Yaşantılarımız bireyseldir ve bu bireyselliğin içerisinde görünen kısımların altında yanında, civarında görünmeyen ve görünemeyen karanlık alanlar vardır. Genelde insanlar herkesin görmesini istediği alanlarda en iyi olduğu ve muhteşem yaptığı icraatları vitrine koyuyor. Ve kendisini sadece bu şekilde algılatmak istiyor. Yani buzdağının görünen yüzünün o muhteşem tarafları olduğunu algılatmak istiyor.
Yaşantımız hakkında düşünme biçimimizde rasyonel olsaydık, bilgi toplar, işler ve bunları kararlar vermek için kullanırdık. Ancak bunun yerine, çoğu insan “dünyayı pembe gözlüklerle görme” eğilimindedir. Bu eğilim, iyimserlik önyargısı olarak bilinir.
Örneğin bir kuğunun su üzerinde çabasız ve asil bir şekilde yüzdüğünü görürüz ve imreniriz. Halbuki gerçek hiç de öyle değildir. Suyun altına baktığınızda kuğu bacaklarını ritimsel olarak çarpmaktadır ve suyun üzerinde kalma çabası gösterirken büyük bir çabayı görmeyiz de kuğunun dans eder gibi yüzdüğünü ve bunu çok kolay yaptığını zannederiz.
Nedense buzdağının altında olanı değil üstünde olana odaklanırız. Bu da her insanın başka insanlar hakkında büyük yanılsamalara düşmesine sebep olur.
Iki insan vardır bu hayatta: biri çabalayarak bir şeyler elde etmeye çalışan diğeri diğer insanları izleyerek kuğunun su üzerinde asil ve çabasız yüzdüğünü zanneden ve kolayca bir yerlere gelmeye çalışan…ve hayatları boyunca başarısızlığın içinde bocalayanlar…
Tabii bir de Ankara’da dayısı olanlar… onların kategorisi yok.
Gerçek zafer tüm gücünüzle çabalayabilmektir. Mahatma Gandi
Bir diğer konumuz da şöyle: mahkum ikilemi çıkmazı
Mahkum İkileminde, iki şüpheli bir suç nedeniyle tutuklanır ve ayrı ayrı sorguya alınır. Polisin elinde onların her birini iki yıl hapis cezasına çarptıracak yeterli kanıt vardır. Ancak her ikisinin de on yıl hapis cezası gerektiren daha ciddi bir suçla ilişkili olduğundan şüpheleniliyordur. Bu nedenle polis, şüphelinin diğer şüpheli aleyhine ifade vermesi halinde her birine alacağı cezada ikişer yıl indirim teklif eder. Şimdi her biri ne yapmalıdır?
Eğer her ikisi de konuşursa iki yıldan yararlanıp 8’er yıl yatacaklardır. Eğer ikisi de susarsa sadece 2 yıl yatıp çıkacaklardır. Yani kazan-kazan, kaybet-kaybet…
Gündelik hayatta genelde kazan-kazan kuralından ziyade kaybet-kaybet kuralı işler ve ortaklıklar bu tür nedenlerden son bulur.
1948’de von Neumann, ABD Hava Kuvvetleri tarafından kurulan, finanse ve kontrol edilen RAND Corporation’da “düşünülemeyeni düşünmek” üzere danışman olarak işe alındı. O dönemde RAND’ın tek odak noktası, SSCB’nin nükleer bir güç haline gelmesi durumunda gelecekteki nükleer anlaşmaları kazanmak için nasıl strateji oluşturulacağıydı.
Von Neumann, Moskova’ya nükleer bir saldırı düzenleyerek düşmanını yok etmenin ve dünya çapında hakim bir güç haline gelmenin gerekli olduğunu düşünüyordu. Ancak SSCB bünyesindeki araştırmacılar da benzer bir düşünce içindeydi. Üstünlük mücadelesi döneminde her ikisi de trilyonlarca doları ve kaynakları nükleer silah üretimine aktardı. Sonuçta bu durumdan kimse kazanç sağlamayacak gibi duruyordu.
Mahkum ikilemi bize sadece bireylerin değil devletler bazında irrsayonel kararların alınabildiğini gösteriyor.
Mahkumlar kendileri için en iyi olanı yapmaya çalışmaktadır. Ancak sonucunda en elverişli olmayan sonuca ulaşırlar. Her ikisi de konuşsaydı kendileri için en iyi olanı yapmış olacaklardı. Rasyonel bir şekilde hareket ederek yapabileceklerinin en kötüsünü yapmış olurlar. Sonucunda insanlar sınırlı rasyonelliğe sahiptir, bu da mevcut bilgi ve zamana bağlı olarak sınırlı düşünme kapasitesine sahip oldukları anlamına gelir.
Yıl olmuş 2024. Ancak gördüğümüz kadarıyla ne insanlar bireyselde ne de devletler tarihten ders almamışlar da herkes kendini önceleyerek kendisi için rasyonel olanı tercih ediyor ve kısa vadede rasyonel gibi görünen davranışlarının endikasyonunu uzun vadede irrasyonel olduğunu görüyor ancak uzun süreçte irrasyonel olandan kesinlikle taviz vermeden “karşı tarafın kaybetmesi” üzerine hesaplarına devam ediyor.
Bu da mücadeleyi sonlandırmıyor.
2.Dünya Savaşı sonrasında 4 Nisan 1949 kurulan NATO bu bağlamda en uzun rasyonel kararlardan biri olmuştur.
Ancak burada da Rusya-NATO karşıtlığının mücadelenin devam ettiğini gösteriyor ve mahkum ikilemi çıkmazı bitmiyor.
Sanırım insanların içindeki bencillik devam ettiği sürece kazanırken kaybettiğini deneyimleme süreci hiç son bulmayacak.
Ne zaman ki herkes, herkes için rasyonel olanı tercih ederse bu dünya rasyonel olarak iyileşecek. Yoksa herkes birbirinin paçasından çektiği sürece kimse bu dehlizden kurtulamayacak.
https://www.linkedin.com/in/bestamibozkurt/
BESTAMİ BOZKURT