BÖLÜNME'NİN EŞİĞİNDEKİ İSTANBUL/3

Cüneyt Şaşmaz

Düşman kazık'ı yoktur, dost kazık'ı vardır.

Kaç değişken'e ne kadar süre ile hakim'sin sorusuna verilen 'nitelikli cevap'ın yüksek matematiği üzerinden kor'düğüm çözülür ya da ilmek ilmek, süreç'in içinde.

Süreç’te, "Enformasyon zehirlenmesi" işin bir boyut’u.

Diğer husus; "herkes çevresi ile tutsaktır!"

Nüans?!

Kimi zaman ne’yin söylendiği önemlidir, kimi zaman kim’in söylediği, kimi zaman da kimin neyi söylediği vb.

"Vizyoner" yazar, bilim adamı, akademisyen, yazar, alfa analist Prof. Dr. Anıl Çeçen'in beyanı esas, ne var ki, her daim itimat da kontrol’e mani değil.  

Sayın Çeçen, makalesinin son bölümünde; "Kamu bankaları ve ekonomik kamu Kurumlarının İstanbul’a taşınmaları referandum yolu ile Türk halkının ulusal Egemenliğine danışılmadan gerçekleştirilemez. Türk ulusunun kurtuluş savaşının kazanılmasıyla elde edilen kazanılmış haklarından hiçbir biçimde ödün verilemez. Böylesine bir gerçeğin tersine bir adım atılacaksa kesinlikle halkoyuna başvurulması zorunluluğu vardır. Gece yarısı uykulu gözler ile oylanan torba yasalarla, Türkiye Cumhuriyeti'nin anayasal düzenine aykırı bir biçimde kamu kurumları başkent Ankara’dan yeni Bizans’ın merkezi olmaya çalışan İstanbul’a taşınamaz!" diyor?!

 

Sayın Çeçen'in işaret ettiği bir başka ve çok önemli husus da şu:

"Son yıllarda bazı iç ve dış dinamiklerin destekleriyle fazlasıyla büyüyen
İstanbul kenti, bugünkü yapısı ile Türkiye Cumhuriyeti'nin hem hukuki yapısını hem de yaşam düzenini bozmaktadır.

Aşırı göç nedeniyle artan nüfus bu kentin yüze yakın milletvekilini meclise göndermesinin yolunu açmıştır.

Anadolu kentlerinde nüfus göçü ile milletvekili sayıları düşerken, İstanbul’un neredeyse bir ülke parlamentosu oluşturacak derecede milletvekili belirleme aşamasına gelmesi, Türkiye Cumhuriyeti'nin siyasal rejimin ciddi boyutlarda bozmaktadır.

Meclisin toplum üye sayısının beşte birine ulaşan temsilci sayısı ile İstanbul bir anlamda ulusal egemenlik düzenini bozarak kentsel egemenlik düzenini Türk devletine dayatmaktadır.

Türk devleti içerisindeki gayrimüslim unsurlar ile Türk kimliğini kabul etmeyen alt kimlikli Türkiye vatandaşlarının buluştuğu kent olarak İstanbul kenti Türk ulus devletinin ortadan kalmasına neden olacak derecede Türkiye Cumhuriyeti'nin ülke güvenliğini tehdit edecek bir büyüklüğe gelmiştir.

Bu kadar büyüklük, ülkeye anayasal düzen dışında yeni bir yapılanmayı dayatmakta ve Türkiye Cumhuriyeti anayasal düzeninin temel taşları ile değişmez maddelerini ortadan kaldıracak derecede tehdit etmektedir."

Bu nedenle, Prof. Çeçen "Türkiye Cumhuriyeti devletinin anayasal düzeni ile başkent Ankara’nın başkent olma konumunu koruyabilmek için İstanbul’un üçe bölünmesi gerektiği"ni belirtiyor, "Avrupa yakasında Çorlu, Anadolu yakasında ise Gebze, birer sanayi ve iş merkezi olarak acilen il yapılmalı" diyor?!

Başka?!

"İstanbul, Boğaz'ın etrafında iki yakasını kaplayan alanda tarihi, kültürel ve turistik bir kent olarak yeniden yapılandırılmalıdır."

Nüans?!

"İstanbul sermayesinin bölgenin dışında yatırım yapmaması nedeniyle meydana gelen nüfus yığılması böylece kentin merkezinin dışına çıkarılacak ve ortada kalacak İstanbul kenti daha küçük bir yerleşim merkezi olarak yaşanabilir bir duruma gelebilecektir."

Başka?!

"Üç'e bölünen İstanbul’dan Gebze ve Çorlu iki yeni kent olarak çıkarken, milletvekili sayıları da daha dengeli olarak dağılacak ve böylece, bir kentin temsilcilerinin meclisin beşte birini oluşturması gibi bir anormallik
önlenebilecektir."

Yani?!

"Üç kentin yirmi ile otuz arasında temsilci seçmesiyle, demokrasi açısından daha dengeli bir yapılanma gerçekleşecek ve meclisin çalışmaları daha dengeli olabilecektir."

Başka?!

"Üçe bölünme ile küçülecek İstanbul kenti yeni dönemde başkent Ankara’yı rahatsız etmeyecek ve güç bölünmesi nedeniyle başkent Ankara’nın artan otoritesi ile İstanbul ve çevresi üzerindeki merkezi konumu yeniden sağlanabilecektir."

Demem o ki:

İçinden geçiyoruz zaman'ın!

Ülke içinde birlik de dirlik de sizlere ömür.

Sözün özü:

"Bu aşamadan sonra sürekli olarak Ankara’yı tanımayan ya da Ankara’ya saldıran bir İstanbul imajı ortadan kalkacak, başkent Ankara’ya bağlı
olarak bu merkezdeki Türkiye Cumhuriyeti devletinin otoritesine saygı gösteren bütün Türk illeri gibi İstanbul ve onun yeni kardeşleri olarak Çorlu ve Gebze illeri de Ankara’nın yönetimi altına girerek ülkedeki birlik ve bütünlük yeniden tesis edilebilecektir."

Nüans?!

"İstanbul’da yabancı sermayenin küresel sermayenin denetimi altına girmesi, sahip olunan ekonomik güç ile Türk siyasetinin finanse edilmesi ve bu kentte yuvalanan medyayı kontrol ederek ülke siyasetini yönlendirmeye çalışması gibi anayasal düzene aykırı durumların önüne de, İstanbul’un üçe bölünerek küçültülmesiyle sağlanacak yeni dengeler ile geçilebilecektir."

Prof. Dr. Çeçen bu noktada, Çorlu ve Gebze’nin yeni sanayi merkezleri olarak devreye girmesiyle İstanbul'un bir sanayi ve ticaret kenti görünümünden hızla uzaklaşarak, tarihi, kültürel ve turistik kent konumuna dönüşeceğini vurguluyor.

Çeçen'e göre İstanbul, böylece bütün dünyaya yeniden açılabilecek ve sahip olduğu büyük tarihi ve kültürel zenginlikleri turizm aracılığı ile bütün dünya halklarının görmesine ya da hizmetine sunabilecektir.

Yani?!

"İstanbul kentinin, küresel sermayenin saldırganlığından kurtarılabilmesi için dünya ticaret merkezi projesinin önlenmesi gerekmektedir."

Nitekim...

"Kenti çevreleyen sanayi tesislerinin Çorlu ve Gebze merkezli yönlendirilmesiyle, bazılarının Anadolu’nun geri kalmış bölgelerine taşınmasıyla İstanbul’un merkezi alanları ve Boğaziçi bölgesi yeniden

yaşanabilir bir konuma gelebilecektir."

 

Hal böyleyken...

Aklı başında bilim adamlarının İstanbul’un bu durumunu inceleyerek, küresel sermayenin çılgın projelerini durdurmaları gerekmektedir.

Sayın Çeçen'in demesi şu:

"Paranın gücü ile siyaseti finanse edenler ya da sermayenin çıkarları doğrultusunda siyaset adamlarını yönlendirenlerin de artık yaşanmaz bir kent konumuna gelen İstanbul’un üçe bölünerek yeniden yaşanır bir kent olmasını kabul etmeleri gerekmektedir."

Netice:

"Çıkar hesapları yüzünden bu tarihi kentin yaşanmaz bir düzeye gelmesine önce İstanbullular karşı çıkmalı ve Türk halkının desteği ile bu kentin üçe bölünerek yeniden yapılandırılması acilen tamamlanmalıdır."

Başka?!

"Nüfusun üçte biri olan beş milyon insanı Trakya bölgesine aktarmak yolu ile ya da sanayi tesislerinin bir kısmını Trakya kentlerine taşımakla, İstanbul’un metropolitan gelişim planı hazırlanamaz.

İstanbul’u genişletmek uğruna Trakya bölgesini yok etmek, Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ halklarının hiçbir biçimde kabul edemeyeceği bir durumdur."

Hal böyleyken...

"Böylesine çılgınlıklar Türkiye’nin en verimli topraklarını barındıran Trakya’da tarımın sona ermesi anlamına gelecektir.

Küresel sermayenin çıkarları doğrultusunda İstanbul’u daha da büyütecek ve genişletecek dünya ticaret merkezi planı uğruna bütün Trakya bölgesinin göz göre göre yok olmasına kimse göz yumamaz."

Başka?!

"Trakya’yı yok edecek ve gelecekte İstanbul’u, Türkiye’den kopararak ayrı bir devlet konumuna getirecek bir dünya ticaret merkezi planı, Türkiye Cumhuriyeti devleti ile Türk halkının ulusal çıkarlarına aykırı düşecek bir biçimde gerçekleştirilemez."

Yani?!

"Avrupa Birliği İstanbul’u ayrı bir eyalet devleti biçimine dönüştürerek içine almaya hazırlanırken, İsrail ile merkezi coğrafya yönetiminde paslaşan Siyonist küresel sermayenin böyle bir duruma izin vermeyerek, İstanbul’u tüm Avrasya kıtasına dönük bir ekonomik merkez yapmaya çalıştığı anlaşılmaktadır."

Hasılı:

"Dünya dengeleri açısından Boğazlar son derece yaşamsal öneme sahip

bulunmaktadır.

Deniz ulaşım hattı üzerinde kurulu bulunan İstanbul aslında güvenliksiz bir jeopolitik yapılanmaya sahiptir.

Bu yüzden bu büyük kent iki imparatorluğun merkezi olmasına rağmen çöküşten ve işgal ya da fetih girişimlerinden kurtulamamıştır."

Demem o ki:

"Türk ulusunun bütün ekonomik kurumlarının ve zenginliğinin böylesine korumasız bir kente taşınması, Türkiye açısından çok ciddi çöküş senaryolarının gündeme gelmesine neden olacaktır."

Nüans?!

"İstanbul başkent olmayacak ama üçe bölünerek, Türk devletinin içerisinde daha problemsiz bir konumda varlığını sürdürecektir. Bu nedenle, Çorlu ve Gebze’nin il yapılmasıyla İstanbul bir an önce üçe bölünmelidir."

Ve..

Son olarak...

Süreç’te, "enformasyon zehirlenmesi" işin bir boyut’u.

Diğer husus; "herkes çevresi ile tutsaktır!"

Nüans?!

Sözün özü:

Saygıdeğer Prof. Dr. Anıl Çeçen'in çağın ruhu'na uygun bu düşüncelerine katılıyorum.  

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.