‘ÇIPLAK’ GÖZLE KAŞIKÇI CİNAYETİ (1)

Nuray Başaran

Washington Post Gazetesi yazarı Cemal Kaşıkçı’nın  kosoloslukta kaybolması sonrasında Suudi Arabistan, ‘konsoloslukta  sadece çıplak gözle arama yapabilirsiniz ‘dedi.

Ankara’da Suudi yetkililer ile olay yeri ve balistik inceleme için birkaç gündür anlaşma sağlanmaya çalışılırken,  bu konudaki tüm haberler de ABD’li gazete ve televizyonlar üzerinden servis edildi.

Bu yazıyı yazdığım saatlerde henüz Türk güvenlik birimleri araştırma için konsolosluktan içeriye girmiş değillerdi.

ABD yetkililerinin elinde ses kaydı olduğundan söz edilirken, Türkiye’de bu konuda konuştuğum yetkililerin genel bakışı; elde bulunan görüntü ve kayıtlar  Kaşıkçı’nın öldürüldüğünü gösteriyor.

Hatta cesedinin birkaç parça halinde çıkarılma ihtimali üzerinde durulurken; cesedin önce asit ile eritildiği de Ankara’da konuşulan diğer önemli iddialar arasında.

Öte yandan Suudi Arabistan'ın gazetecileri hapse attığı bir sır değil. Ama yabancı bir ülkede devlet eliyle yüzsüzce yapılmış bu tür bir eylem dünya çapında sınırın aşılması anlamına geliyor.

Bu nedenle de başta ABD olmak üzere tüm dünyada Suudi Arabistan ile ilgili ilişkilerin bu olaydan sonra eskisi gibi olamayacağı da artık bir gerçek…

Tabii başta Türkiye için.

Nitekim, "Körfez krallıklarının destekçisi" olarak tanımlanan ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Cumhuriyetçi Senatör Bob Corker'in de aralarında bulunduğu 22 Amerikalı senatör ABD Başkanı Donald Trump'a gönderdikleri mektupta, Cemal Kaşıkçı ile ilgili Küresel Magnitsky Yasası kapsamında resmi soruşturma başlatılmasını ve sorumlulara yaptırım uygulanmasını talep etti.

İngiltere’de ise Salisbury olayından sonra İngiltere'nin böyle bir olaya gözlerini yummasının "ikiyüzlülük" olarak algılanacağı belirtiliyor. Ve Başbakan Theresa May'in "Küresel İngiltere" hedefinin "kurallara dayalı uluslararası düzeni, onu aşındırmaya çalışan sorumsuz ülkelere karşı savunmak" olduğu hatırlatılıyor ve şöyle deniyor:

"Küresel İngiltere ilk ve zor testiyle karşı karşıya."

Öte yandan Cemal Kaşıkçı, gençliğinden bu yana El Suud ailesine, siyasi kurulu düzenin çeşitli ayaklarında yer alarak yakın duran biri.

Cemal Kaşıkçı,  Suudi Arabistan'daki kurulu siyasi düzenin bir parçasıydı. Suudi Arabistan adına görevler de alıyordu. Eski üst düzey Batılı diplomatlar ve siyasetçiler ve Hamas liderleriyle görüşüyordu.

Suudi elitlerin arasındaydı. Batı'da eğitim görmüş, siyasi aydınlar arasındaydı. Suudi Arabistan'da gerçek bir reform görmek isteyen ama bunun rejim değişikliği olmadan gerçekleşmesini isteyen bir elit gruptandı. Prens Selman da bu elit grubu kendisine tehdit olarak görüyor, teker teker hepsinin peşinden gidiyordu.

Ve bu "elit grup" arasında yer alan Kaşıkçı'nın yönetimle ters düştüğü dönem, Kral Abdullah bin Abdülaziz el Suud'un hayatını kaybettiği, Selman bin Abdülaziz el-Suud ve Veliaht Prensi oğlu Muhammed bin Selman'ın iktidarı devraldığı döneme denk geliyor.

SADECE BİR GAZETECİ DEĞİL

Cemal Kaşıkçı sıradan bir gazeteci değil. Gazeteci olarak da mevcut yönetimi acımasız eleştiren biri. Özellikle de dış politikayı eleştiriyordu. Yemen'deki savaşın bir sonuç getirmeyeceğine inanıyor, Katar'la yaşanan tartışmanın Suudi çıkarlarına ters düştüğünü savunuyordu. Ama kendisini 'muhalif, El Suud ailesine karşı biri' olarak konumlandırmıyordu.

ATALARI TÜRKİYE’DEN GİTMİŞTİ

Kaşıkçı'nın ataları yıllar önce Türkiye'den Medine'ye gitmişti. Türkiye'yle kültürel bağı var. Bu arada Suudi Arabistan'da hemen hemen her medya kuruluşunda Recep Tayyip Erdoğan eleştiriliyor. Bu da Müslüman Kardeşler ile ilişkisi yüzünden.

MÜSLÜMAN KARDEŞLER BAĞLANTISI

Cemal Kaşıkçı, Müslüman Kardeşler'e yakın bir isimdi. Arkadaşları "Müslüman Kardeşler üyesi diyemeyiz ama yakın bağları vardı" diyor.

Suudi Arabistan'da Veliaht Prens Muhammed bin Selman ise,  ülkede Müslüman Kardeşler'e ait her tür izi silmekte kararlı birisi.

Prens Selman'ın "reform" adı altında harekete geçtiği konuların başında da bu vardı. Prens, Mart ayında, okullarda Müslüman Kardeşler ideolojisine yakın isimlerin ve bu ideolojiye yakın eğitim kaynaklarının yasaklanacağını duyurdu.

Katar ise Mısır'dan uzaklaştırılan Müslüman Kardeşler'e platform sunuyordu.

Geçen yıl Suudi Arabistan, Bahreyn ve seçimle hükümete gelen Müslüman Kardeşlerin askeri darbeyle devrildiği Mısır ile Birleşik Arap Emirlikleri, Katar'a "bölgede terörü desteklediği, istikrarsızlık yarattığı" suçlamasıyla yaptırım uygulama kararı aldı.

Türkiye de bu krizde, desteklediği Müslüman Kardeşler'e kapısını açan Katar'ın yanında yer aldı.

Cemal Kaşıkçı, Suudi Arabistan'ın 2003-2007 yılları arasında sırayla İngiltere ve ABD Büyükelçiliği görevinde bulunan Prens Türki el Faysal'a danışmanlık yapmıştı.

El Faysal aynı zamanda 1979-2001 yılları arasında Suudi Arabistan'ın istihbarat şefiydi. Sovyetler Birliği'nin Afganistan işgaline denk gelen bu dönemde, bölgedeki mücahitler ABD, Suudi Arabistan ve Pakistan'dan da destek alıyordu.

Kaşıkçı, 1980'lerin sonu ve 1990'ların başında El Kaide lideri Usame bin Ladin ile de Afganistan ve Sudan'da söyleşiler yapmıştı.

Kaşıkçı’nın Suud karşıtı köşe yazıları yayınladığı Washington Post gazetesi salı günü yayınladığı raporunda ABD İstihbaratının ünlü yazarı kaçırmakla ilgili Suud yetkililerine ait olduğu söylenen ses kaydını ele geçirdiğini duyurdu.

Raporda Suud hükumetinin Kaşıkçı’yı ele geçirmek için ülkesine geri dönsün diye tuzak kurduğu yazıyor. Fakat raporda Suud hükumetinin, ünlü yazarı ele geçirerek kendisini sorgulamayı mı yoksa öldürmeyi mi amaçladığına dair bir ipucu geçmiyor.

Türk yetkililerin ve ayrıca Kaşıkçı’nın ailesinin ve dostlarının söylediğine göre ,yazar Salı günü rutin evrak işleri için Riyad hükumetinin İstanbul’daki Konsolosluğuna girmiş ve bir daha da çıkmamıştır.

SARAY DARBESİ, TRUMP VE DAMADI

33 yaşındaki Prens Muhammed bin Selman’ın yönetime gelişinden bu yana Kaşıkçı, Suud Krallığını eleştirmeye başladı. Selman’ı Suud’da yeni “korku, tehdit, tutuklama ve utanç devrini başlatmakla” suçluyordu.

ABD’nin eski Türkiye büyükelçisi Robert Pearson,  bu olayın ABD ve Suud hükumeti arasındaki ilişkiyi etkileyeceğini hatta Suudi Arabistan’a silah satışının yasaklanması gerektiğini söyleyince; insanın aklına Saray Darbesi’ndeki Trump’ın damadı Jared Kushner geliyor. Anlayacağınız  Cemal Kaşıkçı olayı ‘çıplak’ gözle bakıldığında çok farklı. Diğer bilgileri paylaşmaya yarın devam edeceğim.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.