Fikret Kızılok’un “Gecenin Üçünde” isimli –benim de çok sevdiğim- “düz değil düzen değil, az değil ezen değil, boz değil bozan değil” şeklinde devam eden şarkının sözlerini hatırlattı bana gecenin üçünde “kıyak “yasa için yapılan çalışma.
Ne demişti büyüklerimiz? “Sabahın şerri akşamın hayrından iyidir.”
O halde yangından mal kaçırır gibi neden gecenin üçü?
Bu ülkenin vatandaşları olarak “bizler” bu tür “oldu-bitti”ye getirilen yasalara, kararlara göz yummayı ve alışmayı reddediyoruz.
Halkı tarafından seçilen ve halkını temsil eden bir vekilin, sizce halkından nasıl bir önceliği olabilir?
Seçim ile meclise gelip, seçmeninin cebinden çıkan para ile 22.200 TL maaş alan vekile “bu neyin ütsünlüğüdür?” diye sormak seçmenin hakkı değildir de nedir?
“Ekspres tren” gibi yıldırım hızı ile bir gecede torba yasaların çıkarılmasını artık tabii ki garipsemiyoruz.
Peki neden gece gece?
Neden özellikle çoğunluğun “hoşlanmayacağı, tepki göstereceği” yasalar işte o gecelerde çıkarılıyor?
“AKP Milletvekilleri TBMM'ye 95 maddelik yeni bir torba kanun teklifi vererek, İçişleri, Jandarma, Sahil Güvenlik ve göçmenlerle ilgili yasalarda bir dizi değişiklik öngören teklifteki maddelerin arasına, ‘Bakanlar ve ailelerine ücretsiz sağlık hizmeti' maddesi de sıkıştırıldı. Torba teklifin 47'nci maddesine göre; Cumhurbaşkanı yardımcıları ve Bakanlar, bu görevlerde bulunmuş olanlar ile bunların eşleri, anne ve babaları ile bakmakla yükümlü oldukları çocuklarının ve ölenlerden SGK ile ilişiği bulunmayan dul ve yetimlerinin sağlık giderleri ömür boyu TBMM üyelerinin tabi oldukları esaslar çerçevesinde Cumhurbaşkanlığı bütçesinden ödenme kararı alındı. Bu isimler, hiçbir kamu görevlisi ve sigortalının yararlanamadığı ücretsiz 12 adet implant dahil 5 yıldızlı sağlık harcamaları karşılanacak.”
Buna ilişkin, Genel Kurul’da kabul edilen torba yasadan, -neyse ki- kamuoyundan gelen tepki üzerine, Milletvekili yakınlarının sağlık harcamaları ile ilgili geçmişe dönük borçlarının silinmesine ilişkin düzenlemeyi içeren madde metinden çıkarılmış oldu.
Yani kısaca, “emeklilikte yaşa takılanları devlete yük olarak görüp mecliste bir saniye bile görev yapanlara ömür boyu para ödeyecek olan tasarıdan başka nedir bu?”
110 bin Suriyeliye TC Vatandaşlığı verilmiş ve 100 binin üzerinde Suriyeliye de ikame hakkı verilerek bu rakamların daha da artırılacağı konumunda olduklarını söyleyen Cumhurbaşkanı’nın kendisinden başkası değil.
Ya Suriyelilerin güvenli bölge oluşturulacağını söyleyen kimdi?
40 milyar dolar neden önceliği hak eden bugün sokakta açlıktan kıvranan vatandaşlarımız yerine Suriyelilere verildi?
Öncelikler arasında Kanal projesinden önce deprem gerçeği neden görüşülmez?
Osmanlıya özenerek Merkez Bankası’nı İstanbul’a taşımak ve gelecekte İstanbul’u başkent yapmayı da mı gecelerin torba yasaları ile gerçekleştirmeyi düşünüyorsunuz?
Diğer yanda Enerji Bakanı Fatih Dönmez çıkmış, “doğalgazın olması gerekenden %59 daha ucuz” olduğunu söylüyor şaka yapar gibi!
Toplumun gerçeği ile bağdaşmayan TÜİK verileri ile Türkiye’nin adaletsiz gelir dağılımı ile can çekişen bu topluma çare bulmak ne mümkün!
Arabuluculuk sınavında ise en fazla puanı alan milletvekili AKP’li Ramazan Can olurken, Can’ın 90 puan alması, barajı geçmesine yetmedi.
AKP milletvekillerinden Orhan Kırcalı 89 ve Adalet eski Bakanı Bekir Bozdağ'ın ise sınavdan 72 puan aldı. Yılmaz Tunç 88, Recep Özel 88, Ahmet Aydın 69 puan aldı.
CHP'li Mahmut Tanal 74 puan alırken, Adalet Bakanlığı Arabuluculuk Daire Başkanı Hakan Öztatar da 88 puan almasına rağmen sınavı kazanamadı.
AKP Seçim İşleri Başkanı ve Sakarya Milletvekili Ali İhsan Yavuz da 74 puan alarak “başarısız” isimler arasında yerini almış oldu.
Arabulucuk Daire Başkanı ve Kurucusu Hakan Öztatar, Arabulucuk sınavını geçemeden hala bu makamda bulunuyorsa bu da sorgulanması gereken bir durum değil midir?
Demek oluyor ki Ali İhsan Yavuz’un söylediği gibi “hiçbir şey olmadıysa da kesin bir şeyler olmuş!”
Son olarak…
Çocuk ve kadınlarımıza uygulanan taciz, şiddet ve cinayetler, dağlarda her gün verilen şehitler…
Kısacası, çözülmesi gereken onlarca sorun, çıkarılması gereken düzinelerce kanun varken, sormak istiyorum: Yeni yasa ile “geçiş üstünlüğüne sahip araçlar” listesine, milletvekilleri, Cumhurbaşkanı Yardımcıları, TBMM’de en çok üyesi bulunan iki partinin grup başkanı, Bakan Yardımcıları ve Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanının araçlarının –çakarlı kullanma üstünlüğü ile- eklenmesi ne derece gereklidir?
Bu tür gereksiz öncelikler bir kibrin göstergesi olmasının ötesinde yaşam mücadelesinde kullanılan itfaiye, ambulans ve acil durum araçlarının trafiklerine sekte vuracağı gibi, o çakarlarınızla nereye acele ettiğinizi bilmek isterim milletin vekili?