Bölgede kim ne istiyor?
Kimin eli kimin cebinde?
Yarın hangi ülke ile çıkarlarımız çatışır ya da çarpışır?
Hangi ülke, hangi ülke ile perdenin arkasında aslında ne yapıyor?
Soruları çoğaltabiliriz…
Cevaplara gelince; her ülke için artık bölgedeki çıkarlar doğrultusunda bu soruların cevapları da anlık değişiyor. Yani cevaplar da çok… 100 yıllık projelerde bile (BOP-Büyük Ortadoğu gibi) ortaklıklar ve eş başkanlıklar değişebildiğine göre, bu kez bölgede farklı şeyler olacak demektir.
Bu nedenle de ‘devlet aklı’ daha çok devrede olmak durumundadır. Ve elbette gelecek tehditler noktasında da Türkiye iyi okumalar yapıp pozisyon alabilmektedir. Ki dün yazdıklarıma paralel düşününce; önümüzdeki hafta Putin ve Ruhani’nin Ankara’ya gelmesi bundandır. Ancak sorun; tek bir yerde değil, tam merkezde olan Türkiye Cumhuriyeti için ‘her yerde’ olduğundan, diğer alan ve bölgeler ile de aynı zamanda tedbir almayı gerektirmektedir. Nitekim olanlara bakınca da bu açık seçik görülmektedir.
Bugün için Almanya’nın Avrasya bölgesinde hegemonya oluşturmak üzere izlediği doğu politikasına yönelmesi ya da Fransa’nın Akdeniz birliği oluşturma doğrultusunda Türkiye’nin Güney bölgelerini işgal etmeye çalışması bir merkezi coğrafya devleti olan Türkiye için hegemonya baskısı yaratan tehditler olarak öne çıkmıştır. Bu nedenle de Trump’ın Suriye’den çekileceğini açıklayıp Fransa’nın devreye girmesi hiç de sebepsiz değildir.
Akdeniz’de kıyısı olan İtalya ve İspanya gibi ülkelerin de deniz ülkelerini genişletme eğilimleri Türkiye için Akdeniz bölgesinde ikinci derece tehdit olarak ortada durmaktadır. Merkezdeki deniz olan Akdeniz’in tarih boyunca sıcak çatışma alanı olması ve üç kıtanın ortasında kritik bir konum taşıması yüzünden batılı devletler, bu iç deniz üzerinde hegemonya kurmak için rekabete girişmişler ve bu durumun sonucunda da sıcak çatışmalar bazen donanmalar savaşına dönüşmüştür. Ki bugün ABD donanması yine Akdeniz’e inmiştir. Uzun zamandır ‘unutulan ve unutturulan’ Kıbrıs en az Suriye kadar‘masa’da ve sıcaktır.
Her ülke açısından öncelik devlet düzeninin korunması olduğuna göre, Türkiye açısından da öncelik, Atatürk’ün belirli ilkelere dayanarak kurmuş olduğu cumhuriyet rejiminin korunmasındadır. Bu doğrultuda rejimin kendini savunma mekanizmaları var oldukça, cumhuriyet devleti açısından bir toplumsal ya da hukuksa güvenceden söz etmek mümkündür. Diğer devletler gibi Türkiye’de rejimine öncelik tanırken değişim rüzgarlarına karşı dik durabilmek zorundadır. Çünkü kendi güvenlik sorunlarını algılayamayan hiçbir devletin ayakta kalması mümkün değildir .
Her devlet kendini merkeze alan bir güvenlik politikası geliştirirken, uluslararası ilişkilere ve yeni ortaya çıkan gelişmelere dikkat etmek zorundadır. Bunları gözlemleyerek inceleyen ve yeni durumlara göre kendi devlet modeli üzerinden harekete geçen siyasal yapıların, emperyal rüzgarlar ya da saldırgan dönüşümler üzerinden zorla dönüşüme sürüklenmeleri kolaylıkla önlenebilir. Değişimin düzen yıkımına doğru zorlanmasında, kuruluş modelini koruyarak hareket eden devletlerin direnişleri ülke ve bölge barışlarının korunması açısından önem taşımaktadır.
Güvenlik sorunları içerisinde müttefik ve düşman devletler ayırımı öncelikli olarak belirlenmesi gereken bir durumdur. Bütün devletler dost ve müttefik görünerek uluslararası ilişkilerini geliştirmeye çalışırlar. Ne var ki, siyasal olaylar geliştikçe ve ortaya yeni durumlar çıktıkça devletlerin ulusal çıkarları birbirine ters düşmeye başlayabilir. Böylesine hareketli konjonktürler de eskiden müttefik durumunda olan devletlerin yolları ayrılabilir. Kendisini tanıyan ülke ve bölge gerçeklerini iyi bilen devletler, bu gibi durumlarda gelişmeler doğrultusunda önlemlerini alarak yeni duruma ayak uydurmaya çalışırlar . O nedenle bugün NATO’nun en büyük Ordusu TSK ;‘Menbiç’te ABD ile savaşacak mı?’ soruları sorulmakta ve buna cevap aranmaktadır.
Devletler arası ilişkiler karşılıklı çıkarlara dayandığı için kendini çıkarları doğrultusunda koruyarak devletlerin içinde bulundukları ittifak düzenlerini yeniden ortakları ile görüşmeleri ve buna göre davranarak çözüm üretme yoluna gitmeleri gerekmektedir. İttifaklar gerçekçi olduğu sürece uzun zaman dilimlerinde devam edebilmektedir. Bu durumun tersi ortaya çıktığında , ittifakların bittiği ve ortak devletlerin birbirlerine sorup danışmadan kendi başlarına yeni siyasal arayışlara girdikleri görülebilmektedir. Büyük ve güçlü devletler , değişen koşullarda kendi çıkarları doğrultusunda farklı yollar izlemeye başladığında, bu durumu eski müttefiki olan orta boy ve küçük devletlerden sakladığı ya da hiçbir değişiklik yokmuş gibi hareket ederek ayrılan yolları ve farklı çıkarları gözlerden uzak tutmaya çalışarak eski politikalara devam ediyormuş gibi, iki yüzlü ya da çifte standartlı yollara çekinmeden başvurabilmektedirler. İşte bugünkü resimdeki durum da tam budur. Bu nedenle de zaman zaman her şey karmaşık gibi görünmektedir. ABD’nin çok sesliliği de bundandır. (Trump ayrı konuşuyor, Dışişleri ayrı, Pentagon ayrı mı konuşuyor sizce?) Ama aslında durum bir o kadar da nettir.
Yeni dünya düzeninde sahne tek, oyun tek ama oyuncular öylesine ‘yetenekli ve kıvrak’ ki, birkaç rolü birden aynı anda oynayabilmektedir. Bunun için de teknolojinin en uç gelişmelerinden de faydalanılmaktadır. Albright, “Teknolojiler insanların belirli bir anda ne düşündüklerini yakalayabilirler,” demektedir. Ve psikografik profillemenin yararı ile Twitter ve Facebook'ta bireysel bazda içerik, kullanıcıların belirli mesajlar ve hikayeler aracılığıyla belirli yönlerde yakalandığı ve çekildiği yerlerdir. Bu öyle bir güçtür ki adeta teknoloji ile herkese “duygusal bir tasma” takabilirsiniz. Bu anlamda da Trump’ın Rusya destekli kazandığı seçim kampanyası daha da önemli hale gelmektedir. ABD’de bunun araştırılıyor olması da ayrıca önemlidir. Bu soruşturma ve araştırmaların sonucu oyundaki başrollerin aktörlerini de değiştirebilecektir. O nedenle İngiltere’de kurulan ve Rusya tarafından stratejik olarak kullanıma dönüşen Facebook veri skandalının arkasındaki şirket olan Cambridge Analytica çok önemlidir. Ne iş yaptığı ve kimlere hizmet ettiği… O şirket ki; İngiltere’nin AB’den ayrılması noktasındaki referandumun da tam ortasındadır.
Yarın devam edeceğiz.