Cumhuriyet boyunca çıkartılan bazı kanunlarla bir takım kisiler,kurumlar, ya da o gün için değerli ve gecerli sayılan varlıklar ve olaylar koruma altına alınmıştır.
"Ataturk", " cumhuriyet" , "tevhid-i tedrisat" gibi bir takım değerleri koruma adına; ya da hükumete,TSK"ne,Meclis'e, hakim ve savcılara, devlet memurlarına yönetebilecek davranışları engelleyebilmek yolunda ya özel kanunlar çıkartılmış, ya da muhtelif kanunların içine maddeler yerleştirilmiştir.
Mesela 12 Eylül sonrasinda çıkartılan bazı kanunlarla 12 Eylül askeri darbesini gerçekleştirip; sonrasinda da ülkeyi yöneten kişilere,bunlarin bu faaliyetlerine dair islem ve eylemlerinin korunmasına, ya da soruşturma konusu yapılamayacağını düzenleyen hukumler/kanunlar çok uzun süre tartışma konusu teşkil etmiştir.MBK uyesi,Milli Güvenlik Konseyi uyesi sıfatıyla yargi yasama,yurutme erkini kullanan kişilerin eylemlerinden sorumlu tutulamiyacaklari ; hatta çıkartmış bulundukları kanunların bile tartışma konusu edilemiyecegi/ edilemediği günleri yaşadık.12 Eylül Anayasasi geçici 15. maddesi son fıkrasındaki kişilerin yargılanmalarıni önleyen hüküm ancak 2001 Anayasa değişiklikleri ( teklif sahibiydim) sırasında kaldirilabilmistir.Yuz kızartıcı suçları ( hiç olmazsa) sorusturabilelim yönündeki teklifimi gorev yaptığımız Meclis reddetti.Ayni yöndeki girişimler daha önce de sonuçsuz kalmıştı. Rüşvet,zimmet,irtikap,ihtilas, fiili livata gibi milletvekili adaylığına ve sevilmeye mani diye sayılan suçların bile ayrılarak değerlendirilmesine dair şahsıma ait kanun teklifi reddedilmişti.
2002 seçimlerine giderken sivil toplum kuruluşlarının, bazı vakiflarin toplantılarına gidiyorduk.Butunuyle dokunulmazlık, hiç olmazsa sadece kursu dokunulmazlığı, on seçim,harcama şeffaflığı,on secim vb.konular (daha demokratik bir ülke için şart olduğu var sayılan konular) o günlerde de tartışılmış ; her ortamda herkes tarafından paylaşılmış; en ufak müspet adım atılmamış; üstelik 2017 değişiklikleriyle birlikte hukuk ve hukukun üstünlüğü ilkesi konusunda dünyanın en geri ülkeleri safına itilmemiz sağlanmıştır.
Şimdilerde,hayret verici bir kanun değişikliğinin muhatabı olduk.15 Temmuz sonrasi Feto varlıklarına el koyduk.Yuzlerce Feto iltisakli şirkete kayyum atadik.TMSF kayyumlari yönetimine devredilen şirket sayısının 682, bu şirketlerde çalışan insan sayısının 46 bin, mal ve hizmet varlığının 70 milyarın üzerinde olduğu bilinmektedir. Altı senedir bu şirketlerde kayyum yönetimi soz konusudur.Kayyumun birinin 20 milyon avroyla ortadan kaybolduğu söyleniyor.Kayyum dedikoduları oldukça dillenir haldedir ; iktidar yakınlarının kayyum gorevlendirilisi biliniyor,listeler yayınlanıyor.Meclis'te konu araştırılsın şeklindeki önergeler (artık bir Meclis klasiği olduğu sekilde) cumhurun oylarıyla redediliyor. Şimdi bir de üstüne üstlük KAYYUM KORUMA KANUNU çıkartıldı.
"Ataturk'u","hukumeti", Meclisi",
"TSK'ni", " cumhurbaskanini" "devlet memurunu" korumayı amaçlayan kanunları, ya da kanun maddelerini anlıyoruz,anlamasına da 20 milyon avroyla kaybolduğu söylenen kayyum efendi hazretlerini korumak için kanun çıkarmak " hanca iştir...?" Kayyum denilen zat ne yapar da suç işler? Rüşvet alır,irtikap yapar,zimmet suçu işler...KAYYUM KORUMASI ne demektir? Suç ve suçlu için " özel sifat" koruma aracı olabilir mi? Kayyumsa rüşvet alabilir,irtikaba başvurması serbesttir, zimmetine Feto malını geçirebilir...
Daha durun neler göreceğiz?..