Erdoğan’ın Diyarbakır ziyaretiyle yeniden gündeme gelen “Çözüm süreci”yle ilgili tartışmalar düşük tonda da olsa yaşanmaya başlandı. Yaklaşık bir ay önce kaleme aldığım “Yeni bir çözüm süreci mi?” başlıklı yazımda da belirttiğim gibi yeni süreci Amerika başlattı, Erdoğan kerhen kabul etti.
Süreç NATO toplantısında, Erdoğan-Biden yüz yüze görüşmesinde start aldı. Biden’ın Erdoğan yönetimine bakışını bilmeyen yok. Bir yandan Halkbank, öte yandan Suriye’de yaşananlar Türkiye için bir dezavantaj olarak masada dururken ilişkileri daha fazla germek Türkiye’ye bir yarar getirmezdi. Kötü bir dönem geçiren ABD-Türkiye ilişkilerinin düzelmesi için şartlardan biri olduğunu düşündüğüm yeni bir çözüm sürecinin aslında siyasi olarak Türkiye’yi, aynı zamanda askeri olarak da Suriye’de YPG-PYD’yi kapsadığı düşünülebilir.
Erdoğan-Biden görüşmesinin hemen ardından HDP’li bir parlamenter heyetin ABD’de temaslarda bulunması dikkat çekiciydi, görüşmelerin yine çözüm sürecine yönelik olarak gerçekleştiği ve ABD’li yetkililerin davetiyle gerçekleştiğini düşünüyorum.
Erdoğan’ın Diyarbakır ziyaretine gelince; HDP’li Dicle belediye başkanının AK partiye geçişinde konuşan Erdoğan “Diyarbakır’la olan kavlimizi yenilemek için geldik.” derken, bölgedeki “kavil yenilemek” “yarım kalan çözüm sürecini yeniden başlatmak” olarak algılandı, ancak bir heyecan yaratmadı.
Erdoğan’ın “çözüm sürecini biz bitirmedik PKK, HDP bitirdi” derken gözler daha önce Ahmet Davutoğlu’nun çözüm süreciyle ilgili çabaları nedeniyle MYK’da toplanan imzalarla etkisizleştiren Süleyman Soylu’daydı.
Erdoğan’ın söylemlerinin heyecan yaratmamasının ana nedeni; bu sözleri söylerken yanında Davutoğlu’nun çözüm sürecine desteği nedeniyle yetkisizlik imzaları toplatan Süleyman Soylu, Erdoğan’ın hemen yanı başında olmasıydı.
Çözüm sürecinin yeniden başlasa bile artık eski yöntemlerle olmayacağını düşünüyorum. Şayet bu süreç yeniden başlarsa; bu kez kapalı kapılar ardından değil kurumlar aracılığıyla yürütülür ve ABD üçüncü göz olarak görev alabilir. Sürecin bir tetikleyicisi de ABD olacağı için, HDP veya PKK, Öcalan’ın farklı fikirlerini, tavsiyelerini dikkate bile almayacaktır.
Çözüm sürecinin başlayabilmesi için öne sürülecek ilk talep, Selahattin Demirtaş ve diğer HDP’li tutukluların salıverilmesi ve haklarındaki iddiaların düşürülmesi olabilir. Önümüzdeki günlerde bağımsız yargı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulayabilir. HDP’li tutuklular salıverilirse sürpriz olmaz ve çözüm sürecinin yeniden başladığını söyleyebiliriz.
Ne dersiniz ülkede bir barış iklimi hâkim olur, güller çiçekler açar da 2022 yılında bir erken genel seçime gidebilir miyiz? Bir güzel orman olur yazılarda, iklim değişir Akdeniz olur (mu?).