Ya da Çin Avusturalya’yı işgal etmemeli .
Neden?
Bu cümle ile başladım. Çünkü tüm dünyanın gözleri Orta Doğu ve buradan çıkabilecek bir 3. Dünya Savaşı’na kilitlemişken aslında başka bölgelerde de aynı riskler artık netleşiyor.
Bu gelişmeleri görebilmenin yolu, tarih ve jeopolitik bilimi ve o bilimleri iyi okumaktan geçiyor. Bu çerçevede olayları değerlendirip okuduğunuzda , Orta Doğu gibi görünen risk ve bu bölgedeki dengelerin aslında nereden ses verip, nerelerde bir 3. Dünya savaşını tetikleyebileceği de açıkça görülebilir.
Bu konuda kısaca yakın tarihe bakarak değerlendirmede bulunmak doğru olur.
2. Dünya Savaşındaki süreçte Amerika, dünya hakimiyetine soyunduğunda , Japonya buna karşı çıkarak Pasifikte ABD’ye karşı öne geçmek için Avusturalya’ yı işgal etmeyi planladı. Ancak bu doğrultuda çalışmaları devam ederken, birden Hawaii adalarında bombalar patladı. Ve bir Japon saldırısı gündeme geldi. Hawaii saldırısından sonra , ABD bunun karşılığını vermek zorunda kaldı ve 2.Dünya Savaşını sona erdiren iki büyük atom bombası Japonya’nın Hiroşima ve Nagasaki kentlerine atıldı.
İnsanın atom bombasıyla tanışmasını sağlayan bu gerilim sürecinde de Japonya geri çekilmek zorunda kaldı. Çünkü ABD atom bombalarıyla 2. Dünya Savaşını kazandı.
Bugün Japonya ve Almanya 2. Dünya savaşının mağlupları olarak ABD’nin kontrolünde yaşamaktadır. 2. Dünya Savaşı sürecinde Pasifik hakimiyeti nedeniyle Japonya ve ABD karşı karşıya gelirken, bugünün dünyasında da yine Pasifik’te 3. Dünya Savaşı gündemdedir.
Bu kez de Pasifik’te ABD ve Çin karşı karşıyadır. Sarı ırkın temsilcisi bir dev ülke olarak 1 milyar 400 milyon nüfusuyla Çin dünya hakimiyeti kurmaya taliptir. Bu nedenle de Pasifik Okyanusunda ABD ile karşı karşıyadır. Bu doğrultuda da 3. Dünya savaşının tırmandığı yeni bölge artık Pasifiktir.
Yani bugün ABD, soğuk savaş sonrası aşamasında dünya hakimiyetini sürdürmek için Orta Doğu’da savaşmak zorunda kalırken, aslında asıl rakibi olan Çin ile Pasifik’ te ve Asya kıtasında karşı karşıya bir noktaya gelmiştir.
Daha önceki yazılarımda değindiğim gibi Suriye savaşının yeni gelişmeleri çerçevesinde konuya baktığımızda; savaş senaryoları İdlib üzerinden Suriye’nin bütününe yönelmiştir. Bununla da kalmayıp Fırat’ın doğusu üzerinden Kafkasya’ya doğru bir gelişme göstermiş ve Kafkasya ile beraber Ortadoğu Savaşının Orta Asya’ya doğru gelişme göstermiştir. Bu açık olarak görülürken Orta Asya’daki Türkistan’ın bugün Çin işgalinde bulunan doğu bölgesine yönelik ABD’ nin, Orta Doğu’daki terör örgütlerine silah dağıtarak bu bölgede isyan çıkartmak çabası içinde olduğunu da görmemek mümkün değildir. Amaç, Orta Doğu Savaşı ile Orta Asya’yı da savaşın içine sokarak Çin’i arkadan kuşatmaya yöneldiğini görüyoruz. İşte bu aşamada Çin gibi büyük bir devlet, ABD ile Pasifik Okyanusunda karşı karşıya gelmektedir. Ayı zamanda ABD, Orta Doğu ve Orta Asya üzerinden Çin’i sırtından vurma gibi bir noktaya geldiğini de gelişmeler ortaya koymaktadır.
Çin bu aşamada dünya ekonomisini ele geçirirken ve ABD’ nin üstünlüğüne son verirken, bu noktada Orta Doğuya gelmektedir. Bu noktada da ABD, Çin’in önünü hem pasifikte kesmekte, hem de Orta Doğu ve Orta Asya üzerinden Çin’i arkadan vurmaya çalışmaktadır.
Yeni dönemde Çin böylesine bir kuşatma ile karşı karşıya kalırken, bu kuşatmayı yarmak ve Pasifik Okyanusunda rahatlamak için, Japonya’nın 2. Dünya savaşında yapamadığı bir girişimi gündeme getirecek gibi görülmektedir.
Japonlar ABD’nin önünü kesmek için Avusturalya’ yı işgale çalışırken, iki atom bombasıyla bitme noktasına gelmiştir. Bugün Çin, Japonya’nın 10 misli büyüklüğünde bir ülke olarak ABD’nin dünya hakimiyetine son vererek süper güç olma yolunda ilerlemektedir. Avusturalya kıtasını Çinlilerin işgal riskinin olduğu da anlaşılmaktadır. Çinliler, 7 692 km'lik bu kıtayı mutlak bir şekilde ele geçirerek Büyük Okyanus üzerinden dünyaya kendi egemenliklerini yeni bir dünya düzeni olarak kabul ettirmeye çalışmaktadırlar.
ABD’nin çok yönlü geliştirdiği stratejilere karşı Çin, bir Anglosakson ülkesi olan Avusturalya’yı ele geçirerek ABD’ye cevap vermek yoluna gidebilir.
Özetle, yeni dönemde 3. Dünya savaşı riski sadece Ortadoğu ve Orta Asya’da değil, ama aynı zamanda Pasifik Okyanusunda da ortaya çıktığı artık görülmektedir. Ve İngiltere ile bir araya gelen Çin, Asya kıtasında ‘İpek Yolu’ ile 3 kıtanın ekonomik kontrolünü ele alırken, yani Avrupa, Ortadoğu, Afrika, Asya ile . Avusturalya’ yı da işgal ederek bu hegemonya mücadelesini tamamlayacak gibi görünmektedir. Dünyanın geleceğindeki savaş riskini kaldırmaya çalışanlar , acilen ve öncelikli olarak Çin’in Avustralya’yı işgalini de önlemek zorundadırlar.