleri duymak için bugün Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklaması bekleniyor.
Bu arada yazımın sonuna geldiğim dakikalarda Paris’ten dönen uçaktan inen ve karantina otobüsünden alınan kadının, KKTC Sivil Havacılık Dairesi Müdürü’nün kızı olduğu ve Kıbrıs’a gönderildiği iddia edildi. Hoş Kıbrıs’a gitse de -orada karantinaya alınsa da- Güzide Sofi’nin bu şekilde, 10 kişilik (görüntülerden anladığım kadarıyla) bir polis gurubu tarafından araçtan alınması hiçbir şekilde onaylanamaz, açıklanamaz bir durum. Her ne kadar Süleyman Soylu olaya el koyduğunu Twitter’dan duyursa da, Adalet Bakanı bu konuda gerekli soruşturmayı başlattığını duyursa da, koronovirüse de şimdiden (sökmeyecek!) bir torpili bulaştırmış bulunmaktayız.
TBMM’den bürokrasiye, yani bürokratik otokrasiye diyeceğim şudur:
Tüm dünya koronavirüs’e söz geçiremezken; bize veya size ne kadar torpil yapar? Sanırım sözün bittiği yerdeyiz. (Eğitim ve adalet şart)