Türkiye’de bir tepişme var bunların bir tarafını rivayetçi cübbe metaforu temsil ediyorken diğer tarafını yani zübbeleri ahlaksızlığına bahane arayan sözde deist ve ateistler temsil ediyor. Aklıyla ilmiyle ateist veya deist olanlar bu yazının muhatabı değildir. Ben ateizm ve deizm istismarcılarından bahsediyorum. Tıpkı din istismarcıları gibi bunlar da. Bu tipler genelde koca bulamamış ya da bulamadığını da itiraf edemeyip yaşı geçmiş çareyi modernist takılmada aramış. Oradan birini bulur muyum diye düşüne düşüne şirazesi şaşmış yahut internette eğitim seviyesini ateist takılarak gizleyip biraz daha nitelikli kız peşine düşen tipler. Bunların arasında boşanmışından bunalım yaşayana kadar hepsini bulmak mümkün. Tartışmada en güçlü metodolojileri küfür ve hakaret.
Gelelim cübbeler güruhuna. Bunlar da toplumsal tabaka olarak aynı seviyede kişiler. Hatta işini kaybedip dükkanını batırıp, bir tas çorba peşinde olanlar. Veyahut normalde bir şey olamayıp bu güruhların himmetiyle akademisyen olanlar. Bunlar da H.z. Peygamberi (a.s.) çok sevdiklerinden değil de genelde ondan kendilerine rol devşirmeye çalışanlar. Efendilerinin yollarına gül suyu dökülenler, görünce elektrik akımına kapılanlar, trafocular, kendilerine ilham ve vahiy yazdırılanlar falan filan… Ortak noktaları böyle adam yerine geçeceklerine inanmak. Pek ahret gibi falan da bir kaygıları yok. Genelde karşıdaki muhatabı bunlarla bastırmaya çalışırlar. Sadece Sünni cenahta değil her mezhepte var bunlardan. Son incileri de “imam-hatipler kapatılsın oldu.
Bunca zaman bu cümlenin arkasında hep “dinsiz” laik anlayış arandı. Ya da aslında aranması istendi. Ama bunu hep isteyen onlardı. Küp taşan öfkeyi fazla kaldıramayınca sonunda taşan taştı. Cübbe eteklerinden taşlar dökülmeye başlandı. Hepsi ayrı bir din olmaya aday (belki de bir kısmı gizliden veya açıktan olmuş), uydurulmuş Kur’an dışı yorumlarla oluşturulan cemaat, tarikat ya da mezhep, adına ne derseniz deyin azalan rağbet ve müşteri potansiyeli yüzünden imam hatiplere bulaştı. Düne kadar sürülecek tarla olan bu mecra neden rahatsızlık vermeye başladı?
Çünkü gelen müşteriler azalmaya başladı. Bütün akademik camiada bu güruhların kadrolaşmasına rağmen, uydurulmuş dinlerin oldurulmuş profesörleri okuyan, düşen, sorgulayan bir dalganın önüne geçemiyor. İlahiyatlardan mezun olanlar mezun olana kadar hocalarını dinliyorlar. Çünkü internet gerçeği yaşanmışlıklarla birleşince hayat boyu atadan gelen şeylerin bir masal olduğuna kanaat getiren nesil atadan öğrenilenin yahut şeyhten, efendiden bilmem kimden rivayet edilenin değil Allahtan inenin peşine düşüyor. Çok az bir kısmı sorumluluktan kaçmak için Tanrıyı ya inkar edip ateist oluyor ya da hayatından çıkarmak için deist oluyor. Skolastik düşünceyi zir ü zeber eden matbaa bugün Emevilerden günümüze kadar gelen ister Şia, ister Sünni, isterse Vahhabi cübbesi altında olsun vahyin üstündeki siyasi sultaları zir ü zeber etmeye aday durumda. Esas korku hem internette hem de İmam-hatiplerde kol gezen Felsefe ve Edebiyattır. Bu örgütlere imkân verilse ki o imkân şu sıralar fazlasıyla var, bütün okullardan kaldıracaklar. Her zaman söylüyorum çocuklar en azından kendi dini tercihlerini yapacakları ana kadar sorularına bilim ve Kur’an dışı kaynaklardan cevap aramalarına mani olun ya da bu kaynaklardan cevaplar verin. Bu günümüz bilişim çağında çok kolaydır. Onlara kaynaksız belgesiz tek tevile dayalı yorumlardan kaçınmanın yollarını öğretin/öğretelim. İslam’ın mantıkdışı bir din olmadığı Kur’anla ve çağdaş müfessirlerin tespitleri ile ortadadır. Hal böyleyken, çölde yuvalanmış bedevilerin yahut nalin, satan, terlik satan, cübbe satan Arabist yapıların, rivayet gruplarının halleri ve yaşantıları ortada iken onlara itibar etmeyelim. Bir grubun ya da siyasal oluşumun vesayeti ile değil kendi imkânları ile ilahiyat okumuş bağımsız düşünen ve Kur’anı merkez kabul edenlere hoca denir. İlkokul mezunu bile olmamış birine hangi yasal merci hocalık payesi veriyor?
İMAMHATİPLER KAPATILIRSA NE OLUR?
Daha doğrusu çocuklarınız edebiyat ve felsefe görmezse ne olur? Bu herkes için geçerli değil gerçi ortada Türklük gibi kültürel bir olgu da var ama; Cevap çok basit gider Afganlı din kardeşimize Din-i Mübin-i İslam namına dördüncü eş olur, buna da “normal” der. İşte Fulya’nın programı ortadadır. Gerçi ona dördüncü eş olamazsa Türkiye’de bir köşe yazarı ya da bir akademisyen de olabilir bazen.
Başlığa gelince onu nereden mi esinlendim. Mahzuni Şerif’in oğlu Emrah Mahzuni’nin meşhur şiirinden:
Gide gide sana geleyim derken
Cübbeler içinde kaldım Atatürk
Küpeler kulakta saçlar omuzda
Züppeler içinde kaldım Atatürk.