Dünya denilen şeyin eksiklikler toplamı olduğunu zamanla anlıyorusunuz.
Her tarafta herşeyin bir tarafı eksik…
Nereden mi aklıma geldi bu?
Bir whatsapp paylaşımında okuduğum durumda mealen tüm eksikliklerine rağmen eskide yaşamaya, modernitenin var olmadığı yıllara övgü vardı. Ve yazan kişi şu çağda yaşamaktan bıkkınlığını ifade ediyordu.
Hayatımızda teknolojik gelişmişliklerin rağmına hayatı duyuş kalitemizde kesin bir düşüş var. Teknolojiye gömüldükçe insanlardan uzaklaşıyoruz. Hele çocuklarımız bizim en düşük var saydığımız hayat kalitesinden çok daha aşağılarda malesef.
Peynir tüketen çocuğa rastlıyor musunuz? Kahvaltıda zeytin yiyen? Hepsi anne karnında sözleşmiş sanki J
Aperatif olarak tost, pizza, patates kızartması, pasta, dondurma yiyen çocukların aldıkları hızlı kalorilerin vücutta oluşturduğu dengesiz iniş çıkış çocukların bilişsel ve duyuşsal algoritmasını alt üst ediyor ve yarım saat önce mutluluktan uçan çocuğun depresyonuna şahit oluyoruz. Gün içinde ani duygu değişimleri yaşayan bireylerin hayattan bıkkınlık seviyelerinde ciddi miktarda artış var.
Okullarda öğretmenlerimize çok iş düşmekte ve düzenli ve dengeli beslenme konusunda diyetisyenlik yapmalarını beklemekteyiz.
Uzun raf ömürlü paketli gıdaların tüketiminde müthiş bir kontrolsüzlük var. Ebeveynler “yeter ki yesin de acından ölmesin yavrum” modunda çocuklarına açtıkları krediyi çok genişletmiş görünüyorlar.
Kendi öğrencilerimde bu bilinci yerleştirmeye çalışıyorum. Uzun raf ömürlü paketli gıdaları alan öğrencilerime şunu alabilirsiniz, şundan uzak durum diye telkinler veriyorum. Paketlerin üzerinde içindekiler bölmesi bulunmakta ve bunun okumasını yaparak mahzurlu-mahzursuz diye bilinçlendiriyorum. Bunun da ötesinde zaman zaman yarın kuru yemiş günü, ertesi günü elma günü, muz günü diyerek sağlıklı gıdalar yemelerini teşvik ediyorum. Hazır poğaçaların, palm yağından yapılmış böreklerin endikasyonunu anlatarak anne-ev yapımı sağlıklı gıdaları teşvik ediyorum.
Bizim çocuklar da dahil malesef anne babalarını dinlemeyen, sözlerimize kulak tıkayan nesil var ve bunun kurtuluşu okulda bilinçli öğretmenlerin formel-informel olarak öğrencilerde farkındalık oluşturup sağlıklı gıdalar, yemekler konusunda toplumsal mobilizasyon oluşturabilmekte yatıyor.
“Büyük insanların hayat hikayelerini okurken, ilk zaferlerini kendilerine karşı kazandıklarını görmüşümdür, hepsinde de öz disiplin başta geliyordu.” Marry Truman
Geçen yıl bir hastanede bir doçentle sohbet etme şansımız oldu ve bana şöyle söyledi:
- Hocam çocuklarda kanser, diyabet, ve daha bilinmeyen nice hastalıklarda çok fazla patlama var ve ben kendi ana branşımdan ziyade bu çocukların tedavisine odaklandım ve branşımla ilgili gelen talepleri kesinlikle reddediyorum, dedi ayaküstü.
Ilaç firmaları hepimizi müşteri olarak görüyor ve bizi bağımlı yaptılar. Ilaçsız yapamıyoruz. Marketlerde yiyecek içecek reyonlarındaki boşalma o denli hızlı ve neyi tükettiğimizin bilincinde olmadan hunharca yiyip içiyoruz ve umarsızca bunu sorgulayanları sallamıyoruz.
Gelin ey vicdanı nesillerinin ab-ı hayatından yana olan tüm anne babalar!
Çocuklarımız üzülüyor diye “neyse alalım bari” demeyelim ve “yeter artık” diyerek bunların neden yenmemesi gerektiğini anlatalım. Okulda öğretmenlerimiz, evde ebeveynler…
Radyasyonun, sağlıksız gıdaların, hava ve çevresel kirliliğin, sinyallerin, kuraklığın, bozkırın hayatımızda bu derece arttığı bir dünyada kobaylarda biz oluyoruz. Sonuçlarını elbette şimdilerde görüyoruz ama bunları bilinçsice kullanmaya devam ettiğimiz sürece yaşamsal serüvenimiz daralarak insanlığın sonunu getirecek.
Eğer biliçlenip aklımızı başımıza almazsak…
www.linkedin.com/bestamibozkurt
BESTAMİ BOZKURT