Hürriyet gazetesi yazarı Hande Fırat, 15 Temmuz gecesi, târihe geçen bir iş yaptı. Devletin ajansı bile Cumhurbaşkanı Erdoğanla bağlantıya geçmezken, ölümü göze alarak facetime üzerinden bağlantı kurdu. Daha sonra çarmıha gerilmek, yok edilmek istendi. Darbeci ilân edildi. “Kıt zekâlı kadın” dendi. “Kıt zekâlı” diyen karanlık adamın kimlerin kediciği olduğu, bugünlerde iyice ortaya çıktı. Fırat, devlet katında itibar görünce oyun bozuldu.
Hande Fırat’ı, Darbe Araştırma Komisyonu’nda tanıdım. O gece Erdoğanla bağlantı kurmayı nasıl göze aldığı, nasıl karar verdiği sorulduğunda çok özgüvenli bir şekilde, “Ben, Tevfik Fikret Lisesi’nde okudum. Kendi kararlarımı alabilirim.” diyerek esaslı bir eğitim dersi vermiş ve İslâmî kesimin en büyük sorununu da dolaylı olarak ortaya koymuştu.
Başımıza ne geldiyse bireysellikten uzak eğitim anlayışından gelmedi mi? Başımıza ne geldiyse şeyhin, hocanın, liderin iki dudağı arasında yaşamaktan gelmedi mi?
Hande Hanım’ın cevâbı hoşuma gitmişti ve “O geceki başarısı ve bireysel duruşu, iletişim okullarında ders olarak okutulmalıdır.” diye yazmıştım.
Biden’in soykırım açıklaması, bâzı hayırlara vesîle oldu. İçimizdeki soykırımcılar hatırlandı. Ankara Kuşu diye bir twitter hesâbı, “Hepimiz Hrantız!” korosundan Hilâl Kaplan’ın Ermeni soykırımı iddiâsını destekleyen videolarını yayınladı. Ermeni diasporasından ödül bile almış.
Mezkûr yazar, geçmişi deşilince anne moduna geçti. Köşesinde Hz. Râbia taklidi yaptı. Nihâyet her nereden emir geldiyse bugüne kadar çıkmadığı CNN Türk’e telefonla bağlandı ve iftiraya uğradığını söyledi. Kalp, herkeste vardır; yürek ise başka bir şeydir ve itiraf, yürek ister.
Stefan Zweig, tehlikesini bilerek bir suçu işleyen insanın, sonra itiraf etmekten korkmasını garipsiyor ve itirafı engelleyen bu basit korkuyu, her türlü suçtan daha zavallı buluyor.
Dün gece CNN Türk’te, böyle bir zavallılığa şâhit olduk. Ümit Kocasakal, Kaplan’ın tvitini gösterdi. Kaplan, “iftira” dedi. Başörtü karşıtı Ümit Kocasakal, başörtülü bir yazarın peşinen haklı çıkacağı bir isimdi zâten. Tartışma, başörtü zeminine kaydı. Gerçeğin ne olduğunu bal gibi bilen Mehmet Metiner ise Kaplan’ın avukatlığını yaptı. Haklı tabi. Şu sıra çok iyi bir köşe kaptı. Ağzının tadı kaçmasın!
Bu rezâletin moderatörü, maalesef, Tevfik Fikret Lisesi mezunu Hande Fırat’tı. Kızmadım, esef ettim. Yakıştıramadım. 15 Temmuz gecesi Erdoğan’a bağlanmaktan korkmayan yürekli kadının, Kaplan’a bağlanmamaktan korkması garibime gitti. Bir soykırımcıyı, bir kripto fetöcüyü aklamak, Hande Fırat’ın işi olmamalıydı. Ne kadar tarafsız görünmeye çalışsa da emrin büyük yerden geldiği, kendi karârı olmadığı belliydi.
Demek ki Tevfik Fikret Lisesi mezunu olmak, kendi kararlarını almaya yetmiyormuş.
Ne diyeyim? Bravo(!) Hande Fırat!
İşin ilginç tarafı, CNN Türk ekranında yapılan bu inkârı, muhâlif medya hemen haber yaptı ama iktidara yakın medya(Sabah ve Hürriyet de dâhil), “sükût, ikrardan gelir” dercesine, henüz haber yapmadı.
……
ABD, HİROŞİMA’YA, ATOM BOMBASI ATMIŞ
Biden, bir hayra daha vesîle oldu. Devletlülerimiz, birdenbire Amerika’nın yaptığı soykırımları hatırladı ve hatırlattı. Şu açıklama, Numan Kurtulmuş’a âit:
"Ermeni lobilerine yaranmak adına Türkiye'ye bu iftirayı atanlara, Vietnam'da, Bağdat'ta, Felluce'de döktükleri kanları, Ebu Garip Hapishânesindeki iğrenç işkencelerini, Hiroşima ve Nagazaki'ye attıkları atom bombasıyla çocuk, kadın demeden kuruttukları nesilleri hatırlatırız."
Aynı Numan Kurtulmuş, 2017’de çiçeği burnunda Kültür Bakanı iken Hiroşima’daki soykırımı, şöyle anmıştı:
“2. Dünya Savaşı'nın en karanlık yüzü olan Hiroşima, tüm insanlığın asla geride bırakamayacağı bir utançtır. Hiroşima, yalnızca o anı ve o dönemi değil, geleceği de tehdit etmiş, yürekleri de bedenleri de dünya durdukça izi silinmeyecek şekilde yaralamıştır. O gün yitip giden binlerce ve sonrasında yaşamını yitiren on binlerce canı hüzünle yad ediyor, insanlık olarak yüzümüz yerde anıyoruz."
Gördüğünüz gibi açıklamada, 5N1K’nın K’sı eksik. Numan Kurtulmuş, Hiroşima’ya bomba atan ABD’yi zikretmiyor. Hoş, şimdiki açıklamasında da Biden’ı zikretmiyor.
Günâhını almayalım, belki de Harry Potter’daki Lord Valdemort misâli “ismi lâzım değil” demek istiyor olabilir.