İnsan yaşamayınca pek anlamıyor. Bugün corona konusunda da aynı durum var. Gerçekten yaşamayanlar, başından geçmeyenler için coronayı çok zor geçirenlerin yaşadıkları hikâye masal gibi geliyor. Başımıza gelmeden çok anlamadık. Yakalananların çektiklerini hissedemiyorsun.
Başınıza geldiğinde de bilgi bombardımanına uğradığımızdan, olur olmaz bilgiler piyasaya o kadar gereksizce yayıldığından belirtileri yorumlamakta tereddüde düşüyorsunuz.
Bende de benzeri oldu. Biz de yakalanmışız. Vücut belirtileri teker teker sıralamış ama biz uzmanların, hocaların televizyonlarda ifade ettikleri temel belirtiler ve Sağlık Bakanlığının tanı standartları olarak yayınladığı belirtilere göre kendimizi kondurmadık. Oysa corona salgını başladığı günden bu yana bizlere %1 ihtimal olan bulaş yolları anlatıldı. Ama asıl bulaş yolları anlatılmaktan uzak kalındı. Yetkili ve uzmanların illa farklı bir şey anlatma gayreti coronanın asıl belirtileri ve alınması gereken tedbir ve önlemler konusunda kafaları karıştırdı.
Kendi üzerimden yaşadığımız yanlışları ve yaşanan toplumsal yanlışları tecrübelerim üzerinden anlatıyım. Sizlere aktarmış olayım.
Wuhan’da başladığı günden bu yana corona salgınını takip etmeye çalışırım. Uluslar arası boyutta bu salgının bir saldırı olduğunu ısrarla savunanlardanım. Hala daha aynı kanatteyim. Fakat artık bu salgının boyutu saldırıyı geçti. Saldırı bile olsa artık buna benzer yollardan toplumu yönetmek önemli bir yöntem haline gelip biyolojik silah gibi devletlerarası veya global güçler ve devletlerarası bilmediğim gizli mesajlaşma dili haline dönüştü. Bizleri bu tarafı ilgilendirmiyor artık. Bizleri ilgilendiren bu salgına karşı korunma yollarıdır. Onunda yöntemleri belli. Bulaşın olduğu yollar virüslü insanlardan uzak durmak. Virüs bulaşmış veya bulaştırılmış yüzeylerden uzak durmak.
Salgın Türkiye’ye yayıldığı günden bu yana gerekli tedbirleri almaya çalışırım. Maske, mesafeye dikkat ederim. Toplum içinde insanlara 1,5 metreden fazla yakın olmamaya çalışırım. Toplu taşıma araçlarına binmemeye gayret ederim. Son dönemde de buna hassasiyetle uymaya uğraştım.
Virüsün en çok burun ve göz yolu ile bulaştığı bir gerçek. Boğazda ve burun boşluğunda bulaştıktan sonra 3-4 gün kalarak ürediği ve sonrasında ciğerlere indiği de doğru. İşte bu arada yapılması gerekenleri yoğunluktan ihmal edebiliyoruz. Oysa günlük olarak boğaz gargarası ve burundan su çekip genizden çıkarma yöntemini ara ara yapardım ama o günlerde ihmal ettiğimi hatırlıyorum. Çünkü günü birlik İstanbul seyahatim olmuştu. Özel araba ile yaptığım bu seyahatte mecburen iki kere tramvaya, bir kerede temiz bildiğimiz İstiklaldeki bir lokantaya girmek durumunda kaldım.
Büyük bir zaafım var. Ellerimi bir türlü zaman zaman burnuma, gözlerime götürmekten alamıyorum. Bu salgın günlerinde ne kadar dikkat etsek de bu alışkanlıktan tam kurtulamadım. Tramvayda mecburen tutunmak zorundasınız. Gaflete gelip tramvay sırasında elimizi burnumuza ve gözümüze götürdüğümü gayri ihtiyari götürmüş olabilirim. Bu tür yerlere kötü niyetli veya virüslüler tutunma yerlerine bulaştırabiliyor. Zaten 3-4 gün sonra belirtileri görmeye başladığımı hatırlıyorum. Bu seyahatte günü birlik olduğundan yorulduğumu da biliyorum. Belirtiler başladığında gittiğim acildeki doktorların tutumu ve coronadan korkularına hastaları üstün körü kontrol veya hiç kontrol etmeden göndermeleri de bugün hızla yayılan salgında büyük rolü olduğunu düşünüyorum.
Çünkü aynısını bana yaptılar ki aradan 6 gün geçtikten sonra hem komaya girme hem de entübe olmaktan son anda kurtuldum.
O zaman zarfında eğer dikkatli olmasaydım bugün benim yüzümden yüzlerce insan daha bu illete yakalanacaktı. Sırf kendisine corona bulaşır endişesi ile hastaları ihmal eden acildeki o doktor yüzünden kaç kişinin corona olup da ortada dolaştığı ve çevresine yaydığı belli değil bugün. Çünkü o tarihten sonra Balıkesir’de patlama yaşandı.
Bugün virüsün bu kadar yayılmasının birinci nedeni başından geçmeyenlerin işin ciddiyetinin farkında olmamaları ve maske-mesafe-tedbiri uygulamamaları. İkincisi virüs bulaşanların yetkililerin ve uzmanların aşırı bilgi kirliliği nedeniyle asıl belirtileri fark edememeleri ve zamanında sağlık birimlerine başvurmamaları, üçüncüsü sağlık birimlerinde bu işin ön tanılarını koyacak doktor ve sağlık çalışanlarının içindeki çok azda olsa corona bize bulaşmasın diyerek işlerini ihmal etmeleri. Dördüncüsü ise akciğer filmi ve tomografi çekilmesine rağmen bu çekilen filmleri bilerek veya bilmeyerek okumasını doğru yapamayan bir kısım doktorlar.
O nedenle Sağlık Bakanlığı’nın çok acil virüsün tespiti ve gerekli önlemler konusunda doğru bir kontrol sistemi oluşturmak zorundadır. Aksi takdirde bu salgının önünü almak imkânsız hale gelecek, işini doğru dürüst aşkla yapan doktorların gayretleri heba olacaktır.
Kalın sağlıcakla…