Canan Kaftancıoğlu’na neden bu kadar kızıyorlar?

Doğan Satmış

Bundan iki yıl kadar önce, Dr. Canan Kaftancıoğlu’nun CHP İstanbul İl Başkanlığı seçildiği günlerde, hakkında bir yazı yazmıştım, yazının başlığı şöyleydi:

“CHP, Canan Kaftancıoğlu’nu taşıyabilecek mi?”

Bunu yazarken, Kaftancıoğlu’nun bir çok insanın sinir uçlarını hareket geçirecek görüşlerini içeren sosyal medya mesajlarından yola çıkmıştım. Çünkü Canan hanım, değişik zamanlarda çok ‘keskin’ sayılabilecek görüşler savunmuştu:

  •  “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” gibi bir sloganı doğru bulmuyorum. Militer bir dil olmasından öte, birey olmanın önüne geçen bir ifade.”
  • “Tarihte bugün, sözde Ermeni soykırımı başladı. Katledilen Ermeni vatandaşlarımızı anıyoruz. Saat 19.00’da Taksim’de.”
  • “NTV Haber: “… etkisiz hale getirildi” diye vermiş haberi. Ne zamandır ‘Etkisiz hale getirme’, ‘öldürme’ ile eş anlamlı oldu? Yuh.”
  • “Kürtler Gezi’de yok şunu yapmış, yok bunu yapmış. Bahane bulma, sen Kobane’de ne yapıyorsun, nasıl davranıyorsun ona bak.”
  •  “23 Nisan’dan bir sonraki gün neydi? Bilmek istemeyenler için ipucu: 1915. (Ermeni Tehciri kararının alındığı 24 Nisan’ı kast ediyor.)”

Canan hanım sadece bu görüşleri değil, ‘hayvanseverliği’ konusunda da sıradışı. Mesela kendisinden söz edilirken “Çağım isminde bir kızı, Rocky isminde sahiplenilmiş, dört ayaklı bir oğlu bulunmaktadır” denmiş. Kızıyla köpeğinin aynı cümle içinde geçmesi, Bayan Kaftancıoğlu’nun ‘Hayvanseverliğindeki’ hassasiyetini sergiliyor. Malum Türkiye’de, bazı mezheplerde bırakın köpeği çocuklarla eş tutmayı, haram sayanlar var.

Tüm bunlara, dün itibariyle Canan Kaftancıoğlu’nun “Atatürk dedi, demedi” tartışması eklendi. Benim de katıldığım zoomla yapılan Taksim Toplantısı’nda iki kez Mustafa Kemal deyince, Uluç Gürkan “Neden Atatürk demediniz?” diye sordu. Canan hanım da, “Alışkanlıktan bunu tercih ettiğini, bu şekilde kendine yakın hissettiğini” söyledi. Dün bunu meslektaşım Serpil Yılmaz Sözcü’deki köşesinde yayınlayınca kıyamet koptu. O kadar ki Uluç Gürkan, Canan Hanım’ın CHP’de üye olmaması gerektiğini bile söylemiş.

Aslında Canan Kaftancıoğlu, seçildiği günden beri pek çok odağın hedefi halinde. Bunları özetle şöyle sıralayabiliriz.

  • Öncelikle İstanbul’da yenilenen son yerel seçimin gizli mimarının Canan Kaftancıoğlu olduğu söyleniyor. Yinelenen seçimde Ekrem İmamoğlu’nun 800 bin oy farkla yeniden seçilmesinde İstanbul İl Başkanı’nın büyük etkisi olması en çok AKP’lileri kızdırıyor.
  • Canan Hanım’ın, yine yerel seçimde HDP’nin CHP ve İyi Parti ile gizli ortaklık içine girmesi, bunun sonucunda HDP’nin aday önemli bir kesimin öfkesinin birikmesinin nedeni..
  • Canan hanım”Ermeni tehciri” konusunda çoğunluğun tersine görüşlere sahip ve anladığım kadarıyla bu konunun “Unutulmaya bırakılmasını” pek istemiyor. Bu tüm ulusalcıları çok kızdırıyor.
  • Canan hanım “Kürt Sorunu’ konusunun da “başın kuma gömülmesi” politikasına karşı çıkıyor. Bu hem AKP’yi, hem MHP’yi, hem ulusalcıları, hem CHP içindeki bir kesimi hem İyi Parti’yi kızdırıyor.
  • Canan hanım’ın hayvan sevgisi bile, konuya mesafeli kesimde antipati yaratıyor.
  • Bir kadının Türkiye’de tamamen “Erkek işi” olarak görülen politikada yükselip, başarılara imza atması da eminim hem kendi partisinde, hem de öteki partilerde öfke birikimi yaratıyor.
  •  ‘İstanbul Sözleşmesi’ni bile iptal ettirmek isteyen ‘Erkek egemen’ dindar kesim de, böyle modern bir kadının karşılarında dimdik durmasını pek hazzetmiyordur eminim.
  • Tüm bunlara CHP içindeki parti içi çekişmeleri ve İstanbul İl Başkanlığı’nda gözü olanları da eklemek gerekiyor.

Hal böyle iken bir de “Atatürk dedi, demedi” tartışması çıkınca, konunun bir anda bir numaralı gündem maddesi olmasına pek şaşırmamak gerekir.  Atatürk hem CHP için hem de toplumun önemli bir kesimi için ‘Kırmızı çizgi’ ve konu tartışmaya kapalı.

Öyle gözüküyor ki, türlü türlü nedenlerle kendisine ‘hınç biriktiren’ herkes, “Atatürk”  bahanesiyle Canan Kaftancıoğlu’nu hırpalamayı sürdürecekler.

Politikacılar için bu kadar düşman biriktirmek iyi mi, kötü mü tartışmalı.

Bizim gibi Şark toplumlarında, ‘Eyyamcılık’ geleneği hakim olduğu için, politikacının da herkesle iyi geçineni makbüldür. Ama şu da bir gerçek ki, her toplumda ‘Eyyamcı’ aranmaz ve aranmamalı… Çünkü ‘Eyyamcılıkla’ ancak Şark Toplumu oluyorsunuz. 

Yazıyı ünlü İngiliz politikacı Winston Churchill’in şu ünlü sözüyle bitirelim.

“Düşmanın mı var? İyi. Bu, hayatında bazı şeyler için dik durduğun anlamına gelir.”