Geçtiğimiz günlerde N GAZETE' de Nuray BAŞARAN'ın kaleme aldığı, ilgiyle takip edilen ve özellikle AK PARTİ içerisinde büyük ses getiren 3 bölümlük AK PARTİ'DE NELER OLUYOR? yazı dizisinin bir bölümünde Nuray Başaran AK PARTİ'de sürekli aynı isimlerin görevlendirildiğini,bunun da AK PARTİ içerisinde sıkıntıya yol açtığı kadar "AK PARTİ yeni kadrolar yetiştiremiyor mu?" sorusunu gündeme getirdiğini belirtmişti...
İşte biz bu yazımızda Nuray BAŞARAN'ın yazı dizisinde sorduğu bu soruyu derinlemesine ele alarak irdeleyeceğiz...
Evvela en sonda söyleyeceğimiz kelamı en başta edelim: EVET AKP İÇERİSİNDE ÖZELLİKLE ADAY BELİRLEME noktasında ciddi sıkıntılar mevcut.Ancak bu işin "Sonuç" kısmı... İşin daha önemli kısmı ise bu "sonuca" partiyi getiren "Nedenler"...
Türkiye'yi 16 yıldır aralıksız yöneten ve bugüne dek girdiği yerel,genel,referandum,Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hepsinden galibiyetle ayrılmış bir parti için böylesi bir "ADAY BULAMAMA SIKINTISINDAN" bahsediyorsak ortada ciddi bir problem var demektir ve bu konu irdelenmelidir.
Öncelikle belirtelim ki bu "nedenler" tek bir tane değil... Pek çok farklı "Neden" bir araya gelerek bugün yaşanan sorununun "SONUÇ" kısmını oluşturuyor.
Bu nedenlerin başında ise AKP'nin 15 Temmuz sonrası iç siyaset stratejisinin merkezini FETÖ ve FETÖ ile mücadele ile belirleyerek, rakiplerini "ötekileştirerek" siyaseti polarize etme ana esasına dayalı ve dış siyasetin iç siyasette kullanımı ile desteklendiği,periferisini ise "sosyal yardımların" oluşturduğu temel paradigmalarını değiştirmesi,bunları kullanmaya devam etse de ana paradigma olarak FETÖ İLE MÜCADELE paradigmasını kendi iç siyaset stratejisinin merkezine yerleştirmesi yer alıyor.
Bu temel paradigma değişikliği toplumun belli bir kısmında genel kabul görse ve AKP için yeni ve taze bir siyasal hareket alanı yaratsa da yeni paradigma olan FETÖ İLE MÜCADELE'nin yan etkileri en belirgin biçimde aday belirleme sürecinde kendisini gösteriyor.
AKP bundan önceki tüm seçimlerde bugün FETÖ o dönemlerde Cemaat yahut Hizmet olarak adlandırılan yapı ile irtibatlı yahut bizzat içerisinden gelen pek çok isme aday listelerinde yer vermekteydi.
Kaldı ki yine geçtiğimiz günlerde Nuray BAŞARAN'ın AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki ile yaptığı röportajda Özhaseki'nin "Bu ülkede 80 milyon vatandaşın 70 milyonu bu yapıya selam vermiş çayını içmiştir." sözleri de dönemin siyasal iklimini adeta tescilliyordu.
Ancak şu anda iç siyaset paradigmasının merkezine FETÖ ile mücadeleyi oturtan AKP'de FETÖ İLE HİÇ BİR BAĞI OLMAMIŞ OLMAK temel kriter haline geldi.
AKP, adaylarının en ufak şekilde FETÖ bağlantısı tespit edilirse muhalefetin bunu gerek adayların seçim bölgesinde,gerekse FETÖ ile mücadelenin samimiyetini sorgulayacağı genel siyasette çok kuvvetli biçimde aleyhine kullanacağının bilincinde.
O nedenle adaylar noktasında FETÖ ile hiç bir şekilde bağı olmayacak adayların seçilmesine azami dikkat gösteriliyor.Bunda ne derece başarılı olacak orası ise listeler açıklandığında belli olacak.
Ama ortada olan bir gerçeklik var ki o da; AKP'nin daha önce yararlandığı, gerek finansal açıdan çok güçlü,gerekse eğitim anlamında kalifiye ve üst düzey eğitimli,yüksek profilli çok geniş bir "aday havuzundan" bu seçimlerden faydalanamayacağı gerçeği...
Bu belki de sıkıntıların en büyüğü ama dediğimiz gibi AKP'nin sıkıntıları tek bir nedene dayanmıyor...
İkinci en önemli sıkıntı,AKP'nin 16 yıldır ülkeyi yönetmesinden kaynaklı olarak yaşadığı yıpranmışlık.Özellikle siyaseti uzun soluklu olarak düşünen yeni siyasal kadrolar bu dönem aday olup seçilme ihtimalleri olsa dahi bir sonraki seçimlerde seçilme şanslarının ciddi risk taşıdığını gördüklerinden ötürü artık AKP'yi tercih etmiyor.
Ve parti içi dengeler...
AKP'de tek "mutlak güç ve iktidar" sahibi ve son karar verici tabii ki Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan...Bunun en cılız sesle tartışılması dahi mümkün değil. Ancak Erdoğan'dan sonra partinin "2.GÜCÜ" olmak için parti içerisinde kıran kırana bir "Ekipler savaşı" yaşanmakta...
Bu ekiplerin en güçlüleri başını Berat Albayrak'ın çektiği ekip ile öncülüğünü Süleyman Soylu'nun yaptığı ekip...
Bunların dışında Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu isimlerinin ağırlıkları da tam anlamı ile partiden tasfiye edilemedi.Güçleri çok azalmış olsa da bu 2 isim ve onlarla birlikte hareket eden bazı eski ağır topların partide halen "kısmi de olsa" etkinliği mevcut.
Partide bir de "DANIŞMANLAR" ekibi var ki bu ekip de listelerin hazırlanmasında etkin olabilmek için elinden geldiğince etkin olmaya çalışıyor..
Ekipler savaşında her ekibin her bölge için kendi desteklediği bir aday var.Eğer kendi desteklediği adayı listeye sokamazsa bu kez karşı ekibin bir başka bölgede listeye soktuğu/sokacağı isimlerin üzerini çizdiriyorlar...
AKP'de "KOL KIRILIR YEN İÇİNDE KALIR" sözü adeta "YAZILI OLMAYAN BİR KANUN" olduğu için bu ekipler arası kavga kamuoyuna pek yansımasa da savaş "içeride" tüm hızı ve sertliği ile sürmekte.
AKP'nin adaylar noktasında bir diğer önemli handikapı İstanbul,Ankara gibi Büyükşehirlerde yıllarca üst üste AKP'ye seçim kazandırırken halkta bir şekilde karşılık bulmuş, hatta isimleri o şehirler ile birlikte anılır olmuş Kadir Topbaş ve Melih Gökçek ayarında adayları bulamamış olması.
Bir de EGE BÖLGESİ sorunu var tabii... EGE BÖLGESİ, AKP tabanında siyaset yapan isimler tarafından CHP-MHP hattı olarak görüldüğü için hiç de cazip değil ve RANTABL gözükmüyor.Bu nedenle bu bölgeler için adaylık noktasında kimse can atmıyor...
Ve aday havuzu bu kadar daralan AKP'de son olarak tüm bunlara,başta Erdoğan olmak üzere AKP üst yönetiminin %100 sadakat isteği ile yeni gelen isimlere bu noktada tam olarak güvenememelerinden kaynaklı "GÜVEN BUNALIMI" da eklenince ortaya ciddi bir ADAY SORUNU çıkıyor.
Ve iş dönüyor dolaşıyor "eski" ve "güvenilirlik testinden geçmiş" isimlere kalıyor... Nitekim İstanbul için adeta AKP içerisinde "Jokere" dönen Binali Yıldırım isminin ağırlık kazanması bunun en çarpıcı göstergesi.
AKP her ne kadar "Adaylarımız için üyelerimize gittik,eğilim yoklaması yaptık" açıklaması yapsa da bu hiç ama hiç inandırıcı değil.
Zira AKP;Erdoğan'ın %100 belirleyici olduğu,lider odaklı ve liderin sorgulanmasının mümkün olmadığı ve tabanının %80'inin de seve seve bu "BİAT KÜLTÜRÜNE" adapte olduğu bir siyasal organizasyon.Ve işte tam da bu sebeple aslında AKP tabanının "eğilimlerinden" çok daha fazla masanın üzerindeki anket sonuçları ve parti içerisindeki dengelerde belirleyici olan İKİLİ İLİŞKİLER gücü önem arz ediyor.
O nedenle AKP yetkilileri de ne kendilerini ne vatandaşı "Partililerimizin fikirlerini önemsiyoruz,eğilim yoklaması yapıyoruz" deyip kandırmasın. O zaman ortaya "Daha önce parti üyelerinizin fikirlerini önemsemiyor muydunuz?" sorusu çıkar ama daha önce de eğilim yoklaması yapıldığı malum.. Bu kez ortaya asıl çıkacak soru önemli "Daha önce de eğilim yoklaması yaparken aday başvuruları adeta yağmur gibi yağan ve kısa süre içerisinde adaylarını açıklayan AKP'de bu kez niye adaylar açıklanamadı bir de üzerine adaylık başvurusu için süre uzatıldı?"
AKP'nin tüm şansı yeni söylem ve politikalar,yeni kadrolar,yeni vizyonlar kısaca halka yeni hiç bir şey sunamadığı böylesi bir ortamda partinin yerel seçimlerde genel seçimlere oranla çok daha kötü bir performans sergilediği de rakamlar ile sabitken, muhalefetin son derece pasif ve basiretsiz bir politika izliyor oluşu.
Eğer muhalefet akıllı seçim stratejilerini en az 1 sene önceden geliştirmeye başlasa ve sağlam bir alternatif olarak halkın karşısına doğru isimler ile çıkmayı başarsaydı bu seçim AKP için büyük bir hüsran olabilirdi.
Ancak AKP'nin kendi kurmay kadrolarından, basındaki temsilcilerine kadar artık herkes parti içerisindeki yazdığımız olumsuzlukları daha yüksek sesle dile getirmeye başladı...
AKP için yukarıda bahsettiğimiz "BAGAJLAR" ne kadar daha "TAŞINABİLİR" bunu kestirmek zor ve önemli olan AKP'nin bir B Planı olup olmadığı sorusu...
Bu noktada AKP'nin bu soruya vereceği yanıt sadece AKP açısından değil Türkiye'de siyasetin kartlarının yeniden dağıtılması açısından da önem taşımakta...
AKP bu soruya cevap verebilecek mi bilinmez ama kesin olan şey şu ki "AKP'DE SIKINTI VAR"...