Bu Kitabı Neden Yazdım?

Hanefi Avcı

Hakkını teslim etmek gerekir ki; Kasım 2002 seçimleri sonrası kurulan Ak Parti hükümetlerinin, 2008 tarihine kadar yaptığı özgürlükleri genişleten AB Uyum yasalarının çıkarılması ve uygulamaları, yeni Ceza Kanunu (CK), Ceza Muhakemeleri Kanunu (CMK) çıkarılması , polis ve jandarmanın gözaltı, arama, yakalama yetkilerinin kısıtlanarak herkese yargı güvencesi getirilmesi gibi bir çok konuda değişiklik ve AB İlerleme Uyum sürecinde alınan kararalar çok büyük reformlardı. Yapılan düzenlemeler yalnızca yurt içinde değil, batı dünyasında da çok olumlu karşılanmıştı. O günlerde batı basını Türk Hükümetinin başarılı icraatlarını çok övüyordu.
Yalnız güvenlik, özgürlük gibi sosyal sahada değil, genel olarak halkın her konuda ihtiyacını karşılayan projeler geliştiriyor, devlet desteğini sağlıyordu. Yol, su, enerji sahalarında önemli işler yapılıyordu. Hükümet ve parti kurumsal yapılar halinde çalışıyor, karşılaştıkları en ciddi sorunları bile birlikte değerlendirip karar vererek çok ciddi sıkıntılı durumlarda dahi aklıselimle çıkmayı başarıyorlardı.
Çok çalıştılar…İyi çalışmaları da halkın nezdinde karşılığını verdi…
Ama şunu da iyi görmek gerekir; bir süre sonra 2009-2010 yılından itibaren Ak Parti’de, hükümette işler değişmeye başladı. Artık samimiyetle her konuda birlikte sorunları çözme kurumsal yapıları yerine, birkaç danışman ve birkaç partiliyle dar kadro, kendini partiden de soyutlayarak işleri yapmaya başladı. Bu değişim, bugünkü noktaya kadar geldi…
Artık; uluslararası kuruluşların istatistiklerine göre ve uluslararası basın tarafından; 
-Türkiye’de özgürlükler sınırlı. Dünyada özgür olmayan ülkelerin arasında sayılıyoruz. 
-Mahkemelerimiz bağımsız ve tarafsız denemiyor, siyasi idare yargı üzerinde etkin,
-Demokrasi sahasında çok partili hayattan sonra, hatta 1972-1980 sıkıyönetim dönemlerinden daha gerilerdeyiz…
-Bütün kurumsal yapılar bağımsızlıklarından ciddi oranda uzaklaşmış durumda,
-Ak Parti içinde eski parti kurumsal yapısı ile hareket etme ve parti değerleri yok,
-Her şey tek kişi için, bütün yetkiler tek kişide..
Görüştüğüm Ak Parti kurucularından, milletvekiline, merkez teşkilatından, taşraya, üyesinden taraftarına kadar onlarca partili herkes gibi olumsuz gelişmelerden rahatsız. Yıllarca gönül verdikleri partilerinin liderlerinin bu hale gelmesine üzülüyorlar ama yapacakları bir şeyin olmadığını düşünüyorlar. Tek tek konuştuğunuzda herkes bizden fazla eleştiriyor ama bir araya geldiklerinde bu durumu açıkça konuşamıyorlar.
Hükümetin;
-Suriye politikasına,
-Bozulan barış sürecine,
-Ülkede hukukun bu hale gelmesine.
-Tek adamlığa…
-Her şeyin KHK ile yapılmasına,
-Yolsuzluk iddialarının karşısında sessiz kalmasına, hiçbir işlem yapılmamasına,
Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına uyulmamasına,
Dünya ile kavgalı olmaya…
Daha bir çok şeyi eleştiriyorlar fakat parti içerisinde muhalefet yapma alışkanlıkları yok. Ayrıca hiç kimse ilk isyan eden de olmak istemiyor. Ama herkes neden parti üst yetkilileri bu yanlış gidişe karşı çıkmıyor diye üst yönetimi eleştiriyor.
Aslında bugün yanlış istikamete giden Türkiye’yi sıkıntısız bir şekilde tekrar eski rayına sokacak en uygun kitle Ak Parti tabanıdır. Bir zaman bu ülkeye ciddi hizmet etmiş bu parti tabanı eğer, ‘Partim, liderim’ önceliği yerine, ‘ülkem, vatanım, değerlerimiz, geleceğimiz’ derse ve bunu benimserse ülkemiz bu son eşikte, yanlış istikamete yönelmekten kurtulabilir…
Bu kitabın yazılma amacı, bu seçimlerde oy kullanacak herkese, özellikle de Ak Parti tabanına doğru karar vermesi için, kendilerini destekleyen, her şeyi güllük- gülistanlık gösteren basından bir an başlarını kaldırıp dünya basınına, uluslararası kuruluşlarının tüm dünya ülkelerini her sahada derecelendirdiği verilere bakarak, bir zamanlar nerede iken nereye geldiğimizi, bu istikamette gidilir ise 24 Haziran seçimlerinde bu gidiş tercih edilirse ülkedeki  özgürlükler, hukuk, demokrasi gibi değerler sisteminin ne hale geleceğini  objektif verilerle göstermektedir.
Bu seçim sadece önümüzdeki 4 yıl ülkeyi yönetecek cumhurbaşkanını ve milletvekillerini seçmenin çok ötesinde neticeler doğuracaktır. Eğer mevcut anlayış tercih edilirse tüm devlet sistemimizin kuvvetler birliğini, tek adamlığa, kurumsal yapılar yerine bütün yetkilerin tek kişide toplandığı geçmişte Ortadoğu’da çok görülen diktatörlüğe gidiş kapısı açılacaktır… Veya farklı tercih bu yoldan dönüşe imkan tanıyacaktır.
-Bu çalışma; bu tarihsel süreçte oy kullanacak herkese biraz düşünme, 24 Haziran’da oy kullanırken yakın zamanda olan bitenin ve şu anda ülkenin özgürlükler, hukuk, demokrasi sahasında ne olduğunu gösterme,
-Ülkelerinin asıl zenginliğinin yeraltı ve yerüstü maddi değerlerinden çok hukuk, demokrasi, özgürlükler gibi manevi moral değerlerinin olduğunu,
-Bu değerlerin bugün en alt seviyeye geldiği, yanlış tercihle daha da aşağılara ineceğini,
-Bu değerleri yücelterek geride evlatlarımıza bütün fertleri özgür, mahkemeleri adil, tam demokrasiyi uygulayan bir devlet sistemi bırakmak adına,
Sorumluluklarının bilincinde, bu seçimin önemini kavrayarak oy kullanmalarına katkı sumak amacıyla yazılmıştır…
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.