Biz nefretiyle sevgisini kontrol edemeyen bir toplum haline geldik.
Yaşayan birini ya ölesiye seviyoruz yada sevmediğimiz birinden korkunç ve ölçüsüz nefret ediyoruz.
Ama hepimiz sonuçta insanız, bunu unutuyoruz işte.
Öyle olaylar yaşıyoruz ve öylelerine tanık oluyoruz ki, çoğu zaman "insanlık öldü mü yahu?!" demek zorunda kalıyoruz.
Başkasının zor duruma düşmesinden, kötülük görmesinden, acı çekmesinden memnun olanlarımız var.
Bu ciddi bir hastalığın göstergesi olup, ne yazık ki böyle hastalarla birlikte yaşıyoruz.
Sevmediğimiz birinin ölmesini istemek, arzulamak normal görülebilir mi?
Ölmesi istenen kişinin yanlışları, noksanları, büyük kusurları olabilir.
Nihayetinde hepimiz insanız.
Kusursuzluk yüce Allah'a mahsustur.
Hangimize baksanız bir yanlışımız, bir kusurumuz vardır mutlaka.
Ama kendimizi sorgulamadan kızdıklarımıza yüklenmek, tüm kötülükleri onlarda aramak, düzeltmesini dilemek yerine onun ölümünü beklemek, sürekli lanetlemek doğru bir davranış olabilir mi?
Konuyu nereye getirmek istediğimi tahmin etmişsinizdir mutlaka.
Siyasi kavgaların, çekişmelerin bazılarımızı insanlıktan çıkarmaya başladığına işaret etmek istiyorum.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar koronaya yakalandılar.
Bu durumda normal ve medeni insanların yapması gereken şey, geçmiş olsun demek ve acil şifalar dilemektir.
Ama görüyorum ki, bazı hastalıklı kafaların sosyal medyayı yıkan mesajları, insanlık suçunun ötesinde hiç de hoş görülmeyecek ve rezilce ifadeler taşıyor.
Bu mesaj ve ifadeler bir insana yakışmıyor ve yakışmaz.
Allah’ın verdiği canı ancak Allah’ın alacağına, takdir hakkının sadece O'nda olduğuna inanan bir dinin mensuplarıyız.
Dinimiz bize iyi, ahlaklı, dürüst, namuslu, faziletli kullar olmamızı emreder.
Başkasının kötülüğünden iyilik beklemek Müslümanlığa sığmaz.
Böyle bir beklenti ve çaba içinde olanların Müslümanlığından ve dindarlığından şüphe edilmelidir.
Bizi yönetenlerden şikayetçi olabiliriz.
Bu hepimizin en doğal hakkıdır.
Onları ağır bir dille eleştirebilir, yaptıkları yanlışlara çatabilir, öfkelenebilir, kızabiliriz.
Ama onlara hakaret edemeyiz, etmemeliyiz, böyle bir hakkımız yoktur.
Efendim onlar ediyorlarmış, bu onların sorunu ve ayıplanacak tutumudur.
Ama onlar öyle yapıyor diye biz hakaret edemeyiz, etmemeliyiz.
Aslında yasalarımızın da eleştirilecek çok yanı var.
Cumhurbaşkanı hakaret ederse, (ki çok ediyor) hakarete uğrayanın sineye çekmekten başka yapacak bir şeyi yok.
Ama vatandaş ederse, yandığının resmidir, perişan olur ve hapse girer.
Nasıl vatandaşın hakaret etmemesi gerekirse, Cumhurbaşkanı'nın da, parti liderlerinin de, devlet adamlarının da dillerine, üsluplarına dikkat etmeleri ve hakaret taşıyacak ifadelerden kaçınmaları lazım.
Yasalarda bu düzenlemeyi mutlaka yapmalıyız.
Şimdiye kadar görmediğimiz, alışmadığımız kadar çok konuşan, her konuda ve her vesileyle fikir beyan eden, ekranda kalma ve görünme şampiyonu bir Cumhurbaşkanımız var.
Öyle olunca, bazen dilin kontrol ve hakimiyeti de kayboluyor ve ister istemez ağızdan hakaretamiz cümleler dökülüyor.
Sosyal medyada Cumhurbaşkanının korona olması nedeniyle, kötü duygular içeren, ölüm beklentileri çağrıştıran mesajları ayıplıyorum.
Medeni bir insan olarak bunlardan utanç duyduğumu söylemeliyim.
Şimdi böyle düşünüyorum diye, ne küfürler ne fırçalar yediğimi de biliyorum.
Ama önemli değil, bir insanın ölümünü bekleyen veya dileyen çakma insanların safında olmaktansa, medeni insanların tribününde oturmayı ve onlarla aynı insani duyguları paylaşmayı doğru buluyorum.
Evet, Recep Tayyip Erdoğan ülkeyi çok yanlış yönetti, çok yanlış kararlar aldı, yaptığı yanlışlar iyi işlerini de sıfırladı ama kötülüğünü isteyen ve hastalığından mutlu olanlar korosuna katılmamı, kimse benden beklemesin.
AKP Genel Başkanı'nı 20 yılda çok eleştirdim.
Yaptığı yanlışlara, Cumhuriyet kurumlarımıza verdiği zararlara, Anayasa ihlallerine, ülkeyi kafasına göre yönetmesine çok verip veriştirdim.
Şimdi burada hepsini tekrar sıralamam gereksiz.
Ayrıca sadece AKP Genel Başkanı'nı değil, devamlı seçim kaybeden ve "son dönemler hariç" yaptığı cılız muhalefet nedeniyle CHP Genel Başkanı'nı, sebebi bence hala belirsiz dönüşü nedeniyle iktidara destek veren MHP Genel Başkanı'nı, bir türlü "bizim PKK ve dağlardaki teröristlerle bir ilgimiz yoktur"demeyen HDP Başkanlarını da çok eleştirdim, çok suçladım.
Ama hiçbir zaman hiçbirine hakaret etmedim, kötülüklerini istemedim.
Oylarla nasıl oturdularsa o koltuklara, yine oylarla gitmeleri gerektiğine inandım, inanıyorum ve inanmaya devam edeceğim.
Allah şifasını versin, koronayı süratle atlatsın ve sağlığına tam kavuşup görevinin başına dönsün ki, yine yanlışlar yaparsa yine eleştirelim AKP Genel Başkanı'nı, hakaret etmeden yine efendice belirtelim görüşlerimizi.
Hastalık süresince belki düşünmeye, geçmişin vicdani bir muhasebesini yapmaya ve yanlışlarını fark etmeye zaman bulmuş olabilir.
Belki de yanlışları düzeltme kararı vermiş olabilir.
Örneğin elektrik zamlarını geri almayı, bozduğu ekonomiyi düzeltmeyi, Bay Kemal’e saldırmaktan vazgeçmeyi, geçim sıkıntısı çekenleri rahatlatmayı, 90’lı yaşlarda hapislerde çile çektirdiği paşalarımızı serbest bırakmayı, Osman Kavala takıntısından vazgeçmeyi filan
düşünebilir.
Neden olmasın, "Başkanlık Sistemi"nin Türkiye’yi nerelere getirdiğini, tek adamla yönetim süresince başının beladan kurtulmadığını, halkın büyük bir bölümünün mutsuz ve huzursuz olduğunu, şu bir haftalık karantina süresince düşünmüş olamaz mı?
Kabineden mutlaka bir değişiklik yapması gerektiğini, başarısız olanları hemen değiştirmesinin şart olduğunu, erken seçim kararının ülkedeki gerginliği belki de giderebileceğini, liderleri ortak bir toplantıya çağırmasının faydalı olabileceğini de planlamış yada hesaplamış olabilir.
Kafalardan kötü düşünceleri kovarak, ülkemizin iyiliği için gereken değişikliklerin olmasını dilesek ya...
İyiliği çağırırsak iyilik, kötülüğü çağırırsak kötülük gelirmiş.
Gelin biz tüm olumsuzluklara rağmen, yine de iyilikten yana olalım, iyiliği çağıralım, iyiliği dileyelim.
Bu duygularla, başta AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı'na, Milli Savunma Bakanı'na, tüm korona ve diğer hastalıklara yakalananlara geçmiş olsun diyelim ve acil şifalar dileyelim.
CAN PULAK