Birkaç hafta evvel âniden misâfirimiz geldi. İstanbul dönüşü uğramışlar. Uzaktan akrabamız olan ve ilk defa karşılaştığım anne ve kız, çarşaflı. Bir de kızdan büyük ağabey var. Anne ve kız, nâ-mahrem meselesine çok dikkat ettiklerinden bir akrabamızın boş evinde ağırladık.
Misâfirin haklarının ev sâhibine emânet olduğuna inandığımdan rahat etmeleri için elimden geleni yaptım. Kahvaltıyı balkona hazırlamadan evvel bir perde astım ki rahat otursunlar. Çünkü balkona bile çarşafla çıkıyorlar. Yine de genç kız, çarşafıyla çıktı. Anne, kararsız kaldı.
Çayları doldururken bir baktım ki anne, mutfak kapısından masaya doğru iki büklüm yürüyor. “Eyvah rahat edemedi de beli mi tutuldu?” diye düşünürken masaya, yâni perdenin asılı olduğu kısma gelince dikiliverdi. Çarşafsız olduğundan kapı ile masa arasındaki beş altı adımlık yerde gören olmasınmış. Balkonun önünde bahçe, sonra yol var. “Karşıda kimse yok.” desem de iknâ olmadılar.
Genç kızın dilinde, sürekli “nâ-mahrem” lafı. Beni hidâyete erdirmenin girizgâhı olduğunu anlayacak kadar hayat tecrübem var. Baktım vazgeçmiyor, patlayıverdim:
“Sen hangi partiye oy veriyorsun?”
“Ak Parti”
“AK Parti’nin hanımlarında nâ-mahrem yok ama!”
“Onların mecbûriyetleri var.”
Hoş geldin Emine Şenlikoğlu!
“Hiç de mecbur değiller!”
Sonra cevâbını bildiğim bir soru sordum:
“Sen hiç makyaj yaptın mı?”
“Hayır!”
“Ama bak, oy verdiklerin, mecbur olmadıkları hâlde değil makyaj, botoks yaptırıyorlar.”
Eskiden başörtüsü yasakmış da başörtülüler okullara iş yerlerine giremiyorlarmış da.. Hep aynı sözler..
“İyi de kızım başörtünün serbest olmasının sana ne faydası var? Okumak ve çalışmak, sana hâlâ yasak.” demedim. Çünkü ne söylesem boş. Genç kızda bir karşılığı yok. Anne deseniz uyuşmuş gibi. “İktidara oy veriyorum ama oğlum kızım niye işsiz? Niye yarı aç yarı tokum?” diye sormuyor. “Müslüman, bu dünyâya imtihana geldi.” diyor, başka bir şey demiyor. Kendisine bunu öğretenlerin de kendisi gibi yaşadığını zannediyor.
Genç kız, bana târih dersi de vermeye kalktı. Ne belliymiş, benim fakültede okuduğum târihin doğru olduğu? Aynı bölümden mezun olduğumuz arkadaşım, cemaate girince, “Târih öğrenmek istiyorsan Hocaefendinin kitaplarını oku!” dedikten sonra, bu kızcağıza ne diyeyim?
Ümitsiz bir şekilde delikanlıya baktım. “Ben vazgeçtim. Anlamıyorlar. Yorulmayın!” dedi. O da eskiden tarikliymiş. Kaçmış kurtulmuş.
Çarşaflı misâfirlerime kızmadım, çok üzüldüm. Genç kıza bakarken Münevver Ayaşlı’nın Pertev Bey’in Üç Kızı romanındaki Berrin, aklıma geldi.
Berrin, İstanbullu muhâfazakâr bir kızdır. Tıp tahsili yapar. Vekil olunca Ankara’ya gider. CHP’de yıldızı parlayan kadınları sevemez bir türlü. “Sizler binlerce kadının üzerine basarak buralara geliyorsunuz ve onları küçümsüyorsunuz.” diye esef eder. (Sözler, aynen böyle olmayabilir. Bende böyle kaldı.)
İçimden, okumuş şirret laik kadınlara ve okumuş şirret dindar kadınlara saydım durdum. Özellikle siyâsette yıldızı parlayanlara.
Biraz da buradan sayayım.
Çarşaf görünce tüyleri diken diken olan, İstiklâl Harbi’nin çarşaflı askerlerinden vals bilmedikleri için iğrenen, İstiklâl Marşı okumasına bile tahammül edemeyen laik hanımlar!
O valsi, Maraş Kalesi’nden Türk Bayrağının inmesi şerefine, bir Ermeni kızı ile bir Fransız subayının yaptığını unutuyorsunuz. Artık uzaydan gelmiş gibi davranmayı bırakıp bu ülkenin sosyolojisini öğrenin ve saygı gösterin!
Yukarıda bahsettiğim genç kızın ve binlercesinin, şeyhler elinde nasıl bir hayâtı olduğu hakkında kafa yormayan okumuş dindar hanımlar!
Ya sizler? Çarşaflı Şûle Yüksel’in çektiklerine bile dâvâya zarar gelmesin diye susan sizler, çarşaflıların haklarını mı koruyacaksınız? Açık söyleyeyim, bahsettiğim kız, sizden daha ileride. Çünkü cehâletinden şeyhinin iki dudağı arasında yaşıyor. Sizler o kadar okudunuz da ne oldu? Yine erkeklerin iki dudağı arasında yaşıyorsunuz.
Bu çarşaflı kıza, biriniz karşısınız; biriniz tarafsınız. Her ikiniz de bu kızın üzerine basarak yükseliyorsunuz. Her ikiniz de Cumhuriyet’in nimetlerini yerken dönüp bakmadığınız bu kızı, oy zamanı gelince hatırlıyorsunuz.
Allah, ikinizin de cezâsını versin!
Samîmi endişesi olanları tenzih ederek, çarşafın lehinde veya aleyhinde çarşaf çarşaf yazı yazan şirretlere arz ederim!