CENEVRE’DE SINIRAŞAN SULARIN YARATTIĞI RİSKLER KONUŞULDU! TÜRKİYE MERİÇ’İ ÖRNEK VERDİ

BM’nin İklim değişimine uyum konusunda çalışmalar yapan Küresel Nehir Havzaları Ağı’nın dördüncü toplantısında Sınıraşan su havzalarında iklim değişimi etkileri ve sonuçları ele alındı.

NGAZETE ÖZEL
 

BM’nin İklim değişimine uyum konusunda çalışmalar yapan Küresel Nehir Havzaları Ağı’nın dördüncü toplantısında Sınıraşan su havzalarında  iklim değişimi etkileri ve sonuçları ele alındı

Hidropolitik Akademi BM ‘nin Cenevre’deki İklim Değişimi ve Sınıraşan Su Havzaları  uzmanlar toplantısında Meriç Taşkınlarını dile getirdi     

14-15 Şubat tarihlerinde Cenevre’de BM Merkezinde yapılan toplantıya Türkiye’den  SPD Hidropolitik Akademi Merkezi Başkanı  Su Politikaları Uzmanı DSİ eski yöneticilerinden Dursun Yıldız da katıldı. Dursun Yıldız toplantıda iklim değişiminin sınıraşan su havzalarına etkisi konusunda Meriç Nehrinde yaşanan taşkınların  nedenleri ve ortaya çıkardığı sonuçlar,alınan dersler konusunda bir konuşma yaptı.

Bu toplantı boyunca  sınıraşan su havzalarında iklim değişimi etkisiyle  suyla bağlantılı olarak yaşanan felaketler , sınıraşan su havzaları ölçeğinde iklim değişimine adaptasyon konusunda yapılabilecek olan çalışmalar ile ülkelerin ulusal strateji ve planları arasında  bağlantı kurma yolları ve Toplantıya katılan Havza kuruluşları ve diğer kuruluşlar arasında düzenli bir bilgi ve deneyim aktarımının nasıl gerçekleştirilebileceği konuları ele alındı. 

Toplantıyı izleyen ve 2 gün boyunca çalışmalara katkı koyan Sn Dursun Yıldız’a sorularımız yönelttik ve aşağıdaki cevapları aldık

-Toplantının temel amacı neydi,kimler katıldı ?

D.Y- Amaç esas olarak sınıraşan su havzalarında iklim değişimi etkisiyle oluşan taşkın ve kuraklık gibi doğal felaketlerin yaratacağı risklerin azaltılması ve yönetilmesi idi.Çeşitli ulusal ve uluslararası su kuruluşlarından  ve nehir havzası organizasyonlarından temsilciler ve davetlilerden oluşan 35 uzman katıldı.

-Bu konudaki  çalışmalar hangi çerçevede yapılıyor ?

D.Y- Daha önce kabul edilen Paris Anlaşması, 1997 BM Sözleşmesi, Sürdürülebilir Gelişme Amaçları gibi birçok uluslararası çerçeve direktifinde doğal felaket risklerinden söz edilmiş .Belirli bölgelerde çerçeve direktifler de var. Örneğin AB’de bir taşkın direktifi  var ancak uygulamada çok etkili değil. Bu konudaki küresel ölçekteki çalışmalar daha çok 2015 yılında kabul edilen “Doğal Afet Risklerini Azaltma Çerçeve Direktifi 2015-2030” kapsamında yürütülüyor

-Daha fazla risk oluşturan Doğal Afetler neler?

DY 1990 yılından bugüne değin yaşanan 1000 en ciddi doğal afetlerin %90’ı taşkın,kuraklık ve fırtınalardan oluşuyor. 2015 yılında 216 milyar $ olan yıllık doğal afet zararının 2030 yılında yılda 414 milyar $’a ulaşacağı tahmin ediliyor.

-Bu doğal afetler ve sınıraşan su havzaları ilişkisi neden önemli  ?

D.Y-Dünyadaki temiz suyun %60’ı sınıraşan su havzalarında bulunuyor. 145 ülke kısmen 30 ülke de tamamen bu havza sınırları içinde yer alıyor. Bu durumda ülkelerin kendi sınıraşan su havzalarında alacakları koruma  önlemleri diğer kıyıdaş ülkeler için önem taşıyor

-Bizim karşılaştığımız Meriç Havzası taşkınları gibi mi ?

D.Y-Evet Türkiye’nin son 12 yılda her 2-3 yılda bir Edirne’de yaşadığı sınıraşan taşkınlar buna bir örnek.   Bulgaristan havza ölçeğinde  önleyici önlem almaya yanaşmadı. Bu nedenle Türkiye  koruyucu bir önlem olarak 7800 m uzunluğunda bir By Pass kanalı ile suyu Edirne çevresinden uzaklaştırdı. Bu bölgedeki riski azalttı. Toplantıda bu konuyu detaylı olarak anlattım ,Yaşanan sorunun nedenlerinden ve sürdürülebilir çözüm önerilerimizden söz ettim.BM Avrupa Ekonomik Komisyonu (UNECE) Su Sözleşmesi ve Çevre Bölümü yöneticileri konuyu takip ettiklerini ve hazırlanan yeni direktiflerde havza ölçeğinde  bazı kurallar önereceklerini belirttiler.

-Bu anlamda konuşulanlar Türkiye’yi de ilgilendiriyor değil mi ?

D.Y- Evet bizim de iklim değişimi etkisinde olan sınıraşan su havzalarımız var . Bunun yanısıra havza ölçeğinde çözümler için  sınıraşan su anlaşmalarının daha esnek olması gerektiği kabul görmeye başladı. Bu da 25 yıl önce Türkiye’nin Dicle ve Fırat nehirlerinden bırakılacak suyun tespiti konusundaki protokolde yer almasını önerdiği bir husustu. Artan iklim değişimi etkisi mevcut sınıraşan su anlaşmalarını da zorlamaya başladı. Türkiye’nin tezi haklılık kazandı. Ancak etkili bir kamu diplomasisi ile örneklenerek anlatılması lazım.

-Özetle bu konu küresel ölçekte nereye doğru gidiyor ?

D.Y-Uluslararası güçler iklim değişiminin yarattığı belirsizliklerden ve hegemonya alanlarında ortaya çıkacak sosyo-politik risklerden endişe duyuyor. Bu nedenle de olası çatışmaları engellemek için yeni kuralların  arayışı içindeler. Bu toplantılarda bu kurallar belirlenmeye çalışılıyor. Halen bu çalışmalar sınıraşan su havzalarında  doğal afet risklerinin tanımlanması,azaltılması ve yönetilmesi kavramları üzerinde yürüyor. Ülkesel ve bölgesel ölçekteki  uygulamalarda ortaya çıkan sonuçlar değerlendiriliyor.Küresel ölçekte bağlayıcı bir düzenleme çalışması şimdilik görünmüyor.

-Sınıraşan su havzalarında sonuç almak için etkili olacak işbirliği elementleri neler ?

D.Y-  Öncelikle havza ülkeleri bir amaç ve vizyon birlikteliği içinde olmalı.Sınıraşan su anlaşmaları daha esnek ve değişen koşullara uyum sağlayabilecek şekilde revize edilmeli.Nehir havzası organizasyonları üzerinden şeffaf ve katılımcı bir yönetim sağlanmalı., öncelikli önlemler ,erken uyarı sistemi, ve havza ölçeğinde bir strateji geliştirilmeli. Fayda ve maliyetler paylaşılmalı ,ortak bir izleme ve değerlendirme sistemi kurulmalı. Son olarak da 20. Yüzyılda soğuk savaş döneminde oluşan Su Diplomasisi paradigması geliştirilmeli. 

  
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel Haberleri