Önümüzdeki iki hafta içinde, Rusya soğuk savaş döneminden beri ilk kez Akdeniz’de en büyük deniz gücünü bir araya getirmiş olacak. Filoda 10 savaş gemisi ve 2 denizaltı ile yardımcı araçları var…
Bu duruma sadece, ‘Akdeniz’de sular ısınıyor’ demek hafif olur. Rusya, Amerika, İngiltere, Fransa, İtalya, Almanya, Belçika, İspanya, Kanada, Portekiz, Yunanistan, Danimarka, savaş gemileriyle bölgede çoktan demirlemiş durumda!
Ayrıca, Suriye Savaşı’nı bitirecek adımları atmak bir yana, ABD’de köşeye sıkışan Trump, Suriye’de savaşın devamı için uğraşıyor. Çünkü Kasım seçimleri ve Evangelistlerin desteği için bu savaş olmazsa olmazı. Ve kapımızdaki yeni savaş adım adım yaklaşıyor. Ve göz göre göre genişliyor.
ABD ve İngiltere başta olmak üzere Batılı güçler, Doğu Akdeniz’deki askeri varlıklarını arttırıyor. Rusya, Amerika, İngiltere, Fransa, İtalya, Almanya, Belçika, İspanya, Kanada, Portekiz, Yunanistan, Danimarka, savaş gemileriyle bölgede demirlemiş durumda. Öte yandan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ve Yunanistan, Akdeniz enerji sahalarında ‘oldu bitti’ yoluyla hakimiyet kurmak üzere, türlü girişimlere ve ortaklıklara imza atıyorlar.
Hatta bir rivayete göre de, Türkiye’nin yaşayacağı yeni bir ekonomik kriz ile, Türkiye’nin buradaki haklarını çok ucuza kapatmayı hayal ediyorlar.
Tam da bu gelişmelerin arefesinde, (yani Akdeniz’de Suriye savaşını bahane ederek tüm ülkeler askeri varlıklarını artırırken) ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi tek taraflı olarak Akdeniz enerji yataklarını paylaşırken, Türkiye de egemenlik haklarını kısıtlayacak girişimlere karşı planlamalarını yapıyor. Nitekim Deniz Kuvvetleri'nin Dışişleri Bakanlığı'na, Kuzey Kıbrıs'ta kapsamlı bir deniz üssü kurulması yönünde öneride bulunduğu artık sır değil.
Deniz Kuvvetleri'nin Dışişleri Bakanlığı'na sunduğu öneride , Türkiye'nin Kuzey Kıbrıs'ta uygun bir mevkide deniz üssü kurması gerektiğini belirterek, ‘KKTC’de kurulacak deniz üssü, KKTC’nin egemenlik haklarının muhafazasında güvence olmasının yanı sıra, KKTC ve Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki hak ve menfaatlerinin korunması, deniz enerji sahalarındaki işgalleri önleyecek tedbirlerin alınması ve yeniden başlatılmak istenen müzakerelerde KKTC ve Türkiye’nin elinin güçlenmesine büyük katkı sağlayacak’ deniyor. Türkiye’nin KKTC’ye kurması olası Deniz Üssü’nün, İngilizlerin bölgedeki deniz üssü gibi egemen üs olarak tesisi de öneriler arasında yer alıyor.
Böylece ‘unutulan ve unutturulan Kıbrıs’ konusunda Deniz Kuvvetleri’nin bu refleksi ,Türkiye Cumhuriyeti’nin DNA’larının gücünü göstermektedir dersek yanlış olmaz. O DNA’lar ki, hem vatanın hem de yavru vatanın tek bir hücresi için bile mücadeleye hazırdır.
Görünen , şu andan itibaren milli seferberlik artık her alandadır! Her an yeni savaşların çıkartılmak istendiği bölgede, her zamankinden daha çok ‘biz’ olmaya ihtiyaç vardır.