Dünyanın birçok farklı bölgesindeki eserleriyle bilinen Mimar Sinan'ın Visegrad'daki eseri olan köprü, bulunduğu topraklardaki tüm zorluklara rağmen zamana meydan okuyarak ayakta duruyor.
Osmanlı Devleti'nin bölgede hüküm sürdüğü dönemin, Visegrad'daki en önemli eserlerinden olan ve Sokullu Mehmed Paşa tarafından 1571-1577 döneminde Drina Nehri'ne yaptırılan bu mihraplı köprü, "Mimar Sinan'ın Balkanlardaki en önemli mühürlerinden biri" olarak biliniyor.
Köprünün inşasının üzerinden 477 yıl geçti
İnşasının üzerinden 477 yıl geçmesine rağmen dimdik ayakta kalmayı başaran tarihi köprü, Bosna Hersekli yazar İvo Andric'e Nobel ödülü kazandıran "Drina Köprüsü" isimli romana da adını verdi.
İkinci Dünya Savaşı'nda yaşanan tahribatlar nedeniyle büyük zararlar gören 120 metre uzunluğundaki 11 gözlü ve mihraplı köprü, 1949 ve 1960 yıllarında detaylı restorasyondan geçirildi ve savaşlar sırasında tahrip edilen kısımları Yugoslavya tarafından onarıldı.
Köprünün mansap bölgesinde 1966'da, memba kısmında 1989'da kurulan iki hidroelektrik santrali, köprünün üzerinde bulunduğu nehrin taban rejiminin değişmesine ve köprü temellerinde ciddi hasarlar meydana gelmesine sebep oldu.
Köprünün estetik güzelliğini kaybetmesine yol açan baraj göllerinin köprü etrafındaki su yüksekliğini artırmasıyla, 1992'de yeniden restore çalışmalarına başlansa da bu çalışmalar, ülkedeki 1992-1995'teki savaş nedeniyle durdu.
Bu savaşta herhangi bir tahribata uğramayan köprü, 2003'e kadar devam eden araç trafiği sebebiyle büyük hasar gördü.
Köprü restorasyonun teknik kabulü 2019'da yapıldı
Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansının (TİKA), köprüdeki hasarların giderilmesi için 2010'da başlattığı restorasyonun teknik kabulü 2019'da yapıldı.
TİKA'nın Balkanlar'daki en büyük restorasyon projelerinden köprü projesiyle, ülkedeki ortak kültürel mirası koruma altına alarak köprünün gelecek nesillere aktarılmasına da imkan sağlandı.
Bugün de ilk yapıldığı andaki ihtişamıyla görenleri kendine hayran bırakan köprü, UNESCO tarafından 2007'de "Dünya Kültür Mirası Listesi"ne alındı.
TİKA, tarihi mirasın korunması, yeniden ihyası, gelecek kuşaklara aktarılması, etnik ve dini zenginliğin olduğu bölgede birlikte yaşama kültürüne destek olmak amacıyla Osmanlı'nın 550 yıl hüküm sürdüğü Balkanlar'daki ecdat yadigarı eserlerin restorasyonuna ve bunların geleceğe taşınmasına büyük önem veriyor.