Türkiye 4 gündür neresinden baksan tuhaf, komik, akıl almaz bir haber ve onun yarattığı gündem ile yatıp kalkıyor. Hangi televizyon kanalını açsam aynı konu tartışılıyor. Aynı iddialar tekrar ediliyor.
Sanırsınız kıyamet kopuyor!
Yaşananları önce ciddiye almadım. Gülüp geçtim. Sonra traji komik buldum. 'Akıl tutulması olmalı ' dedim. Ama herkes kendisine ve mahallesine göre öyle ciddiye aldı ve alıyor ki bu konuyu, artık yazmadan olmaz.
Zira 17 yıldır ülkeyi yöneten ve onca mücadeleye direnen Cumhurbaşkanı Erdoğan haberin doğru çıkması halinde, 'gerekirse cumhurbaşkanlığını bırakacağı'nı söylüyor. Ülkede Cumhurbaşkanı adayı olan bir başka önemli siyasetçi ise, haberin doğru çıkması halinde kendisini Taksim Meydanında yakacağını söylüyor...
Hem medyanın, hem de siyasetin geldiği noktayı görmemiz açısından bu yaşadığımız olay, şimdiden üniversitelerin araştırması gereken bir tez konusu halini almış durumda.
İlk baştan başlayacak olursak; Sözcü Yazarı ve usta gazeteci Rahmi Turan saray kaynaklarına dayandırarak bir yazı kaleme alıyor. Ve diyor ki , 'Saray'a bir CHP'li gitti. Ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştü.' Ve Cumhurbaşkanı Erdoğan o kişiye CHP Genel Başkanlığı vaad etti.
Şimdi olayı inceleyelim.
1. Gidilen yer Saray. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı makamı...En azından Ak Parti Genel Başkanlığı değil. Saray'a herkes gidebilir. Hele hele milletvekilleri...Gitmeleri kadar normal bir durum da yoktur. Yeni sistem gereği devletin ve yürütmenin tüm birimleri şu anda burada. Ve günde ortalama bu mekanın binin üzerinde ziyaretçisi var. Zaten saraya her giden de Erdoğan'a gitmiyor. Velev ki Erdoğan'a gidildi. İki kişi arasındaki konuşmayı kim duyabilir ve kim sızdırabilir? Hele bir ülkenin Cumhurbaşkanının konuşmasını kim dinleyebilir ve kim sızdırabilir? Eğer bu, bu kadar mümkün ve kolaysa ülkemizin çok büyük milli güvenlik sorunu var demektir.
2. Kaldı ki herkesin gidebileceği bu makama, en kritik günlerde Ekrem İmamoğlu da gitmişti. Diyelim ki,İmamoğlu bu ziyareti CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun bilgisi dahilinde yaptı. Bu kez gittiği iddia edilen Muharrem İnce habersiz gittiği için suçlu. İyi de İnce, belki de orada başka biri ile görüştü? Olamaz mı, olabilir. Cumhurbaşkanı ile görüşse ne olur? Kime ne?
3. O makamda Ahmet Necdet Sezer olsaydı ve Muharrem İnce O'nu ziyaret etseydi aynı şekilde tartışacak mıydık?
4. Haberin kaleme alınış şekli ve kaynağı ayrı bir konu. Talat Atilla bir haber alıyor. Kaynağına çok güveniyor. Ve bu haberi gazetecilik refleksiyle hemen kaleme alması gerekirken, önce Sözcü Yazarı Rahmi Turan'ı arıyor. Rahmi Turan o sırada Londra'da tedavide. Telefonu açmayınca bu kez Uğur Dündar'ı arıyor. Yakaladığı haberin heyecanıyla onlara bu bilgiyi yazmaları için onlarla paylaşıyor. Uğur Dündar söylediğine göre, 'Beni CHP'yi dizayn etmekle suçlarlar' diyor ve haberi yazmayı reddediyor. Çok ilginç değil mi? Ama Rahmi Turan yazıyor. Peki Talat Atilla neden yazmıyor? Keza kendisinin bir haber sitesi var ve aynı zamanda İnternet Medyası Federasyonu Başkanı. Talat Atilla'yı aradım. Bunu sordum. Telefonları susmuyordu. Ama bana cevap verdi. Ve, 'onlara kıyak yapmak istedim' dedi.
Sebebi elbette tartışılır ama ben 15 yıl muhabirlik 15 yıl da köşe yazarı ve yöneticilik yapmış bir gazeteciyim. Gazetecilik ruhunu bilirim. Ve gazeteciler haber konusunda bireysel düşünürler ve haber konusunda yarışırlar. Hatta sayfada çıkıncaya kadar haberi ailelerinden bile sakladıkları bir iklimde gazetecilik yaptığım için bu bana çok uygun bir durum gibi gelmedi.
Ayrıca eldeki belge ve delili bırakın bugün, belgenin bile sahte mi gerçek mi olduğunu bilmeden bir şeyin yazılmadığı ve yazılamadığı bir konjonktürde böyle bir önemli konu nasıl kaleme alınabilir ki?
Talat Atilla'ya kaynağı ile arasındaki iletişim ve bilgiler ışığında bu haberin doğruluğuna inanıp inanmadığını sordum. Ve şu cevabı aldım:
'Bana göre haber doğru. Ben inandım. İnandığım için anlattım. Ayrıca bir şekilde Kemal Kılıçdaroğlu'na doğrulattım.'
Talat Atilla'ya, 'bir şekilde doğrulatma'nın içeriğini de sordum ve doğrudan Kemal Bey ile konuşmadığını ve bir aracı ile konuştuğunu anladım. Ve bana bu konuda Kemal Bey'in konuşmasını beklediğini söyledi.
Buraya kadar ortada tartışılan bir 'tuhaf haber' var. Henüz bilinmeyen CHP'li bir haber kaynağı var.
Yani 'zincirleme bir haber kaynağı' ile zincirleme iddialar, zincirleme bir gündem yaratma, zincirleme bir akıl tutulması ile karşı karşıyayız.
Ülke bu kadar sorunla savaşırken, mutfakta yangın varken, bölge savaş senaryolarıyla çalkalanırken, biz 4 gündür televizyonlarda en üst seviyede (!) zincirleme bir masallar zinciri izliyoruz. Bunun adına da haber ve gündem diyorlar...Ve en yüksek makamdaki devleti yönetenler de bu masalda rol alıyorlar. Ne diyelim ki? 'İyi uykular çocuklar!' ve İyi uykular Türkiye!!!