Siyasetçi Cavit Çağlar, Refah Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan ile DYP Genel Başkanı Tansu Çiller'in kurduğu koalisyon hükûmeti döneminde Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir'le gerçekleştirdiği görüşmeyi anlattı.
Sözcü yazarı Saygı Öztürk’ün aktardığına göre, kendisini Çevik Bir ile görüşmeye Necmettin Erbakan’ın gönderdiğini söyleyen Çağlar’ın açıklamaları şöyle:
“Kudüs Gecesi'ne tepkiler, çığ gibi büyüdü. Akşamları, evlerde ışıklar yakılıp, söndürülerek, protesto gösterileri yapılıyordu. Siyasi hava da iyice gerilmişti. Bir gün, akşamın ilerleyen saatlerinde, Başbakan Erbakan'ın daveti üzerine, Ankara-Balgat'taki konutuna gittim. O gün, Hoca'nın evinde, Adalet Bakanı ve Kocaeli Milletvekili Şevket Kazan, Devlet Bakanı ve Mardin Milletvekili Fehim Adak, 1. Milliyetçi Cephe Hükümeti'nin İçişleri Bakanı Oğuzhan Asiltürk ile uzun bir süreden beri Refah Partisi Bursa Milletvekilliği yapan Altan Karapaşaoğlu da vardı. Erbakan, önce hâl-hatır sordu, ardından da “Cavit Bey, ortalıkta ne var, ne yok?” dedi. Ardından da, Erbakan'la aramızda şöyle bir konuşma geçti: -Hocam, kamuoyunda siyaseten bir sıkıntı var. Bu meseleyi halletmeniz gerekiyor. -Tamam Cavit Bey, bunun halli, Tansu Hanım'ın başbakan olması. Çünkü ben, kendisine söz verdim. Tansu Hanım'a imkan verilirse, ben başbakanlığı bırakırım. -Hocam, Tansu Hanım, Meclis'ten güvenoyu alamaz. Ben, partilisi olmama rağmen, kendisine oy vermem. -Tamam Cavit Bey, iyi de, aramızda bir anlaşma var. Ben kendisine, nöbet değişikliği için söz verdim. Farklı bir davranış, bana yakışmaz. Cavit Bey, sana bir teklifim var. Genelkurmay'a gidip, 2. Başkan Çevik Bir'le görüşür müsün? -Peki, gideyim Hocam da, ne görüşeceğim? -Onların ne istediklerini öğren bakalım.
Hoca'yla mutabakat sağladıktan sonra, Bursa Milletvekili, hemşehrimiz Altan Karapaşaoğlu ile birlikte yola çıktık. Arabayı, Altan Bey kullanıyordu. Tabii, bu arada Çevik Bir'i arayıp, randevu da almıştım. Komutanın odasına girdim. Kamuoyundaki gergin havanın değerlendirilmesini rica ettim. Orgeneral Bir, bana aynen şunları söyledi: -Cavit Bey; evet, siyasi hava, toplumsal hava çok gergin. Bizler için haksız beyanlar oluyor. Vay efendim, biz ihtilâl yapacakmışız. Hiç olacak iş mi? Kamuoyunu sakinleştirmek, bizim görevimiz değil. Bu duyarlılığı, Parlamento'nun göstermesi gerekir. Sayın Başbakan'a, ‘Görevden ayrıl' diyemeyiz. Parlamento'nun işlevi farklı, bizimki farklı. Ama, aynı gemideyiz. Bakar mısınız, ülkenin her tarafında, geceleri ışıklar söndürülüyor, yakılıyor. Bu, bir huzursuzluk işareti. Parlamento'nun, bu tepkilerin sebebini araştırması gerekir.
Çevik Bir'in yanında yaklaşık bir saat kaldım. Altan Karapaşaoğlu da arabanın içinde beni bekledi. Genelkurmay'daki görüşmem tamamlandıktan sonra, Altan Bey'le birlikte tekrar Necmettin Erbakan'ın evine döndük. Çevik Bir'le yapmış olduğum görüşmeyi, hiç eksiksiz kendisine naklettim. Bunun üzerine, Başbakan, bana aynen şunları söyledi: “Cavit Bey, herhalde bu görüşmemizi Süleyman Bey'e intikal ettirirsiniz. Ben, bu paşaların hepsini emekliye sevk ediyorum. Tansu Hanım da benim bu tavrımı onayladı. Bu kararımızı, aynen Cumhurbaşkanı'na söyleyebilirsiniz.”
Erbakan'a cevabım şu şekilde oldu: “Evet Hocam; davetinizi, Cumhurbaşkanımıza arz etmiştim. Kendilerine, sizin ifadelerinizi de aynen naklederim.”
Başbakan'ın evinden ayrıldıktan sonra, kendi evime döndüm. Gece yarısı, Çankaya Köşkü'nü telefonla aradım; Cumhurbaşkanımıza, Başbakan Erbakan'la yapmış olduğum görüşmeyi ayrıntılı bir şekilde anlattım. Cumhurbaşkanımız, beni dinlemekle yetindi; herhangi bir soru sormadı.
Tankların Sincan'dan geçişlerinden beş ay, MGK'da 28 Şubat Kararları'nın alınışından dört ay sonra, 54. Hükümetin Başkanı, Başbakan Necmettin Erbakan, Çankaya Köşkü'ne çıkarak, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e istifasını sundu. Cumhurbaşkanımız, kendisine, “Niçin istifa ediyorsunuz?” demiş. Erbakan da, “Toplumda bana karşı güvenin sarsıldığını hissettim; ortağımız Tansu Hanım'la nöbet değişikliği yapıyoruz.” cevabı vermiş. Ancak o nöbet değişimi bir türlü gerçekleşmedi.