NURAY BAŞARAN
Çukurambar Borsası dizimizin bir önceki bölümünde , Çukurambar’da yaratılan FETÖ Borsası’nı yazmıştım. Tam da bu noktada hazır savaşılan bir cemaati konu almışken (yani cemaatler ve tarikatlara değinmişken), buradaki ‘kadrolu’ iş takipçileri ve ihalecilerin, son zamanlarda bazı cemaat ve tarikatların adını kullanarak oluşturdukları borsaya değinmemek olmaz.
Aslında burada yazacaklarım biraz trajikomik. Ama gerçek.
Bu borsanın bazı sakinleri, gerçekten kendince ‘geçerliliği’ne inandıkları cemaat liderlerine gidip, seramonilerini yerine getirip, gerçekten tövbe ettiğine inanıyor.
Sonra da gelip ‘Çukurambar Borsası’nda aynı işine ‘İslami kılıf giydirilmiş’ haliyle devam ediyor. Ve çoğu zaman da konuşmalarına, ‘bak kardeşim biz şu inançtayız. Tefeci değiliz, kazandığımız kumara gitmiyor. Kötü alışkanlığımız yok. Çocuk okutuyoruz, şu hayırları yapıyoruz. Alacağımız parayı bunlara harcıyoruz. Bu işin sonunda; siz de, ben de hem iş yapacağız hem de hayır-dua alacağız’ diye devam ediyor.
Üstelik de bu bağlantı ile , kendince o cemaat ya da saygı gördüğünü düşündüğü o cemaat liderinin zırhına da bürünüyor. Hatta kazancının bir kısmını (tabii FETÖ’de olduğu gibi belirli bir yüzdesi olmasa da ) belirli oranda o tarikata ve cemaate ‘hayır-hasenat ‘ için de gerçekten veriyor. Böylece kendisinin iç dünyasını da rahatlatıyor. Cemaat ve tarikatı kendince arkasına da alıyor. Herhangi bir durumda o cemaat, ‘bağışçı’larına sahip bile çıkabiliyor.
Artı, mevcut hükümeti ‘dini’ tarafından yakalayıp, hükümeti kendine taraftar ediyor. (İstismarın daniskası yani. )
Ama çok görmemek lazım. Çünkü siyasetin kurumları ve bürokrasisi, bir çok ihale kazanan iş adamına, ‘ihaleyi aldınız ama yanına cami, yetmez bir de okul, onun yanına o da yetmedi bir de Kuran Kursu açın’ şeklindeki tekliflerini Ankara’da ve iş dünyasında bilmeyen yok.
Mesela sağlık cihazı getiren bir gurup , yurt dışında cihazı getiren ve kendisine ortak olan gruba, bir tane kendilerine hediye etmelerini, çünkü cemaatteki liderin bu konuda hastalığının olduğunu, cihazın bir tanesinin ona hediye edilmesi durumunda, tüm hastanelere bu cihazın satışının kolay olabileceğini söyleyebiliyor. Bu yetmiyor, aralarındaki diğer alış veriş paylaşımındaki anlaşmazlıkta arkasında olan cemaat ile ortağını korkutabiliyor. Ya da karşı tarafa bununla nasıl bir sevap ve dua alacağını da söylemeyi unutmuyor. İnanılır gibi değil ama bunların kayıtları ve canlı şahitleri devlet kayıtlarında mevcut. Bu sadece bir örnek.
Öte yandan, bazı bakanlıklardaki bu cemaat ve tarikatların desteği ile koltuklarında oturan, bakan, milletvekili ve bürokratlar da , bu cemaat vasıtasıyla gelen taleplerde, haliyle ‘hassasiyet’ (!) sahibi oluyorlar.
Bunların bir başka versiyonu ise, bu cemaatlerin önde gelenleri ile iş bağlayanlar. Bunlar henüz gidip o cemaate bağlanıp ‘tövbe ‘edip üye olmasa da , o cemaatlerin önde gelenleri tarafından ‘kabul’ görebiliyor. Ve ‘Çukurambar Borsası’nda güçlü cemaatler ve cemiyetler ile bağlantısı olup ün yapanlar olarak geçiyor.
Düşünebiliyor musunuz, hangi kurumda hangi cemaat ve cemiyet etkinse burada iş yapmak isteyenlerin yolu ister istemez buralardan geçiyor.
Nitekim daha yakın geçmişte, Turkcell’den FETÖ’ye çekilmiş ‘paralel’ hattı bilmeyen yok. Devlet kayıtlarına ‘paralel hat’ olarak geçen bu hatta ek olarak, zaman zaman bazı ‘Vakıflar’a şirketlerden yapılan bağışlar da cabası…. Bunlar da devletin kayıtlarında var. Acı ama gerçek.
Düşünebiliyor musunuz son yıllarda büyük özel şirketlerin Ankara ofislerinde artık ‘KAMU PERSONELİ’ adı altında istihdam edilen insanlar var.
Bunlar ne mi yapıyor?
Kamudaki kişiler ya da onlara ulaşabilecek kişilerle ilişki yönetiyor. İşleri bu!
Bunlar çoğu zaman, kamuda üst düzey yöneticilerinin yakınlarından ya da onların önerdiği kişilerden seçiliyor. Her şeyden önemlisi bu insanlar , ‘Çukurambar Borsası’nı ve bu kültürü iyi biliyorlar. Çünkü neredeyse görev tanımları böyle….Hangi bürokrata kimin tarafından yaklaşılacağına, akrabalarının kim olduğuna, hangi STK’ya bağlı ya da yakın olduğunu bilmek en önemli görev tanımları arasında. Hatta adeta hayatlarının parçası. Çok görmemek lazım, bu onların işlerini muhafaza edebilme ve kazanç kapısı… Ve iş yerindeki başarısı!,
Bu arada ‘Çukurambar Borsası’nın aktörlerinin kendilerine göre ‘lakap’ları da var:
Hacı, Hafız, Amca, Abi, İmam, danışman…. genellikle başkan!
Evet değerli okurlar. Ne kadar içim yansa da, yakın dostlarım, ‘Yazma başın derde girer’ dese de, korkmayacağım, yılmayacağım ve yazacağım. İçim yana yana yazmaya devam edeceğim.
Uzun ve ‘Yalnız’ adam, Ey Recep Tayyip Erdoğan, ‘Çukurambar Borsası’nın simsar ve broker müsveddelerine kesin ‘raconu’!... Bitirin bu borsayı!
Yarın belediyelerle ve atanan danışman ve onların atadığı danışmanlarla, ertesi gün Çukurambar’da medyanın kokuşmuşluğu ile yazı dizimize son vereceğiz.