Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı'nın ardından millete seslendi.
Konuşmasına, Berlin Olimpiyat Stadı'nda oynanan Euro 2024 hazırlık maçında Almanya karşısında tarihi bir galibiyete imza atan A Milli Futbol Takımı'nı kutlayarak başlayan Erdoğan, millilerin, deplasmanda 72 yıl sonra gelen 3-2'lik skorla hem büyük bir sevinç hem de oynadıkları oyunun güzelliğiyle tarifsiz bir gurur yaşattığını söyledi.
Gurbetçilerin coşkuyla Milli Takımın yanında yer almalarının da ayrıca anlamlı olduğunu belirten Erdoğan, Berlin Olimpiyat Stadı'nı adeta bayram yerine çeviren tüm gurbetçilere şükranlarını sundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, millilerin, bu başarı çıtasını daha da yukarıya taşıyarak, 2024 Avrupa Şampiyonası'nda yeni zaferler tattıracaklarına inandığını dile getirdi.
Türkiye Yüzyılı'nın inşası için verdikleri mücadeleyi kararlı bir şekilde sürdürdüklerini vurgulayan Erdoğan, son Kabine Toplantısı'ndan bu yana içeride ve dışarıda birçok etkinliğe, zirveye, görüşmeye, açılış törenine iştirak ettiğini kaydetti.
Kazakistan'ın ev sahipliğinde "Türk Devri" temasıyla Astana'da düzenlenen Türk Devletleri Teşkilatı'nın 10'uncu Zirvesi'nde Türk dünyası olarak birliği, beraberliği, dayanışmayı bir kez daha perçinlediklerinin altını çizen Erdoğan, teşkilatın hem üye sayısı hem işbirliği alanı hem de kurumsallaşma açısından katettiği mesafeden memnuniyet duyduklarını söyledi.
Erdoğan, Gaspıralı İsmail Bey'in 1,5 asır önce hayalini kurduğu "dilde, fikirde, işte birlik idealine" adım adım yaklaştıklarını ifade etti.
"Bağların daha da kuvvetlenmesini sağlıyoruz"
Macaristan'ın ardından geçen yıl KKTC'nin anayasal ismiyle teşkilata gözlemci üye olmasının tarihi bir adım olduğuna işaret eden Erdoğan, böylece Kıbrıs Türküne uygulanan tecridin kırılması yanında Türk dünyasının Kıbrıs halkına olan desteğini de ortaya koyduklarını dile getirdi.
Erdoğan, geçen hafta 40'ıncı kuruluş yıl dönümünü gururla kutlayan KKTC'nin 15 Kasım Cumhuriyet Bayramı'nı tebrik ederek, şunları kaydetti:
"Ömrünü Kıbrıs davasına vakfeden Doktor Fazıl Küçük'ü, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ı bir kez daha rahmetle yad ediyorum. Enerjiden güvenliğe, savunmadan altyapı yatırımlarına kadar her alanda attığımız adımlarla anavatanla yavru vatan arasındaki ekonomik, ticari ve beşeri bağların daha da kuvvetlenmesini sağlıyoruz. Son olarak 4 ay önce 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı'nda, Ercan Havalimanı'nın Yeni Terminal Binası ve pistinin açılışını gerçekleştirdik. İnşallah çok daha fazlasını başaracağız. Zaman, verdiği sözlerin hilafına davranarak Kıbrıs Türklerini cezalandıran Avrupa Birliği'nin ne kadar büyük bir yanlış yaptığını ispat edecektir. Maruz kaldığımız onca haksızlığa rağmen adil ve kalıcı çözüm irademizi muhafaza ediyoruz. Bunun yolunun da Kıbrıs Türklerinin eşit egemenliğinin ve eşit uluslararası statüsünün teyit edilmesinden geçtiği kanaatindeyiz."
"En büyük zararı Ermenilere verdiler"
Kıbrıs Türkünü ambargolarla haklı davalarından döndürmeye çalışanların, Kafkasya'da yeni oyunlar peşinde koştuğuna dikkati çeken Erdoğan, "Kimi Batılı güçler Karabağ Savaşı ile birlikte bölgemizde artık yepyeni bir dönemin başladığını halen idrak edemiyor." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları ifade etti:
"Ermenistan'ı yıllarca kışkırtarak bu coğrafyada yaşayan tüm insanların acıları, sıkıntıları ve kavgaları üzerinden kendilerine rant devşirenler, aslında en büyük zararı Ermenilere verdiler. Gerçekleşmesi mümkün olmayan ham hayalleri körükleyerek Ermenileri istismar ettiler, kullandılar, güvensizliğe mahkum ettiler. Bu gerçeği artık Ermenistan'ın da görmesi ve kabullenmesi gerekiyor. Ermeni halkı ve yöneticilerinin güvenliği binlerce kilometre ötede değil, komşularıyla barışta ve işbirliğinde aramaları daha doğru olacaktır. Batılı ülkeler tarafından gönderilen hiçbir silah ve mühimmat, kalıcı barış ortamının sağlayacağı huzurun yerini tutamaz. Ermenilerin 30 yıl sonra ortaya çıkan barış fırsatını yine farklı hülyalara kapılarak boşa harcamamaları en büyük temennimizdir. Buradan bir kez daha Ermenistan'a, Azerbaycanlı kardeşlerimizin uzattığı barış elini tutması çağrısında bulunuyorum. Türkiye olarak bizim de Azerbaycan ile işbirliği içinde sürecin başarısı için gerekli adımları atmaya hazır olduğumuzu tekrar ifade ediyorum."
"Küresel rekabette yerimizi aldık"
Kazakistan dönüşü açılışını yaptıkları Ford Otosan Yeniköy Fabrikası'nın toplam 3 bin 500 kişiye istihdam sağlayacak önemli bir yatırım olduğunu belirten Erdoğan, otomotiv sektörünün Türk ekonomisinin lokomotifi olmayı sürdürdüğünü vurguladı.
Erdoğan, geçen yıl 9 milyar doların üzerinde dış ticaret fazlası verilen bu sektörde Türkiye'nin, dünyanın 13'üncü en büyük otomotiv üreticisi konumunda olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:
"Ancak Türkiye, dünyanın sayılı otomotiv ihracatçılarından biri olmasına rağmen, maalesef uzun yıllar kendi yerli ve milli markasına sahip değildi. Togg'un üretimi ve satışa başlamasıyla yeni gelişen elektrikli araçlar alanında kendi markamızda küresel rekabetteki yerimizi aldık. Her aşamasını yakından takip ettiğim bu projenin hayata geçmesiyle 'Türk araba yapamaz' diyenleri, 'fabrikada üretim bandı yok' diyenleri, 'bu araç satılmaz, vatandaş bunu almaz' diyenleri, yani bundan 60 yıl önce Devrim Otomobili Projesini garaja mahkum eden zihniyetin günümüzdeki uzantılarını hüsrana uğrattık. Birilerinin müstehzi bir edayla 'bunun fabrikası nerede' diyerek aklınca dalga geçtiği Togg şimdiye kadar 12 bine yakın teslimat yaptı. Üretim bandından inen ve teslim edilen araç sayısı günden güne artıyor. Geçen yıl dünyada 14 milyon elektrikli araç satıldığı düşünüldüğünde bu yarışa nasıl isabetli bir zamanda dahil olduğumuz daha iyi anlaşılacaktır."
Erdoğan, kasım ayının ilk haftası Rize'de toplam yatırım bedeli 2 milyar 886 milyon lira olan eser, proje ve hizmetlerin resmi açılışını yaptıklarını anımsattı.
Ekonomik İşbirliği Teşkilatı'nın 16. Zirvesi'nin 8-9 Kasım'da Özbekistan'da düzenlendiğini hatırlatan Erdoğan, zirvede Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev'in yanı sıra katılımcı ülkelerin liderleriyle bir araya geldiğini söyledi.
Vefatının 85. yıl dönümü olan 10 Kasım'da hem Cumhuriyetin banisi Gazi Mustafa Kemal'i hem de kahraman silah arkadaşlarını bir kez daha saygıyla yad ettiklerini ifade eden Erdoğan, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunun anma toplantısında Türkiye'nin geçmişten bugüne serencamını ve Cumhuriyet dönemini değerlendirme imkanı bulduklarını dile getirdi.
"5 milyon fidanı toprakla buluşturduk"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, her yıl Milli Ağaçlandırma Günü olarak kutlanan 11 Kasım'ı bu sene de ülke genelinde bir ağaçlandırma seferberliğine dönüştürdüklerini belirterek, şöyle konuştu:
"Milli Ağaçlandırma Günü'nde Türkiye'nin 2023 noktasında 5 milyon fidanı toprakla buluşturduk. Ayrıca, her ilimizde 100. Yıl Cumhuriyet Ormanlarının kuruluşunu gerçekleştirdik. Bu tablo, küresel ısınmanın ve iklim değişikliğinin tüm insanlığın bekasını tehdit eder boyutlara ulaştığı bir dönemde ayrıca önemlidir. Önümüzdeki dönemde havanın, suyun, toprağın, ağacın ve varisi olduğumuz bütün güzelliklerin korunması için daha çok çalışacağız. 'Türkiye Yüzyılı'na Nefes' sloganıyla yürüttüğümüz. bu çalışmalara destek veren herkese, milletimin her bir mensubuna teşekkür ediyorum."
"Türkiye, kerim devlet vasfına dönemimizde kavuştu"
Türkiye'yi yeni bir tasavvur ve yaklaşımla tanıştırdıkları bütün bu alanların başında, sosyal devlet olgusunun geldiğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Türkiye Cumhuriyeti Devleti, tarihten tevarüs ettiği kerim devlet vasfına tam manasıyla ilk kez bizim dönemimizde kavuşmuştur. Kurucu kadronun hayallerini süsleyen, kimsesizlerin kimsesi olan cumhuriyet özlemi, gayretlerimiz neticesinde 21 yılda idealden çıkıp, hakikate dönüşmüştür. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın düsturu, ülkemize dünyanın en geniş kapsamlı sosyal güvenlik ve sağlık sistemini kazandırdı. Devletimizin şefkat şemsiyesi dışında hiçbir vatandaşımızın kalmaması için özel çaba harcadık. Fakir fukara, garip gurebanın elinden tuttuk. Şehitlerimizin emanetlerine, kahraman gazilerimize sahip çıktık. Engelli kardeşlerimize, bakıma muhtaç yaşlılarımıza, yetim ve öksüz çocuklarımıza kucak açtık. Çeşitli destek programlarından evde bakım hizmetlerine kadar farklı alanlarda yeni düzenlemeleri devreye aldık. Halkçılık maskesi altında yıllardır bu ülkede halk düşmanlığı yapanlar bilmese de hizmetlerden faydalanan kardeşlerimiz evinde, iş yerinde, okulunda, hastanesinde her yerde bu gerçekleri bizzat görüyor ve yaşıyor."
"Darülacezemizi donanımlı komplekse kavuşturduk"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sosyal devlet uygulamalarında da mevcutla yetinmediklerini, kendilerini sürekli geliştirdiklerini ifade ederek, şunları söyledi:
"Geçen hafta hizmete sunduğumuz Darülaceze Sosyal Yaşam Şehri bunun en son örneğiydi. 2. Sultan Abdülhamid Han'ın emaneti 128 yıllık büyük bir çınar olan Darülacezemizi her açıdan donanımlı, rahat, huzurlu ve güvenli bir sosyal hizmet kompleksine kavuşturduk. İnşaat alanı 146 bin metrekareyi bulan, şimdilik 928 yatak kapasitesine sahip yatay mimari tarzında inşa edilen, 23 bloğu, camisi, kilisesi ve havrasıyla gerçekten muhteşem bir eseri ülkemize kazandırdık. Yaşadığımız deprem felaketine rağmen 1,5 yıl gibi kısa sürede inşasını tamamladığımız Darülaceze Sosyal Yaşam Şehrimizin, sakinleri başta olmak üzere milletimize hayırlı olmasını diliyorum."
"İhtiyaç sahiplerinin imdadına koşuyoruz"
Türkiye'nin yurt dışında da mazlumun, mağdurun, ezilenlerin, zulme ve baskıya uğrayanların yanında olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
"AFAD, Kızılay ve TİKA'mızla dünyanın en zor coğrafyalarında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarımız ile ihtiyaç sahiplerinin imdadına koşuyoruz. Türkistan'dan Afganistan'a, Balkanlar'dan Afrika'ya kadar nerede gözü yaşlı, gönlü kırık kimse varsa Türkiye'nin şefkat eli oradadır. Filistin'deki mazlumların acısı nasıl bizim acımızsa Uygur kardeşlerimizin, Ahıska Türkü, Kırım Tatarı, Kerkük Türkmen'i kardeşlerimizin sıkıntısı da aynı şekilde bizim sıkıntımızdır. Hiçbir ayrım yapmadan bunların hepsiyle yakından ilgileniyoruz. Her kim Türkiye'yi soydaşlarının derdine sırtını dönmekle itham ediyorsa ya gafildir ya cahildir ya da yabancı güçler namına çalışan beşinci kol elemanıdır. Türkiye'nin soydaş ve akraba topluluklara yönelik hassasiyeti zirveye bizim dönemimizde çıkmıştır. İnşallah bundan sonra da her daim kardeşlerimizin yanında olmaya devam edeceğiz."
"Gazze'de 7 Ekim'den beri tam anlamıyla vahşet sergilenmektedir"
"İsrail'in 7 Ekim'den beri süren, ahlaksız ve alçak saldırıları altında hayatta kalma mücadelesi veren Gazze halkına bu anlayışla sahip çıkıyoruz." diyen Erdoğan, şimdiye kadar Gazzelilere ulaştırılmak üzere 11 uçak dolusu malzeme ile bir sivil insani yardım gemisinin Mısır'a gönderildiğini kaydetti.
"Gazzeli kardeşlerimiz için toplam 800 tona varan insani yardım malzemesini bölgeye sevk ettik." diyen Erdoğan, Mısır makamlarıyla işbirliği içerisinde yardım malzemelerinin Refah Sınır Kapısı'ndan Gazze'ye ulaştırılmasını sağladıklarını ifade etti.
Erdoğan, "Biliyorsunuz İsrail, suyunu, yakıtını, elektriğini, iletişimini komple keserek Gazze halkını sadece öldürmekle kalmıyor, aynı zamanda teamülden hastaneleri bombalayarak, Gazzelilerin direniş azmini de kırmaya çalışıyor. Üstat Sezai Karakoç'un şu mısralarında anlattığı vahşet tablosu, Gazze'de ve işgal edilmiş Filistin topraklarında yaşananlara tercüman olmaktadır. 'Gülle kusuyor ana rahmi. Bomba parçalıyor beynini bebeğin. Tanklar saldırıyor evlere, bir anda ev yok, tank var. Uçak var, gök yok, utanç var. Ve kime karşı bütün bunlar, masum Müslümanlara karşı.' Gazze'de 7 Ekim'den beri tam anlamıyla vahşet, bin yıl önceki Haçlı işgalinde, 2. Dünya Savaşı'nda yaşananları aratmayan bir gaddarlık sergilenmektedir." dedi.
İsrail yönetiminin askeri ve silahlı sivilleri ile "bir atışta iki ölü" diyerek hamile kadınları daha doğmamış bebekleriyle katletmekle övünen bir cinnet hali içinde olduğunu ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çocukları, daha ağzı süt kokan sabileri, onların anne ve babalarını, yaşlı erkek ve kadınları uçaklarla, tanklarla, toplarla bombalayarak üzerlerine mermi yağdırarak öldürmenin adı savaş değildir. Bunun adı barbarlıktır, eşkıyalıktır, devlet terörüdür. Netanyahu, İsrail halkı nezdinde tamamen yitirdiği itibarını hastaneleri, okulları, ibadethaneleri bombalayarak yeniden kazanma çabasındadır. Bilhassa hastaneler, İsrail mezaliminin sembolü olmuştur. Gazze'de hizmet veren neredeyse tüm hastaneler, İsrail'in saldırıları sebebiyle ya yıkıldı ya zarar gördü ya da kullanılamaz hale geldi. Gazze'nin en büyük sağlık tesisleri olan El-Ehli Baptist ve Şifa hastanelerinde yaşanan vahşeti hepimiz takip ettik. Bu hastanelerle ilgili İsrail'in ortaya attığı iddiaların tamamen safsatadan ibaret olduğu anlaşıldı ama buna rağmen Akif'in 'tek dişi kalmış canavar' diye tarif ettiği güya medeni dünya, İsrail'in hastanelere yönelik saldırılarını sessizce seyretti. Hatta savaş hukukunun açık ihlali olan hastane saldırılarına 'İsrail'in kendini savunma hakkı' diyerek destek veren ülkeler gördük. Bu iklimde biz kalbimizle buğz ve dilimizle ifade etmenin yanı sıra, elimizle de üzerimize düşenleri yapmanın gayreti içindeyiz."
"Avrupa'sından Amerika'sına hiçbir ülkeden en küçük bir tepki dahi gelmiyor"
Gazze'deki tek onkoloji hastanesinin vurulması akabinde buradaki kanser hastalarının Türkiye'ye sevkiyle ilgili girişimleri başlattıklarını belirten Erdoğan, aralarında kanser tedavisi görenlerin de yer aldığı toplam 88 hastayı, 61 refakatçisiyle birlikte Türkiye'ye getirdiklerini söyledi.
Perşembe günü kanser hastalarını ziyaret ettiklerini, acılarını paylaştıklarını, millet adına dualarını almanın bahtiyarlığını yaşadıklarını belirten Erdoğan, Gazze'de mahsur kalan vatandaşların bir kısmının tahliyesini dün gerçekleştirdiklerini, diğerleri ile ilgili de çabaların sürdüğünü ifade etti.
Erdoğan, şunları kaydetti:
"Biz dayanışmanın gücüne, paylaşmanın bereketine inanan insanlarız. Tarih boyunca olduğu gibi günümüzde de Türk özlenendir, gözlenendir. Mazlum ve mağdurların hamisidir. Türkiye tarihi misyonunu nemelazımcılık yaparak değil, başı dara düşenlere kucak açarak yerine getirebilir. Biz de Gazzeli mazlumların imdadına koşarken, işte bu misyonun hakkını vermeye çalışıyoruz. Aziz milletim, Türkiye olarak Gazze'de akan kanın durması için seferber olmuşken, Batılı ülkelerin vicdansızlığını yüzümüz kızararak takip ediyoruz. İsrail işgal güçleri her gün kadın, çocuk, gazeteci, doktor, yaşlı, sivil demeden masumları katlediyor ama Avrupa'sından Amerika'sına hiçbir ülkeden en küçük bir tepki dahi gelmiyor.
Çocuklara, kadınlara ve yaşlılara karşı atom bombası atma tehdidi dahil modern savaş araçlarının tamamını kullanan İsrail ve onu destekleyen herkes sadece tarih önünde değil, insanlık vicdanı nezdinde de yargılanacaktır. İspanya gibi bir, iki vicdan sahibi ülkeyi dışarıda bırakırsak, Batılı kurum ve kuruluşlar Gazze'den yükselen feryatlara kulaklarını tamamen tıkadılar. Ateşkes sözcüğünü kullanmaktan bile çekinen bir ürkeklikle, daha doğrusu korkaklıkla karşı karşıyayız. Holokost utancı, Avrupalı liderleri adeta esir almış durumda. Sadece yöneticiler değil, Batılı entelektüeller, basın kuruluşları ve insan hakları örgütleri de aynı şekilde İsrail'i aklamanın peşinde. İsrail yönetimi de Holokost'u, Filistinlilere yönelik soykırıma varan saldırıların kalkanı olarak kullanıyor."
İsrail'in, ateşkes çağrısı dahil, her türlü tepkiyi, antisemitizm parantezine alarak anında boğmaya çalıştığını belirten Erdoğan, buna Almanya'ya gerçekleştirdikleri son seyahatte bir kez daha üzülerek şahit olduklarını vurguladı.
"Almanya ile her alanda işbirliğimizi güçlendirmekte kararlıyız"
"Her ne kadar Gazze meselesinde farklı düşünsek de Almanya ile tarihten gelen güçlü dostluğumuza büyük ehemmiyet veriyoruz. 50 milyar doları bulan toplam ticaret hacmi ile en büyük ticaret ortağımız olan Almanya ile her alanda işbirliğimizi güçlendirmekte kararlıyız. Gerek Cumhurbaşkanı Sayın Steinmeier, gerekse Şansölye Olaf Scholz kendileriyle yaptığım görüşmelerde bu konularda mutabık kaldık." diyen Erdoğan, Gazze'deki insani trajedinin engellenmesi ve bölgede kalıcı barışın tesisi yolunda Almanya ile diyalog içinde olmayı sürdüreceklerini ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İsrail'in ne kadar uğraşırsa uğraşsın antisemitik yaftası vuramayacağı tek ülke Türkiye'dir. Çünkü Türkiye'nin ne uzak ne yakın geçmişinde böyle bir utanç lekesi göremezsiniz. Hak bildiklerimizi, birilerini rahatsız etse de cesaretle dillendirmemizin sebebi işte budur. Konuşurken rahatım, niye rahatım bizim borcumuz yok ama onların hepsinin İsrail'e borçları var ve onlar borç ödüyorlar. Sıkıntıları burada. Asıl utanç verici olay ise Batılı ülkelerin, katliamlarına kılıf uydurma noktasında İsrail ile sergilediği yalan kardeşliğidir. Nükleer ve kimyasal silah bahanesiyle Irak'ı işgal edenlerin, İsrail'in yalanlarına arka çıkmasına artık biz de şaşırmıyoruz. Aynı şekilde Irak'ta nükleer silah arayanların, İsrailli bakanların kameralar önünde sarf ettiği atom bombası itirafı karşısında tek cümle kurmamaları da ibretlik bir durumdur. Öyle ki İsrail nükleer silaha sahip olduğunu açıkça ikrar ve itiraf ediyor. Fakat bu konuda ne Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ne Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı herhangi bir inceleme başlatmıyor."
Erdoğan, nükleer silah meselesinin öyle meskut kalınacak bir konu olmadığını vurguladı.
Bugün İsrail'e ses çıkarmayanların yarın başka ülkelere söyleyecek hiçbir sözü olamayacağını dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Malumun ilamı olarak gördüğümüz İsrail'in nükleer silahları meselesinin unutulmasına ve unutturulmasına Türkiye olarak izin vermeyeceğiz. Riyad Zirvesi'nde ülkemizin gayretleri neticesinde illegal yerleşimcilerin terörist olarak tanımlanması ve savaş suçlarının takibi konularıyla birlikte nükleer silahlar hususunda da önemli kararlar alındı. İnşallah önümüzdeki dönemde her iki meseleyi gündemde tutmaya devam edeceğiz. Biz, şairin ifadesiyle, 'Zulmün topu var, güllesi var, kal'ası varsa, hakkın da dönmez yüzü, bükülmez kolu vardır.' düsturuyla mücadelemizi sürdüreceğiz."
Erdoğan, Gazze'deki vahşet karşısında insanlığın vicdanı ve sesi olma görevinin şu an Türkiye'nin omuzlarında olduğunu belirterek, eşi Emine Erdoğan öncülüğünde 15 Kasım'da İstanbul'da düzenlenen "Filistin İçin Tek Yürek Lider Eşleri Zirvesi"nin bu noktada bir kilometre taşı olduğunu söyledi.
Acının ve merhametin dilinin, dininin, ırkının olmadığını vurgulayan Erdoğan, bu anlayışla Türkiye'ye gelen Küresel Çağrı Metnine imza atan, bu zor zamanda yürekli duruş sergileyen tüm misafirlere teşekkür etti.
"Türkiye Yüzyılı'nın inşası yolunda gece gündüz çalışmaya devam edeceğiz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Ülkemizde Gazze'deki katliamlara, Filistin meselesine, Kudüs davasına şaşı bakanlara, hatta kendi akıllarınca istihzayla sulandırmaya çalışanlara hatırlatmak istediğim bir gerçek var. Türkiye'nin siyasi ve kültürel sınırları kendi resmi sınırlarından değil, Adriyatik'ten Çin Seddi'ne diye ifade edilen çok daha geniş bir hattan başlar. Ülkemizin önde gelen siyaset ve edebiyat erbabı Yahya Kemal doğup büyüdüğü Bursa'nın devamı saydığı Üsküp'ün elimizden çıkmasının ardından şöyle demiştir; 'Çok sürse ayrılık, aradan geçse çok sene/Biz sende olmasak bile, sen bizdesin gene.' Gerçekten de gönül coğrafyamızdaki her karış toprak için aynı hissiyatı duyuyoruz. Ne zaman ki biz bu coğrafyaları kendi dışımızda görmeye başlarsak, işte o vakit eldeki vatan da tehlikeye düşmüş olur.
Dahası bugün Gazze'de yaşananlara tepki vermezsek yarın vaat edilmiş topraklar denilen işgalci fanatizmin kendi topraklarımıza uzanmasına engel olamayız. İşte bu sebeple diyoruz ki 'Balkanlar'dan Kafkaslar'a, Karadeniz'den Akdeniz'in doğu kıyılarına kadar dört bir yanımızda yaşanan her hadise bizi doğrudan ilgilendirir. Karabağ'ın gönlümüzdeki yeriyle Gazze'nin gönlümüzdeki yeri aynıdır. Tıpkı Bosna ile Halep'i, Trablus'la Belh'i, Selanik'le Musul'u ayırt etmediğimiz gibi kendi kadim şehirlerimizle Kudüs'ü de aynı görüyoruz. Aslında bu vizyona sahip olmayan birtakım sözde aydınlara, siyasetçilere, medya mensuplarına, sosyal medya silahşörlerine ne desek boş olduğunu biliyoruz. Hamdolsun milletimiz bu vizyona sahiptir. Bu hakikatlerin farkındadır. Asırlardır her kritik vakitte olduğu gibi son gelişmeler karşısında da milletimiz duasını ona göre yapmakta, yumruğunu ona göre sıkmakta, gerektiğinde harekete ona göre geçmektedir. Kifayetsiz muhterisleri, kendi cehalet, kin, nefret ve kısır hesap bataklıklarıyla baş başa bırakarak Türkiye Yüzyılı'nın inşası yolunda gece gündüz çalışmaya devam edeceğiz."
"Gerektiğinde yeni operasyonlarla bu alçak, sinsi planları sahiplerinin başlarına geçirmekte kararlıyız"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugünkü Kabine Toplantısı'nda terörle mücadeleden ticarete, savunmadan ekonomiye uzanan geniş bir yelpazede gündemdeki konuları ele aldıklarını bildirdi.
Terör örgütleriyle ve organize suç şebekeleriyle mücadelelerini kararlı şekilde sürdürdüklerini vurgulayan Erdoğan, "Yılbaşından bu yana bir kısmı elebaşı seviyesinde yaklaşık 2 bin teröristi etkisiz hale getirdik. Döktükleri her damla kanın hesabını teröristlerden misliyle soruyoruz, soracağız. Son terörist ülkemiz için bir tehdit kaynağı olmaktan çıkarılıncaya kadar hudutlarımız içinde ve dışında bu mücadeleyi devam ettireceğiz." diye konuştu.
Güney sınırları boyunca kurulmak istenen terör koridorunu Suriye'nin kuzeyine gerçekleştirdikleri harekatlarla parçaladıklarını aktaran Erdoğan, Pençe harekatlarıyla bölücü örgütü Irak sınırından uzaklaştırdıklarını belirtti.
Bölücü terör örgütünü palazlandırma girişimlerini yakından takip ettiklerini bildiren Erdoğan, "Gerektiğinde yeni operasyonlarla bu alçak ve sinsi planları da sahiplerinin başlarına geçirmekte kararlıyız. 'Bir gece ansızın gelebiliriz.' ikazımız dün olduğu gibi bugün de geçerlidir." dedi.
Vatanın bekası, devletin bütünlüğü, milletin birliği uğrunda can veren aziz şehitlere rahmet dileyen Erdoğan, Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde şehit olan Piyade Üsteğmen Abdullah Köse'nin yakınlarına taziye dileğinde bulundu.
Kahraman gazilere de şükranlarını sunan Erdoğan, teröristlere nefes aldırmayan orduyu, emniyet birimlerini, istihbarat teşkilatını ve güvenlik korucularını tebrik etti.
"Mürettebatın bulunmasına yönelik arama kurtarma çalışmalarımız devam ediyor"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kabine Toplantısı'nda değerlendirdikleri konulardan bir diğerinin de iklim değişikliğinin yol açtığı felaketler olduğunu söyledi.
İklim değişikliğine bağlı ortaya çıkan çevre sorunlarından tüm dünya gibi Türkiye'nin de olumsuz etkilendiğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Son bir, iki gündür yaşadığımız seller, fırtınalar ve su baskınları bunlardan sadece bir kısmıdır. Dün neredeyse ülkemizin tamamını etkisi altına alan sağanak yağış, sel ve fırtına sebebiyle 9 insanımız vefat etti, 52 vatandaşımız yaralandı, 11 kardeşimiz için de kayıp ihbarında bulunuldu. İçişleri Bakanımızı afetten en çok etkilenen bölgeye süratle göndererek çalışmaların koordinasyonunu temin ettik. AFAD, Sahil Güvenlik ve diğer birimlerimize bağlı 7 bin personelimizin hızlı müdahalesi neticesinde hamdolsun 110 insanımızı kurtardık. Fırtına dolayısıyla Zonguldak açıklarında batan kuru yük gemisindeki mürettebatın bulunmasına yönelik arama kurtarma çalışmalarımız devam ediyor. Bu vesileyle bir kez daha hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralı kardeşlerimize acil şifalar diliyorum. Devletimiz afetzede kardeşlerimizin yanındadır. Zarar tespit çalışmalarımızı hızla tamamladıktan sonra destek ödemelerini de yapacağız. Rabbim ülkemizi ve milletimizi her türlü afetten muhafaza eylesin diyorum. Toplantımızın hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, sizleri bir kez daha sevgiyle saygıyla selamlıyorum. Kalın sağlıcakla."