Yerel seçimler öncesi artık tüm partiler strateji belirlerken, bu yerel seçimlerin sıradan ve normal yerel seçimler olmayacağını söylemek yerinde olur. Bu nedenle de özellikle bazı illerde, ‘ partiler üstü ‘ devlet stratejisi oluşturmaya ihtiyaç vardır.
Peki neden?
Görünen o ki gelinen noktada, artık küresel sermaye ve ulus devletlerin mücadelesi her zamankinden daha belirgin. Avrupa’da başlayan ulus devletlerin gelecek mücadelesi ve bilinci artarken, bölgemizdeki bölge ve şehir devletleri projelerinin en çok Türkiye’yi etkileyeceği artık gündemimizin ayrılmaz bir parçasıdır.
Öyle ki, Suriye’nin Kuzeyi ve Irak’ın Kuzeyinde oluşturulmak istenen yapılar ve İdlib’deki son gelişmeler ile Türkiye’nin üniter yapısını koruma mücadelesinin her zamankinden daha çok olacağı ortadadır. Hatta artık eyaletlerin sınırlarını belirleme noktasına gelinmesi olasılığı da kimse için sürpriz değildir.
Bu nedenlerle, özellikle Çukurova Bölgesi’ndeki bazı illerdeki yerel yönetim seçimleri ile buralara kimin belediye başkanı olacağının önemi ve stratejik olarak anlamı, şimdi daha da hassas bir konudur.
Hem Doğu Akdeniz’deki, hem de güney doğumuzdaki gelişmeler göstermektedir ki, Türkiye içindeki bir hareketlenme ve iç savaş senaryosunun deneneceği en önemli bölge artık Çukurova Bölgesidir.
Bu çerçevede en önemli ve jeopolitik açıdan önde gelen iller ise; Adana, Antalya, Mersin ve Hatay’dır.
Zaten Çukurova Bölgesi’nde tarım ve sanayiinin bittiği bir dönemde, bu illere tek tek baktığımızda resim daha da net ortadadır.
Örneğin Adana. Adana’da bir İsrail projesi olarak Ortadoğu’nun Las Wegas’ı yapılarak ‘ Yeni Adana ‘ yaratılmaya çalışılmaktadır. Ki bu çalışma Aytaç Durak’ın Belediye Başkanı olduğu dönemde en çok tartışılan konular arasındaydı. Çukurova’daki sanayiinin Mısır’a gitmesinden sonra, Adana’da artık pamuk ve tarım da çoktan terk edilmiş ve Adana’ya yeni biçilen rol ise, Ortadoğu’nun zenginlerini buraya çekerek paralarının kumar yoluyla alınması projesi , en önemli gelecek projesi haline getirilmiştir. Hatta daha ileri gidersek, olası bir federatif yapı içerisinde Adana, jeopolitik yapısı itibarıyla bir orta boy devlet olma yolunda kilit olabilecek durumdadır.
Neden?
Hem Doğu Anadolu, hem de Batı Anadolu’nun tam ortasındadır. Ankara’nın güney merkezi olması açısından da, yerel yönetimlerde Ankara ile uyum içerisinde, devletin üniter yapısının korunması noktasında , yeni çalışmalar yapılması gereken illerin başındadır. Yumurtalık petrol boru hattı, keza yine İncirlik Üssü gibi stratejik yapılar da Adana il sınırlarındadır. Adana’nın yüzde 35’i yerli. Yüzde 30’u Kürt kökenli, yüzde 25’i de Arap kökenli vatandaşlarımızdan oluşmaktadır.
Bir diğer stratejik il ise Mersin’dir. Dışarıdan en çok göç alan ilerimizden olan Mersin, kuşkusuz sınırları içerisindeki limanı nedeniyle de daha önemli ve stratejik durumdadır. Mersin Limanı’nın kurulacak olası Kürt Devleti’nin limanı yapma hayallerinin kurulduğu bir dönemde, seçilecek belediye başkanı ‘devlet aklı’ ile seçilmeyip de nasıl belirlenebilir ki? Türkiye’nin tüm sahillerinin elinden alınmak istendiği bir dönemde, Mersin’de sıradan sadece bir belediye başkanı seçmek, cahillikten öte vatan hainliği ile de eş değerdir.
İdlib’teki gelişmelere bakınca, savaşın süresinin ne olacağı ve Türkiye’ye olası etkilerinin de iyi hesaplanmasında fayda vardır. Özellikle Doğu Akdeniz üzerindeki enerji kaynakları nedeniyle tüm dünya devletlerinin donanmalarını ve savaş gemilerini, hatta filolarını burada konumlandırmışken , Hatay’ın stratejik durumunu da unutmamak gerekir diye düşünüyorum. Tabii İskenderun Limanı da …Artık aleni olarak ; merkezi İzmir olan Ege Cumhuriyeti, Trakya Cumhuriyeti ve merkezi Antalya olan Akdeniz Cumhuriyetleri konuşuluyorsa ‘devlet aklı’ nın bu şehirlere özel önem göstermesi ve buralardaki adayları özel süzgeçten geçirmesi gerekir diye düşünüyorum.
Bu nedenle, ben bu hafta bu illeri dolaşıyor ve bir nebze nabzı tutuyor olacağım. Tabii bu arada bu bölgeyi yazmışken, unutulan ne unutturulan Kıbrıs’a da dikkat etmek lazım. Zira son zamanlarda, gerek kur, gerekse farklı mekanizmalar ile köşeye sıkıştırılmaya çalışılan Türkiye’nin önüne konacak en önemli dosya Kıbrıs olacaktır. Şimdiden kapalı kapılar ardında, Kıbrıs ile ilgili istenebilecek tavizler küresel dünya güçleri tarafından harıl harıl hazırlanırken, Anadolu’nun suyunu Kıbrıs’a götürdüğümüzü de hatırlatmak isterim. Şimdi o suyu isteyen bir başka önemli bölge ülkesi İsrail var ki, en büyük hayali de, Kıbrıs suyunu İsrail’e taşımaktır. Malum yeni yüzyılın enerjiden sonra en değerli maddesi ‘su’ dur. Ve yeni savaşlar belki de ‘bir kaşık su’ dan çıkacaktır.