Depremin hemen sonrasında ilan edilen seçim takvimiyle iç siyasete kilitlendik.
Her ne kadar deprem bölgesi acıları dile getirilse ve seçim nedeniyle hızlı çözümler ile uğraşılsa da, derin analizler ve kesin tespitlerin ötelendiği de gerçek.
Türk halkının dikkati sandığa ve seçime yönlendirilirken; haklı olarak da medyanın gündemi de oldukça değişti ve artık 14 Mayıs ve seçim öncelikli..
Bir önceki yazımda önümüzdeki süreçte bölgedeki NATO devletini tartışacağımızı söylemiştim.
Bugün Fransa karıştı. İsrail karıştı.
Bunların hiç birisi tesadüf olmadığı gibi hepsinin ayrı ayrı anlamı var.
İsrail’den başlarsak; İsrail şimdiye kadar bir devlet olamadı. Hep uluslararası alanda şirketler üzerinden , gizli servisler üzerinden uluslararası politikaları uygularken, bir din devleti olarak hareket etti.
Dini kullanarak Müslüman-Hristiyan dengesini kurmaya çalıştı. Bu çerçevede de Türkiye için tehdit oldu.
Şimdi gelinen noktada; küçük İsrail’in büyük İsrail olabilmesi için , bölgenin geleceğine dönük savaş senaryoları , komploları gündeme getirdiğinden, İsrail Türkiye için yine tehdit.
İsrail’de Netenyahu geçen yıl giderken başlayan olaylar noktasında, Netenyahu’nun geriye dönmemesi gerekiyordu. Fakat Siyonistler ve savaş lobileri , yıllardır yetiştirdikleri ve savaş konusunda Siyonist emperyalizm konusundaki en yetkili adam olarak Netenyahu’yu bırakmadılar. Sahip çıkıp tekrar göreve getirerek, yeniden 3. Dünya Savaşı sürecini başlattılar.
Ve buna karşı dikkatli olmamız gerekiyor!
Fransa ‘daki karışıklığın sebebi ise; dünya haritasına baktığınızda açıkça görülüyor. Dünya haritasına baktığınızda, Afrika’nın özellikle kuzeybatısında 10’dan fazla ülkede Fransız hakimiyeti var. Yeni dönemde Ortadoğu’da büyüyemeyen İsrail, Afrika kıtasına kaydı ve Afrika’da büyüdü. Afrika’da bir çok ülkeyi özellikle eski Osmanlı eyaleti olan ülkeleri İsrail Hristiyanlara bırakmamak için Türkiye’ye dönük de çalıştılar. Bu anlamda özellikle, THY’nın uluslararası alanda çok büyümesinin sebebi, İsrail’in Afrika’daki bütün ülkelere THY’yi göndermesi , Afrika’da , Türkiye - İsrail ortaklığının geleceğe dönük yapılanmasıdır.
Bir noktada İsrail Afrika’da yayılırken, Ortadoğu’daki yalnızlığını gidermeye çalışıyor demek yanlış olmaz. Zira İsrail Araplarla zaten kötü. İslam dünyasıyla karşı karşıya kalmış durumda. Afrika’daki Osmanlı uzantısı Müslüman Afrika ülkelerini , yani Kuzey Afrika ülkelerini de Türkiye üzerinden kontrol etmeye çalışıyor.
Türkiye’deki bugünkü iktidar da Avrupa’dan dışlandığı için , Arap ülkeleri ile kavgalı durumda kaldığı için ve giderek dünya dengelerinde problemli duruma doğru gittikleri içindir ki, İsrail bu dengeleri kurarken Türkiye’ye önemli bir yer vermektedir.
Bölgedeki son gelişmelere böyle değindikten sonra gelelim bizdeki depreme, deprem sonrasına…
Çünkü bu ‘ZELZELE’ (deprem) , aynı zamanda ‘Kutsal Topraklar’da!
Gelin ‘Kutsal topraklardaki zelzele’ye bu çerçevede biraz daha yakından bakalım. Bunun NATO Devleti ile ilgisine değinelim:
Türkiye geçmişten gelen yapısıyla dağınık bir yapıya sahip. Osmanlı döneminde de böyle. Daha önceki dönemde de böyle. Çünkü bu coğrafya üç kıtanın ortasında yer alan merkezi bölge olduğu için bu coğrafyaya KAVİMLER KAPISI diyorlar.
Giriş kapısı!
Asya’dan gelenler Avrupa’ya, Avrupa’dan gelenler Asya’ya bu kapıdan geçerek geliyorlar.
Bu nedenle hem balkanlarda, hem Kafkaslarda, bir çok topluluğun kalıntısı ve uzantıları var. O çerçevede, bu bölgede merkezi bir yapı hala devam ediyor. Zamanında kurulmuş.
Şimdi geldiğimiz noktada, buna yeni bir biçim verilmesi gerekiyor.!
Zamanında imparatorluk kurmuşlar ama dünya dengeleri imparatorlukları yıkarak ulus devletlere geçmişler.
Şimdi ulus devletleri tasfiye ediyorlar.
Bunu kaldırmanın yolu da , bu merkezi coğrafyadaki etnik grupları kışkırtmak ve ayağa kaldırıp birbirleriyle çatıştırmaktan geçiyor.
Böylece hem iç savaş, hem bölgesel savaş , hem de bir isyan hareketiyle, var olan bir düzenin yıkılışı gündeme getiriliyor. Böyle bir yapı var.
Bu noktada HAARP teknolojisi de kullanılabilir mi? Elbette!
Deprem olayı gündeme getirilebilir mi? Mümkün.
Deprem de dikkat ederseniz , ülkenin kutsal topraklarının bulunduğu bölgede.
‘Kutsal topraklar’ dedikleri bölge, bu bölge ki , içerisinde hem bizim Hatay var. Hem Ortadoğu’daki Lübnan var. Irak, Suriye var. Buraları hep ‘kutsal topraklar’ olarak görüyorlar. Haritalarda da böyle geçiyor..
Ve deprem sonrasında bölgeye 500 tane genç dinamik NATO askeri , sivil pasaportla turist olarak giriyor. İlk akla gelen elbette NATO’nun bölgeye gizlice yerleşme yapıp yapmadığı? Ya da bölgede hangi incelemeleri yaptığı?
Ayrıca terör grupları sızıyor. Suriye’de olan Türk askeri de adeta bölgeye çekilmek mecburiyeti ile karşı karşıya bırakılıyor? Tam o sırada bölgedeki Deniz Kuvvetleri bünyesinde 6 bin asker var. Sizce sonuçları itibarıyla tüm bunlar, sıradan bir ‘AFET!’ olabilir mi? Neyin parçası, ya da neyin başlangıcı? Devam edeceğiz.