İSTANBUL (AA) - Türkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti İstanbul İl Başkanlığında düzenlenen Yeni Üye Çalışmaları Ödül Töreni'ne katıldı.
Erdoğan, yaptığı konuşmada, yeni üyelere, "Büyük AK Parti ailesine hoş geldiniz." diyerek, yeni üyelerin partiye kazandırılmasında emeği geçen tüm teşkilat mensuplarını tebrik etti.
"Üye sayımız artıyor ailemiz büyüyor" sloganıyla yürütülen çalışmaların ileri ki aylarda da aynı kararlılıkla devam edeceğine inandığını dile getiren Erdoğan, siyasi partilerde üye çalışmalarının zor olduğunu, çok büyük emek ve azim istediğini anlattı.
Gençlik Kollarında aktif siyasete başladığı 1976'dan beri, bu çalışmaların önemine ve zahmetine yakından şahit olduğunu anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Aynı şekilde üye sayısının bir partinin gerçek gücünü yansıttığını da çok iyi biliyorum. Bunun için AK Parti'yi kurduğumuzdan beri teşkilatlarımızdan bu noktada asla taviz vermediğimiz en önemli faaliyet, üye sayısını artırma çalışmasıdır. Bugün AK Parti 10,5 milyona yakın üye sayısıyla Türkiye'nin en fazla üyeye sahip partisidir. Bu, dünyada da böyledir, örneği yok. Kime bunu söylersek hepsi şaşırıyor. Aynı şekilde 1 milyonu aşan genç ve 4 milyon 700 bini aşan kadın üye sayısıyla bu alanlarda da rakipsiz durumdayız. Üye sayımız toplam seçmenin yüzde 19 gibi önemli bir oranına ulaşıyor. Bu elbette önemli ama bize göre yeterli olmayan bir orandır."
"Tüm liderlerden daha çok ziyaret yapıyorum"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin önceki yıl 82 milyon nüfusu ve 57 milyon seçmeni olduğunu, nüfusun geçen yıl 83 milyonu aştığını hatırlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Amacımız 83 milyon insanımızın her bir ferdini bu büyük ailenin bir parçası haline getirmektir. Bu ülkede herkesin gönlünü kazanmadan ve orada kalıcı hale gelmeden kendimizi, görevimizi bihakkın yerine getirmiş sayamayız. AK Parti, kurulduğu günden beri girdiği her seçimde istisnasız birinci çıkmasını, işte bu bu anlayışla çalışıyor olmasına borçludur. Türkiye'nin en çok oy alan ve 17 yılı aşkın süredir iktidarda bulunan partisinin genel başkanı olarak hala tüm liderlerden daha çok il, ilçe ziyareti yapıyor, milletimizle buluşuyor, gönül seferberliğimizi kesintisiz sürdürüyorum. Partimizin her kademesindeki kardeşimden de aynı gayreti bekliyorum."
Erdoğan, mahalle temsilcisinin mahallesine, ilçe teşkilatının ilçesine, il teşkilatının iline, merkez karar yönetim kurulu ve merkez yürütme kurulu üyelerinin sorumluluk alanlarındaki yerlere, genel merkezin de tüm Türkiye'ye sahip çıkması halinde AK Parti'nin sırtını yere getirmeye kimsenin gücünün yetmeyeceğini vurguladı.
"Burada gurur yok, burada kibir yok"
Pakistan ziyaretinden saat 01.00 gibi döndüklerini hatırlatan Erdoğan, orada da bu çalışmaları yaptıklarını belirterek, şunları anlattı:
"Çünkü AK Parti, ulusal bir coğrafyaya değil, uluslararası bir coğrafyaya hitap eden partidir. Öyleyse bunun idraki içerisinde çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Bu bizim sorumluluğumuzu daha da artırıyor. Bu sorumluluğun bilinciyle biz aynı zamanda o kadim tarihimizden aldığımız mesuliyetin idraki içerisinde bu yola devam edeceğiz. Ne diyoruz? AK Parti milletin partisidir. Bunu boşuna söylemiyoruz. 2001 yılının Ağustos ayında kuruluşunu açıkladığımız AK Parti'yi, isminden ve programından başlayarak her şeyiyle milletimize hizmetkar olacak bir anlayışla inşa ettik. Hep ne dedik? Biz bu millete efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldik. Burada gurur yok, burada kibir yok. Birileri afra tafra yapabilir, gurur satabilir. İnsanlara tebessümü bile kendi nezdinde haram görebilir ama biz bunu asla yapamayız. Bizim için tebessüm bir sadakadır, bunu böyle bileceğiz ve yolumuza böyle devam edeceğiz. Türkiye'de kuruluşu tepeden tabana doğru değil, tabandan tepeye doğru gerçekleştirilmiş ilk ve tek parti AK Parti'dir. Diğer faaliyetlerimizle birlikte üye çalışmamızı da en küçük bir aksamaya, gevşemeye, göz boyamaya meydan vermeden, samimi ve sıkı bir şekilde sürdürmek mecburiyetindeyiz."
"AK Parti'nin olması gereken yer, yüzde 50'lilerin çok çok üzeridir"
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, üye çalışması yapmanın aynı zamanda kapı kapı dolaşmak, sıkılmadık el, dokunmadık gönül bırakmamak anlamına geldiğini vurguladı.
Yılın 365 günü bu faaliyet vesilesiyle milletle birlikte olacaklarını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
"Milletimizle birlikte olacağız ki seçim günü oyunu istemeye hakkımız ve yüzümüz olsun. Seçimden seçime milleti hatırlayanların, yıllardır oy oranlarını bir puan dahi artıramamış olmaları, bizim için en büyük ibrettir. Bu bakımdan son yıllarda girdiğimiz seçimlerdeki oy oranımızı asla yeterli görmüyoruz. AK Parti'nin olması gereken yer, mutlaka yüzde 50'lilerin çok çok üzeridir. Bunu göreceğiz. İnşallah yeni üye çalışmaları ve kongre sürecinde yürüteceğimiz çalışmalarla bunu sağlayacağız. Kuru üye değil, her üye bileceğiz ki adeta birer çarpan olarak artacaktır."
Erdoğan, büyük kongre sürecinin belirlenen takvime uygun şekilde ilerlediğini söyledi.
Belde kongrelerini tamamladıklarını, 23 Şubat itibarıyla ilçe kongrelerine başlayacaklarını belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Kongrelerimizde hem yönetime talip olma hem de katılım noktasında çok büyük teveccüh yaşıyoruz. Buradan bir kez daha ülkesine, milletine, şehrine hizmet etmek isteyen herkesi AK Parti teşkilatlarında görev üstlenmeye çağırıyorum. Israrla üstünde durduğum bir konu var. O da şu, 'Ömerleri bulacağız. Haticeleri ve Ayşeleri bulacağız. Teşkilatımızı bu anlayış üzerine bina edeceğiz. Herhangi bir spekülasyona vesile olacak kişiler değil, bu konuda hassas olacağız. Güçlü bir teşkilat altyapısı ile 2023'e hazırlanacağız. Kadın ve gençlik kolları kongrelerimiz sürüyor. Tüm kadın ve gençlerimizi teşkilatlarımızda görev almaya davet ediyorum. Bugüne kadar fedakarlık, azim ve samimiyetleriyle AK Parti'ye katkı veren her kardeşimiz mutlaka teşkilatımızda yer bulacak. Milletvekilliğinden belediye başkanlığına kadar tüm kademelerimiz her kardeşimize açıktır."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyasetin gönüllü bir uğraş olduğunu vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"AK Parti'de siyaset kapıları, amacı ülkesine hizmet etmek olan herkese her kademede sonuna kadar açıktır. AK Parti ailesi içinde yer alan tüm kardeşlerimizin bu bilinçle gece gündüz çalıştıklarına inanıyorum. Unutmayınız, AK Parti güçlü olursa Türkiye de güçlü olur. Bunun için ülkemizi hedef alanlar, aynı zamanda AK Parti'ye saldırıyor. Bize diz çöktürebilirlerse milletimizin direncini kırıp, Türkiye'yi istedikleri istikamete yönlendirebileceklerini biliyorlar. Bu bakımdan AK Parti'de görev üstlenmek demek, millete hizmet yanında vatan müdafaasında en ön safta yer almak demektir. Bugün Türkiye en az Cumhuriyetimizin kuruluş dönemindeki kadar kritik, sonuçları en az o dönemde ki kadar büyük olacak bir mücadelenin içindedir. Siyasi, ekonomik, askeri olarak o kadar büyük bir saldırı altındayız ki tam manasıyla Çanakkale'deki gibi 7 düvele karşı duruyoruz desek yeridir. Mücadelenin büyüklüğü öncelikle bizlerin yani milletimizin, ülkeyi yönetme sorumluluğunu tevdi ettiği kadroların sağlam durmasını, safları sıkı tutmasını gerektiriyor. Bir siyasi parti olarak, saflarımızın sıklığının somut işareti kadrolarımızın ahengi ve milletimizden aldığımız desteğin oranıdır. Kurulduğumuz günden beri, girdiğimiz her mücadelede yanımızda yer alan, desteğini bizden esirgemeyen milletimizin gönlünün yine bizimle olduğunu biliyoruz. AK Parti teşkilatlarında özellikle bize düşen görev, varsa gönül kırıklıklarını telafi etmek, bununla beraber yeni gönüller kazanmaktır. Bir ay içinde 45 bin üye. Özellikle bir şeyin üzerinde durmam lazım. Şimdi 'Bazıları istifa ediyor.' diyorlar. Edebilir ama bakın bir ayda 45 bin geldi. Bizim için bu noktada söylenmez ama mecburen söyleyeceğim, ölenler öldü, kalan sağlar bizimdir. Olay bu. 'Bir ölür, bin diriliriz.' var ya onun için üzülmeye gerek yok, yeter ki teşkilatımız bir olsun ve çalışsın. Bu üye kayıtlarında yoğun bir şekilde çalışmaya devam edelim. Gitmişler, hayır olmuş. Niye? Demek ki onlar kendileri için burada beklediklerini bulamadılar."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, aynı anlayışla yola devam edeceklerini dile getirerek, "Yeter ki düsturumuz tek millet, tek vatan, tek bayrak tek devlet olsun. Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız. Bu anlayışla da yolumuza devam edeceğiz. Büyük kongremize her bakımdan Türkiye'nin geleceğini kucaklamaya hazır, milletimize daha büyük hizmetler getirmeye azimli bir şekilde gideceğiz." dedi.
"Suriye topraklarının 3'te 1'lik bölümü, PKK ve Amerika'nın işgali altındadır"
Konuşmasında Suriye'deki gelişmelere de değinen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Suriye'deki gelişmeler ülkemizin geleceğini biçimlendirmede hayati öneme sahiptir. Buradan bir kez daha ifade ediyorum; Türkiye'nin Suriye topraklarını işgal ve ilhak gibi bir niyeti asla söz konusu değildir. Tam tersine biz Suriye topraklarını işgalinin ve ilhakının önüne geçmenin gayreti içindeyiz. Suriye topraklarının neredeyse 3'te 1'lik bölümü, PKK terör örgütünün ve onu destekleyen Amerika'nın işgali altındadır. Aynı şekilde Suriye topraklarında Rusya'sından İran'ına kimi Avrupa ve Körfez ülkelerine kadar pek çok devlet faaliyet yürütüyor. Daha önemlisi Suriye'de halkın büyük bir bölümünün desteğine sahip muhatap alınacak meşru bir yönetim de bulunmuyor. Şu anda Suriye'de halk, 'Türkiye, Türkiye, Türkiye' diyor. Suriye'de halk ellerinde Türkiye bayrağı ile sokaklarda dolaşıyor. Suriye'de rejim diye karşımıza çıkarılan yapı, halkıyla kavgalı, birtakım devletlerin desteğiyle suni olarak hayatta tutulan siyasi bir mevtadır.
Türkiye'nin Suriye'deki varlığına itiraz edenlerin önce şu sorulara cevap vermesi lazım. PKK terör örgütü ve onu destekleyen Amerika dururken, niçin 4 milyona yakın Suriyeliye kendi topraklarında bundan çok daha fazlasına da Suriye içinde insani destek veren Türkiye hedef alınıyor? Ülkemizin güneyindeki şehirleri terör örgütünün saldırısı altındayken sesleri çıkmayanlar, Türkiye tüm sınır hattı boyunca güvenli bölge oluşturmaya kalkınca niçin birdenbire Suriye sevdalısı kesildiler. Şu anda biz de 3,5 milyon Suriyeli var ama İdlib'den 4 milyona yakın insan yine ülkemize gelme arzusunda. Bunlar için biz ne yapıyoruz? İdlib'de bir güvenli bölge oluşturuyoruz. Onun için yoğun bir şekilde briket barınaklar oluşturmaya başladık. Bu barınaklarda o kardeşlerimizi daha konforlu bir yapıda barındıralım. Onun çalışmaları yoğun bir şekilde devam ediyor. Biz kardeşiz. Muhacir, ensar bu anlayışımız var. Biz onlara, 'Bırakın vursunlar, varil bombalarını yağdırsınlar.' bunu mu diyelim? Buna mı eyvallah edelim? Edemeyiz. Biz bir Esed bu noktada olamayız. Ama onda acıma duygusu diye bir şey kalmış değil. Onun için biz merhamet sahibi bir millet olarak, bu gayretimizi gösteriyoruz. Rejimin kendi halkını, kadın, çocuk demeden uçak, helikopter, tank ve toplarla bombalarken gözü dönmüş katil sürüleriyle katlederek ilerlerken, Türkiye'nin bu insanların hayatlarını kurtarma çabasına niçin bu derece karşı çıkılıyor? Türkiye'nin Suriye'de davetsiz misafir olduğunu öne sürenler acaba kendilerinin dünyanın dört bir yanında davetsiz bir şekilde yürüttükleri faaliyetleri aynı şekilde tarif edebilecekler mi? Onlarda davet var mı? Yok. Davetli olanlar da orada ne yapıyorlar?"
"Bir süre sonra rejim tümüyle cesede dönüşecektir"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin Adana Mutabakatı ile Suriye'ye davetli olduğunu hatırlatarak, şöyle konuştu:
"Davetsiz misafir olduğunu iddia ettikleri Türkiye'ye yönelik saldırılara hak verenler aynı zamanda dünyanın dört bir yanında kendileri için de benzer bir yolu açtıklarının farkında mı? Suriye halkının canını ve onurunu korumak için yürüttüğü mücadeleye destek vermek üzere davet ettiği Türkiye'nin, buradaki varlığı rejimin davetinden daha mı az meşrudur? İdlib'den ülkemize yönelen 1 milyona yönelik göç dalgasını umursamadan, kimseye gücü yetmeyen ama kendi halkına saldırmakta pek bir şahin kesilen zalim rejime kol kanat gerenler, Türkiye'nin bu çarpık denklemi bozmakta kararlı olduğunu hala görmüyorlar mı? Bu gün İdlib'de yaşanan insani trajediye sırf Türkiye güç durumda kalacak diye seyirci kalan uluslararası toplumda, yarın yıkılan bir bentten akan seller gibi üzerine çullanacak yükü karşılamaya hazır mı? Bu soruları daha epey uzatmak mümkün. Buradan bir kez daha Suriye'deki zulmü durdurma, sınırlarımızın ve kardeşlerimizin güvenliğini sağlama kararlılığımızı tekrarlıyorum. Rejim güçleri Soçi Muhtırası'nın sınırlarına çekilene kadar İdlib'deki sorun çözülmeyecektir. İdlib'deki sorun çözülmedikçe de ne buradan sınırlarımıza yönelen yeni kitlelerin ne de ülkemizdeki Suriyelilerin evlerine dönüşü mümkün olmayacaktır. Rejimin saldırıya geçtiği her yerde insanlar diğer bölgelere değil, Türkiye'ye yöneliyor çünkü güven bölgesi burası. Çünkü bu insanlar rejimin hakim olduğu yerde ne canları ne onurları ne de mallarının güvende olamayacağını biliyor. Rusya'nın kendi halkına düşman bir rejime toprak kazandırma çabası, suni solunumla onun ömrünü uzatma gayretinden başka bir şey değildir. Bir süre sonra suni solunum da işe yaramayacak, rejim tümüyle bir celsede inşallah cesede dönüşecektir."
Tüm çabalarının bu süreçte olabildiği kadar az can kaybı yaşanması olduğuna işaret eden Erdoğan, şunları aktardı:
"Suriye'yi kendi siyasi ve askeri hesaplarının bilek güreşi alanına çevirmeye çalışanların umurunda olmayabilir. Bu topraklarda yiten her can bizim yüreğimizi yakıyor. Bu insanlar bizim hem tarihi hem coğrafi hem de dini olarak kardeşimizdir. Kardeşlerimizi zalimlerin insafına terk etmeyecek, sınırlarımızda terör örgütlerinin ve meşruiyetini yitirmiş rejimin tehdidiyle inşallah onların vicdanına terk etmeyeceğiz. Biz bu yolda gerekirse ölmeyi göze aldık. Varsa aynı fedakarlığı göze alan 'hodri meydan' diyoruz. Şu anda Suriye'de en aciliyet kesbeden yer olan İdlib'deki çözüm, rejimin saldırganlığının bir an önce durdurulması ve daha önce varılan anlaşmalardaki sınırlara çekilmesidir. Aksi takdirde şubat ayı bitmeden biz bu işi yapacağız. Bunu dostlarımızın desteğiyle gerçekleştirebilirsek memnuniyet duyarız. Yok bu işi zor yoldan yapmamız gerekiyorsa biz ona da varız. İşte bu kadar açık ve net ifade ediyorum. Suriye'yi terör örgütlerinden ve rejimin zulmünden temizlemeden bize huzurla uyumak haramdır. Mademki 81 vilayeti ve 83 milyon vatandaşıyla Türkiye'nin güvenliği buradan geçiyor öyleyse ne yapıp edip bunu başaracağız."
"Kapı kapı dolaşarak üye yapılacak"
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partililerden beklentisinin ülkenin büyük mücadelesinin başarısı için zemini güçlü tutmaları olduğunu belirterek, milletten aldıkları destek ne derece çoğalırsa bu mücadeleyi zafere ulaştırma imkanının da o derece artacağını söyledi.
Kapı kapı dolaşarak önce tüm akrabalardan başlamak üzere üye yapılmasını isteyen Erdoğan, sözlerini şöyle dua ederek bitirdi:
"Allah'ım, hamd sana mahsustur. Allah'ım senin ihsanına kimse karşı çıkamaz. Senin tuttuğunu da kimse alamaz. Biz sadece sana tabiyiz. Allah'ım lütfundan, rahmetinden, bereketinden ve rızkından bizlere bolca ihsan eyle. Ülkemizi ve milletimizi muhannete muhtaç etme. İstiklalimize ve istikbalimize göz dikenlere fırsat verme. Ey kalpleri çekip çeviren Rabb'im. Benim ve arkadaşlarımın kalbini yolun üzere sabit kıl. Bizleri sıratı müstakimden ayırma. Fitnelere karşı kalplerimizi koru. Allah'ım öne geçiren de geride bırakan da sensin. Şahsımı ve dava arkadaşlarımı milletimize hizmet yolculuğundan geri bırakma. Tüm mazlumların umudu olan bu cennet vatanı ilelebet payidar eyle. Minarelerimizden ezanları susturma, camilerimizden Kur'an-ı Kerim nidalarını eksik etme. Semalarımızı bayrağımızdan mahrum bırakma. Allah'ım verdiğini kimse engelleyemez, engellediğini de kimse veremez. Uzaklaştırdığını kimse yaklaştıramaz. Vatanımızın bekası, milletimizin huzuru için mücadele eden kahramanları sen koru. Sen alemlerin Rabb'isin, senin her şeye gücün yeter."
Erdoğan, üye kaydı yoluyla AK Parti ailesini büyütme çabalarında katılımcılara başarılar diledi.