Sözcü gazetesi yazarı Deniz Zeyrek, bugünkü köşe yazısında, dış politikada olup bitenlere dair bir analiz paylaştı.
Zeyrek, yazısında şunları kaydetti:
Bu aralar, hepimiz organize suç örgütü lideri Sedat Peker'in videolarıyla başlayan Netflix dizisi kıvamındaki ülke gündemiyle meşgulüz.
Bu yüzden dış politikada neler olup bittiğini pek fark edemiyoruz.
Bugün sizinle Türkiye-Rusya diplomatik ilişkileriyle ve yansımalarıyla ilgili, okuduktan sonra ‘ne günlere kaldık' diyeceğiniz üç detay paylaşacağım.
1) Türkiye Cumhuriyeti ana vatanlarından sürülen Kırım Türklerine Çerkezlere hem kucak açtı, hem de mücadelelerine destek veriyor. Dışişleri Bakanlığı bu kapsamda her yıl 18 Mayıs'taki Kırım sürgünü (1944) ve 21 Mayıs'taki Çerkez sürgününü (1864) anıyor. Açıklama yaparak Kırım Tatarlarının ve Çerkezlerin acılarını paylaştığını bütün dünyaya duyuruyor. Biliyorsunuz, bir süredir Kırım dahil Ukrayna'nın bir bölümü fiilen Rusya tarafından ilhak edilmiş durumda. Haliyle Türkiye de Kırım'la ilgili açıklamalarında Ukrayna'nın toprak bütünlüğüne dikkat çekiyordu. Örneğin 18 Mayıs 2020'de yapılan açıklamada şöyle bir ifade vardı: “Bu vesileyle Ukrayna'nın toprak bütünlüğüne olan desteğimizi bir kez daha teyit ederiz.”
Ancak 18 Mayıs 2021 tarihli açıklamada, ülke ismi verilmeden Kırım'ın yasa dışı bir şekilde ilhak edildiğine dikkat çekilse de Ukrayna'nın toprak bütünlüğüne verilen desteğe dair hiçbir ifade kullanılmadı.
2) Türkiye'nin açıklaması, Ukrayna'nın toprak bütünlüğüne verilen desteğe dair ifadeler olmadığı halde Rusya'yı kızdırdı. Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova, Türk Dışişleri Bakanlığı'nın açıklamasına yanıt verirken şu ifadeleri kullandı:
“Türk devletinin etnik azınlıkların savunucu rolünü oynaması ‘çok şüpheli'. Türkiye'de etnik, dilsel ve dini nitelikli çözülmemiş sorunlar var. Ankara'yla etkileşim kurabileceğimiz ve ortak çabalar sergileyebileceğimiz çok sayıda konu, sorun ve alan mevcut. Bu tür etkileşimde deneyim sahibiyiz, gelin bunu kullanalım ve bu tür şeylerle uğraşmayalım. Ankara bu tür söylemlere devam ederse, Rusya da Türkiye'deki benzer sorunlara dikkat çekmek durumunda kalacak. Biz bunu yapmak istemiyoruz, bu nedenle Türkiye Dışişleri Bakanlığı'nın bizi duyacağını umuyorum. Türk siyasetçilerin, etnik faktörü, en başta etnik grupların çıkarlarına darbe vuran jeopolitik oyun aracı olarak kullanmaktan vazgeçme zamanı çoktan geldi.”
3) Rusya'nın Avrupa Birliği ve NATO sınırındaki uydusu Belarus, geçen hafta görülmemiş bir iş yaptı. Muhalif bir gazetecinin bulunduğu Yunanistan-Litvanya rotasındaki uçak, sahte bomba ihbarıyla zorla Belarus'un başkenti Minsk'e indirildi ve uçaktaki gazeteci gözaltına alındı. Daha sonra yayınlanan görüntülerde gazetecinin işkence yapılarak itirafçı yapıldığı anlaşıldı.
NATO ülkeleri bu davranışı nedeniyle Belarus'la ilgili yaptırım uygulanmasını da içeren sert bir açıklama yapmak istedi ama sonuçta yumuşak bir açıklama çıktı. NATO'da görev yapan yabancı diplomatlar, bildirinin dilindeki yumuşamanın Türkiye'nin freninden kaynaklandığını bildirdiler. Buna göre Türkiye, Belarus'a yaptırım ve Belarus'ta bulunan siyasi mahkumların serbest bırakılması talebinin bulunduğu bölümlere itiraz etti. NATO'da ortak bir adım atabilmek için oy birliği gerekiyor. Bu nedenle Türkiye'nin itirazına rağmen ortak açıklama yapılamazdı. Haliyle ortak açıklama Türkiye'nin itiraz ettiği bölümler çıkarıldıktan sonra yapıldı.
★★★
Kırım Tatarlarıyla ilgili bir açıklamada Ukrayna'nın toprak bütünlüğüne verilen desteğin teyit edilmemesi; Maria Zaharova'nın “biz de sizin etnik, dilsel, dini sorunlarınıza dikkat çekeriz” tehdidine karşı sessiz kalınması; Avrupa'nın orta yerinde terör estiren otoriter Lukaşenko rejimine destek verilmesi, geleneksel Türk dış politikasıyla bağdaşmayan şeyler ve hepsinin arkasında Türkiye'nin Rusya bağımlılığı yatıyor.
Yeter ki Putin'in tepesi atmasın, bu yıl Türkiye'ye turist göndermekten vazgeçmesin.
S-400 alıp bütün müttefiklerimizi karşımıza aldığımız yetmiyormuş gibi Rusya'nın açık tehditlerine de pabuç bırakıyoruz.
Ne günlere kaldık!