BALKAN DOSYASI/3. BÖLÜM
Balkanlarda coğrafya küçük, siyasi tutkularsa büyüktü. Bir Balkan ülkesinin isminin, haritada kapladığı alandan daha büyük olması sık rastlanan bir durumdu. ‘
Sloven Yazar Bozidar Jezernik’in bu tespitine katılmamak mümkün değil.
Ne yazık ki bugün de durum değişmiş değil.
Çoğu stratejist tarafından dünyanın merkezi olarak kabul edilen Avrasya bölgesinin batı geçişini oluşturan Balkanlar , günümüzde dünyanın başlıca enerji güzergâhlarından biri durumunda.
Balkanlar, Avrupa kıtasının daima jeopolitik öneme sahip bir bölgesi olmuş. Tarih boyunca Balkanlar’ı yönetmek “Batı” ve “Doğu” güçlerini kontrol edebilecek üstünlüklere sahip olunabileceği anlamını taşımış.
Genellikle Balkanların coğrafyasını ifade ederken, sıklıkla bahsedilen
“Her yandan esen rüzgârlara açık yarımada ”ifadesi , aslında Balkanların siyasi olarak da kaderini yansıtmakta.
Balkanlar Avrupa, Asya ve Afrika arasında geçiş yolları üzerinde yer aldığı için tarihte sayısız istilalara uğramış.
Bu ilginin ve çıkan karışıklıkların, Avrupa büyük devletlerinin Asya’nın, Doğu Akdeniz’in, Afrika’nın, güneydeki sıcak denizlerin zenginliklerine ulaşabilmek ve kendi güvenliklerini güvence altına alabilmek rekabetinden doğduğunu söylersek yanlış olmaz.
Balkanlar hâkimiyeti ; Karadeniz, Akdeniz, Kızıldeniz, Hint Okyanusu güzergâhındaki ticaret yolları hâkimiyetinin de tamamlayıcısı. Balkan güvenliğini tehdit eden gücün, Akdeniz ve Avrupa’nın da güvenliğini tehdit edeceği de bir o kadar gerçek.
Hatta “Balkanların dışında Balkanlar’ı yöneten, batıda Avrupa’yı, doğuda Rusya’yı tehdit edecek güce sahiptir” stratejik anlayışı bölgeye bakış açısını daha da pekiştirecek bir tespit.
Günümüzde ise enerji yolları çok önem kazanmış durumda. Şimdi de bu yolların hâkimiyeti için Balkanlar çok ama çok önemli.
Geçmişte Balkanlarda birliğin kurulamaması ile istila kolaylığına Avrupa diplomasisi bakımından stratejik önemi de eklenince, Balkanlar özellikle 19. yüzyılın ilk yarısından başlayarak büyük devletler arasındaki çatışmaların önemli bir sahnesi haline gelmiş.
Tarih gösteriyor ki, dışarıdan Balkanlara hâkim olan devlet, batıda Avrupa’yı, doğuda ise Rusya’yı tehdit etme gücüne sahip olur.
Bütün bu söylemeleri özetlersek; çeşitli coğrafi, tarihi, etnik ve dini nedenlerle Balkanlar, Osmanlı Devleti’nin güçlü dönemleri hariç olmak üzere, daima parçalanmış bir şekilde kalmış.
Büyük devletlerin çıkar çatışmalarının burada yoğunlaşması bu parçalanmayı hızlandırdığı gibi, Balkan devletleri arasındaki çatışmaları da şiddetlendirmiş. Kendi aralarında bir birliğe ve ortak anlayışa varamayan Balkan devletleri de büyük devletlerin peşinden iki dünya savaşına girmişler ve her savaştan daha da parçalanmış bir şekilde çıkmışlar.
Özellikle sınırların dil, din veya tarihi süreç gibi ölçülere dayandırılmaksızın çizildiği, kültürel ve demografik mozaik oluşturan Balkanlarda milli çıkarlar, tarihi duygular ,geleceğe yönelik hayaller ve bölge dışı devletlerin müdahaleleri ile çok hassas bir denge oluşmuş.
Her Balkan devletinin rüyası ise; Altın Şehir Makedonya’nın fethi olduğundan, her biri burası üzerinde bir şekilde hak iddia etmiş.
Avrupa’nın Hasta Adamı’ nın mirası üzerindeki gözler ve Balkan devletlerinin “büyük millii deallerini”, Büyük Yunanistan, Büyük Bulgaristan, Büyük Sırbistan, Büyük Romanya ve Büyük Arnavutluk şeklinde gerçekleştirme umutları , büyük devletlerin onları kışkırtan teşvikleri ile birleşince Balkanlar’da çatışma ve savaşlar eksik olmamış.
Ve biz de yaklaşık 2 aydır bugünkü adıyla Kuzey Makedonya’dayız. Ve Türkiye’nin iç bütünlüğü dahi bu havza içindeki faktörlerle doğrudan ilgili olduğundan buradaki her konu ile ilgiliyiz.
Balkanların Türkiye açısından Türkiye’yi Avrupa’ya bağlayan en kısa ticaret yolu olması ve jeostratejik önemini anlamak çok değerli. Avrasya ana kıtasının steplerden Akdeniz’e inen temel kuşağını oluşturmak açısından jeopolitik, Doğu ile Batı’yı ayıran bölge olarak görülmesi açısından ise jeokültürel bir önem taşıyan Balkanlar, 20. Yüzyıl boyunca uluslararası ilişkilerin temel bunalım bölgelerinden biri olmuş. Bu kuşakta yaşayanların iç güvenliğinin sağlanması, kültürel varlıklarının muhafazası, ekonomik ve sosyal altyapılarının güçlendirilmesi, kuşak üzerindeki topluluklar arasındaki etkileşimin arttırılarak sürdürülmesi Türkiye’yi bölgede hem barış hem de gerginlik konjonktüründe güçlü kılacağı da ortada. Aksi takdirde bu kuşağın demografik olarak çözülmesi ve tasfiye edilmesi Türkiye’nin Balkanlardaki etkinliğinin büyük öçlüde azalmasına yol açacağı da açık.
İşte tam da bu noktada Balkanlarda kurulan iki büyük Üniversite arasında yaşananlar ise mantığa ve akla sığacak cinsten değil.
İki gündür Gostivar’da kurulan Balkanlar ve Avrupa’da Türkçe eğitim verme hakkını bu bölgede yasalar ile almış olan Uluslararası Vizyon Üniversitesi’nde yapılan etkinlikleri ve YÖK’ün bu üniversitedeki akıl almaz uygulamalarını kaleme alıyorum. Tarihi gelişmeler ve bugünün gerçekliğinde akla ziyan uygulamaları bir yerlere yerleştirmekte ve anlamakta zorlanırken , karşıma bu kez bu topraklarda var olan ve yönetiminde Türk unsuru olan iki üniversitenin akıl almaz çekişmesinden söz etmezsem olmaz diye düşünüyorum.
Vizyon Üniversitesi’nden bir önceki yazımda da bahsetmiştim. MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli’nin himayesinde kurulmuş yıllar önce . Balkan Üniversitesi’ni de sanırım yukarda bahsettiğimiz stratejik konular nedeniyle Cumhurbaşkanlığı destekliyor. İyi de yapıyor. Daha fazla üniversite ve okul da ihtiyaç ise bu topraklarda , mutlaka kurmamız, açmamız ve desteklememiz gerekir. Ancak , İngilizce eğitim veren Balkan Üniversitesi Rrektörü’nün bizzat bana Türklerin yüzyıllık mücadeleleri sonucu Türkçe eğitim azmi ile zar zor kurduğu Vizyon Üniversitesi ile ilgili söylediklerini ben yazmaktan imtina ederim.
Devletin en önemli temsilci ve yetkilileri ile yaptığımız ziyaretin içeriğinin en kısa zamanda ülke faydasına değerlendireceğini ümit ediyorum. Zira bu topraklardaki bugünkü gelişmeler ve her türlü hareket ülkemizin bekaası için yukarıda yazmaya ve anlatmaya çalıştığım perspektifte çok önemli.
Burada sağa baksan Asya, sola baksan Avrupa, Amerika 10 tane üs kurarak buralarda; İsrail kurduğu vakıf ve dernekler ile….Bizden söylemesi ve yazması. Yapabileceğimiz ve işimiz bu..
YARIN: BUGÜNÜN BALKANLARINDA YENİ HAYALLER