Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Yedi düvele karşı verdiğimiz mücadele ile ülkemizi içine düşürülmek istenen sinsi oyundan kurtarmayı başardık." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İzmir'in Kiraz ilçesinde Kiraz Belediyesi tarafından Dokuz Eylül Üniversitesi Veterinerlik Fakültesinde düzenlenen yemeğe iştirak ederek katılımcılara hitap etti.
"Seçim sonuçlarına göre hareket etmiyoruz"
Erdoğan, sekiz aylık bir aranın ardından İzmir'e geldiğini belirterek duyduğu özlemi dile getirdi.
Şehre ayak bastıkları andan itibaren kendilerini bağrına basan İzmirlilere şükranlarını sunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, açılışlarını yaptıkları Bilal Saygılı Camisi ve Külliyesi'nin kente hayırlı olmasını diledi. Erdoğan, İzmir'e böyle anlamlı bir eserin kazandırılmasında emeği geçenlere de teşekkürlerini iletti.
Erdoğan, Türkiye'nin gelmiş geçmiş tüm hükümetleri içinde İzmir'in en büyük yatırımları kendi dönemlerinde gördüğüne işaret ederek, "Son 17 yılda İzmir'e 70 katrilyon lirayı aşan yatırım yaptık." ifadelerini kullandı.
Bu yatırımları İzmir İl Başkanlığı önünde ana başlıklarıyla hatırlattığını dile getiren Erdoğan, "Burada altını çizerek belirtmek istediğim husus, özellikle iktidarlarımız döneminde merkezi yönetim yatırımları bakımından İzmir'in asla ihmal edilmediği, tam tersine sürekli kollandığı gerçeğidir. İzmir halkının günlük hayatında yaşadığı sıkıntıların önemli bir bölümü Büyükşehir Belediyesinin sorumluluk alanında olup, yapılmayan yatırımlardan kaynaklanıyor." diye konuştu.
Son dönemde özellikle Binali Yıldırım'ın kendisini adeta İzmir'e adamasıyla belediyenin görevi olan yatırımların çoğunun da bakanlıklar tarafından güçlendirildiğini belirten Erdoğan, bu yatırımları yaparken asla siyasi taassup içinde olmadıklarını, seçim sonuçlarına göre hareket etmediklerini vurguladı.
"Çünkü biz İzmirlileri bize oy verip vermediklerini bakarak değil, ülkemizin vatandaşı oldukları için seviyor, her birini kardeşimiz olarak görüyoruz." diyen Erdoğan, milleti kökenine, inancına, meşrebine, kılığına, kıyafetine, eğitim ve gelir durumuna, siyasi tercihlerine göre sınıflandırmadıklarını kaydetti.
"İzmir'in başına gelmiş en büyük felaket CHP'dir"
Bu tür ayrımcı yaklaşımların "eski Türkiye"nin hastalıkları olduğunu anlatan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Gerçi son dönemde bu hastalıkları yeniden hortlatma, adeta metastaz yaptırma çabaları yok değil. Ama bu ilkel ve insanlık dışı gayretlerin, milletimizden hak ettiği cevabı aldığına ve alacağına inanıyorum. İzmir'i hiç hak etmediği şekilde bu tarz eski Türkiye alışkanlıklarının sembolü olarak göstermeye çalışanlara, sizlerin de gereken dersi vereceğinize inanıyorum. Açık konuşmak gerekirse İzmir'in ülkemizin üretiminde ve ihracatında, istihdamında halen olması gereken yere gelememesinin sebebi bu şehrin ufkunu karartan CHP zihniyetidir. İzmir'in başına gelmiş en büyük felaket CHP'dir. Yıllarca bu şehri, 'yaşam biçiminiz tehlikede' yalanıyla esir alanlara buradan soruyorum; AK Parti'nin 17 yıllık iktidarında hangi İzmirli yaşam biçiminden dolayı baskıya, zulme, tehdide maruz kalmıştır? Türkiye'nin hiçbir yerinde olmadığı gibi İzmir'de de böyle bir durum asla söz konusu değildir. İnşallah İzmir yakında bu istismarcılardan kurtulacak, sahip olduğu potansiyeli hakkıyla değerlendirerek büyük ve güçlü Türkiye fotoğrafında hak ettiği yeri alacaktır."
Erdoğan, bağnazlıktan, ideolojik saplantılardan, altı boş korkulardan kurtulan her İzmirli ile şehrin geleceği için birlikte çalışacaklarını belirterek, şöyle devam etti:
"Ülkesine ve milletine ihanet etmemiş, terör örgütleri ile arasına mesafe koymuş herkese başka hiçbir şart koşmaksızın kapımız açıktır. Hedefimiz, ülkemizin 82 milyonunun her ferdine gönül köprüsü kurarak, Türkiye'yi önce 2023 hedeflerine ulaştırmak, ardından da yeni nesillere 2053 ve 2071 vizyonlarımızı emanet etmektir."
Son yıllarda ardı ardına yaşanılan saldırıların, Türkiye'nin bu konudaki kararlılığından kaynaklandığını bildiklerini dile getiren Erdoğan, "Türkiye'nin demokrasisini sarsamayanlar, güvenliğine ve huzuruna zarar veremeyenler, birliğimizi ve beraberliğimizi bozamayanlar, ekonomimizi yıkamayanlar sürekli yeni arayışlar içindeler. Milletimiz bir, iri, diri, kardeş ve hep birlikte Türkiye olarak önümüze kurulan tuzakların hepsini de parçalayarak yoluna devam ediyor." diye konuştu.
"Ekonomimiz bütün bunlarla birlikte dimdik ayakta duruyor"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen 6 yılda Türkiye'nin yaşadığı sınamalara dayanabilecek pek az güç olduğuna işaret etti.
"Biz maruz kaldığımız saldırılara karşı her cephede yürüttüğümüz mücadeleyi kazanarak, dimdik ayakta olduğumuzu gösterdik." diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Suriye'nin kuzeyinde terör devleti kurmak istemediler mi? İstediler. Peki, biz onlara fırsat verdik mi? Vermedik. Cudi'de, Gabar'da, Tendürek'te, Besler Deresi'nde neresinde bunların illerine girdik mi? Girdik ve ne dedik? Onlar kaçacak, biz kovalayacağız. Kaçtılar, kovaladık, kaçtılar kovaladık ve şimdi Suriye tarafına kaçmaya çalışıyorlar ama oraya kaçamayacaklar. Çünkü ona göre oralarda farklı stratejiler uyguluyoruz, farklı oralarda tedbirler aldık. Bütün bunlara rağmen artık bakın biz kendi silahımızla, kendi savunma sistemlerimizle bu mücadeleyi sürdürüyoruz ve ekonomimiz bütün bunlarla birlikte dimdik ayakta duruyor."
Erdoğan, Türkiye'ye diz çöktürmek isteyenlerin, her yolu denemelerine rağmen başarılı olamadıklarının altını çizerek, şöyle devam etti:
"Sokaklarımızda kaos çıkarmayı denediler, izin vermedik. Terör örgütlerini kullanarak şehirlerimizi kana ve ateşe boğmaya kalktılar, balyoz olup tepelerine bindik. Devlet içinde örgütlenmiş yapılarını kullanarak envai çeşit darbe girişimlerinde bulundular, milletimizle birlikte hepsini de boşa çıkardık. Terör örgütleriyle ülkemizi güneyden kuşatmaya çalıştılar, bu projeyi de paramparça ettik. Ekonomimizi çökertmek için kur, faiz, enflasyon üçgeninde bir oyun kurdular, aldığımız tedbirlerle bunun da üstesinden geldik. Uluslararası alanda Türkiye'yi köşeye sıkıştırmak için binbir yalanı, iftirayı, çarpıtmayı devreye soktular, her platformda hakikatleri anlatarak, bunun da önünü kestik. Netice olarak, yedi düvele karşı verdiğimiz mücadele ile ülkemizi içine düşürülmek istendiği sinsi oyundan kurtarmayı başardık. Ama bir husus var ki onun çözümü konusunda halen mesafe katedemediğimizi itiraf ediyorum. Evet, Türkiye'de her alanda tarihi önemde kazanımlar sağladık. Sadece muhalefet anlayışın geliştirme konusunda başarılı olamadık. Tam bu konuda ümitlenmeye, 'acaba' demeye başlıyoruz, işte o anda birileri çıkıyor, 'Biz değişmedik, değişmeyeceğiz' dercesine milletimize hakaret ediyor, ülkemize zarar verecek işlere girişiyor. Bu zihniyetin en başta gelen temsilcisi de CHP Genel Başkanı olan zattır."
"CHP'nin genel başkanı kim olacak', bununla mı uğraşacağım"
Erdoğan, CHP Genel Başkanının her ne kadar ülkeye, millete ve partiye hayrı dokunmuyorsa da kendisinin yeni nesillere "kötü siyasetçi nasıl olur" dersi için mükemmel bir örnek teşkil ettiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Bu zatın hezeyanlarını anlatırken, söyleyebileceğimiz en kibar ifadeleri kullanmaya çalışıyorum. İşte son zamanda maalesef bir iftira...Neymiş? 'Bir CHP'li, benim makamıma gelmiş, 'CHP'ye genel başkan olabilirim...' Bunu benle müzakere etmeye gelmiş. Bir gazetede bir köşe yazarı bunu yazmış, oradan alıntı yapıyor. Bugün meydanda söyledim, şimdi de bu önemli toplantıda söylüyorum. Bakın çok açık, net. Şu anda kameralar karşımızda, diyorum ki; Eğer böyle bir şey olduysa ben Cumhurbaşkanlığımı ortaya koyuyorum ama Bay Kemal Cumhuriyet Halk Partisi'nin başına bela olmaktan ayrılacak mı, ayrılmayacak mı? O da kendini ortaya koysun. Benle CHP adına gelip de pazarlığa oturan kim? Çıksın açıklasın. Onu açıklayamam diyor. Peki o zaman nasıl böyle bir şey konuşabilirsin? Sıradan bir olay değil. Yani Tayyip Erdoğan'ın işi gücü yok da 'CHP'nin genel başkanı kim olacak', bununla mı uğraşacağım?"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Bay Kemal olmak kolay değil" dediğini hatırlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Gerçekten de Bay Kemal olmak kolay değil. Bunun için önce bürokrat olarak SSK'yı batıracaksın, Türkiye'nin en büyük kurumunu eşini dostunu doldurarak, erken emekliliğin önüne geçmeyerek, sağlık kurumlarını en rezil şekilde yöneterek, bütçesini çarçur ederek, mahvedeceksin, ardından siyasete girecek, verdiğin her sözden dönecek, ettiğin her yemini yutacaksın. Kaset komplosuyla partin çalkalanırken önce aday olmayacağım diyecek, ertesi gün adayım diyerek ortaya çıkacaksın. Kumpasla düşürülen genel başkanının koltuğuna oturacak ve hemen diyet borcu ödemeye başlayacaksın. Ancak bu şekilde Bay Kemal olunabilir."
"İşte senin adın Bay Kemal"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, genel başkanlığı boyunca partisine seçim kaybettirdiğine işaret eden Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"Her seçimden önce 'Birinci parti olamazsak, gereğini yerine getiririm' diyeceksin, sandıkta hezimete uğradıktan sonra ise hiçbir şey olmamış gibi davranacaksın. Her fırsatta yabancılara ülkeni kötüleyeceksin, hatta bununla kalmayıp, yatırımcılara 'Can güvenliği, mal güvenliği yok, Türkiye gelmeyin.' diyor. Bu, sinsi mesaj yoluyla ülkeye ihanettir. Türkiye'nin başarılarının tamamının üzerini örtüp ülkeyi biten, batan, herkesin birbirini boğazladığı, herkesin malının çalındığı bir yer gibi anlatacaksın. Çünkü Bay Kemal olmak için bunları yapmak şart."
Kılıçdaroğlu'nun terör örgütlerine karşı verilen mücadelede ülkenin değil, teröristlerin yanında yer aldığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Duydunuz mu, bir gün Bay Kemal'den 'PKK terör örgütüdür, YPG terör örgütüdür.' dediğini? Duyamazsınız. Çünkü onlarla Ankara'dan İstanbul'a elele, kol kola yürüyen o değil miydi? O. Şehirlerimizi işgale yeltenen teröristlere, 'Hendek kazan arkadaşlar' diyeceksin, sınırlarımız boyunca terör koridoru kurmak isteyen terör örgütünü, 'Kendi vatanın kurtarmak için çalışan oluşum' diyerek aklamaya çalışacaksın, belediyeleri terör örgütüne teslim edenlerin görevden alınmalarına karşı çıkacak ama burada işlenen suçlara ses çıkartmayacaksın. Çocukları dağa kaçırılan annelere gözünü ve gönlünü kapatacak, terör örgütünün organize ettiği her eyleme destek vereceksin, Diyarbakır'da ağlayan annelerin yanında yer almayacaksın. İşte senin adın Bay Kemal.
Savcımızı görevi başında şehit eden alçak teröristlere arka çıkacak, arkadaşlarını gönderip onların yoldaşlarını alınlarından öptüreceksin. 15 Temmuz darbe girişiminin yaşandığı gece milletimiz tankların, savaş uçaklarının, helikopterlerin, namluların karşısına cesaretle dikilirken sen benden iki saat önce havalimanına geleceksin ve havalimanından sıvışıp tankların arasından Bakırköy Belediyesine gidip orada Başkanın evinde televizyon seyredeceksin, kahveni de orada yudumlayacaksın. Çünkü Ancak bu şekilde Bay Kemal olunur."
"Yalanlarını tekrarlamaktan vazgeçmeyeceksin"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Eline tutuşturulan yalan yanlış bilgileri güya çok önemli şeyler ifşa ediyor edasıyla okuyacaksın, gerçekler önüne konduktan sonra da yüzün kızarmadan aynı iftiralara devam edeceksin. Doğru olmadığını bildiğin hadiseleri defalarca tekrar edecek, tepki görünce bir süre bekleyip sonra yine aynı şeyleri söylemeyi sürdüreceksin. Millet yüzüne de tükürse, mahkemeler tazminat üstüne tazminata hükmetse, yalanlarını tekrarlamaktan vazgeçmeyeceksin." diye konuştu.
Kılıçdaroğlu hakkında açtığı bir davadan daha 50 bin lira tazminat kazandığını bildiren Erdoğan, "Arka arkaya ilk derece mahkemelerinde neticeler geliyor ama ne utanır ne sıkılır. Çünkü kendi parasından vermiyor. Büyük ihtimalle CHP'nin kasasında veriyor. Tüm dünyanın başarısını teslim ettiği görüşmeleri, müzakereleri, mutabakatları, harekatları tam tersinden anlatmak için sürekli ıkınıp sıkınacaksın. Amerika seyahatimize bile gölge düşürmek için neler yaptı neler. Neler yaparsan yap, bütün dünya, dünya medyası bu seyahati nasıl değerlendiriyor, sen nasıl değerlendiriyorsun?" diye konuştu.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun Savunma sanayisini güçlendirmek için atılan her adımı kötüleyerek daha etkin ve verimli üretim için yapılan işletme devri çalışmalarını da karaladığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"İşte Arifiye'deki Palet Fabrikasıyla ilgili her türlü yalanı söylüyor. 'Sattılar' diyor. Be vicdansız, satılan bir şey yok. Yalan söyleme. BMC İzmir'de biliyorsunuz bir fabrikadır. BMC ile Katar ortaklaşa burada işletme hakkını alıyorlar ama işletme hakkını alırken de 50 milyon dolar Arifiye'ye harcama yapma kararını anlaşmaya koyuyorlar. Personel çıkarma diye de bir şey yok. Bu şekilde yapılan anlaşmayla adım atılıyor. Bu çıkıyor, yalanı nasıl söylüyor? Diyor ki 'Arifiye'yi sattılar.' Daha ne diyelim buna? Her türlü şey ortada.
Eğer burada yasal olmayan bir şey varsa, Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti, müracatını yaparsın ama idare hukuku açısından ama Danıştay açısından gerekli karar verilir. Yapılan her şey hukukidir. Satılan bir şey yoktur ve burası tamamıyla Katar Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti arasında kurulmuş olan şirketin, ki bu şirket de Türkiye'de BMC'dir, ortaklaşa Katar Devleti'yle BMC'nin burada bizim tanklarımızın bakımı, burada hatta yenilerinin üretilmesine de geçecekler. Bundan rahatsız oluyor."
CHP'li belediyelerden işçi çıkartımı
Kılıçdaroğlu'nun seçimlerden önce hiçbir belediyede kimsenin işten çıkarılmayacağı üzerine namus sözü verdiğini anımsatan Erdoğan, "Televizyonlarda falan dinlemedik mi? Peki seçimden sonra ne oldu? İşçi, emekçi kıyımı başladı. Genel merkez binanızın önüne kadar yürüyüp 'Ne oldu senin namus sözüne' diye soranları duymazdan geldin. Namus, sıradan bir iş değil. Sürekli onurdan haysiyetten, vatandan, dürüstlükten bahsedeceksin, bunların hiçbirine sahip olmayacaksın." dedi.
Kılıçdaroğlu'nun parti içindeki rakiplerini yok etmek için her yolu denediğini, aday belirlemelerinde ortalığı kırıp geçirdiğini ifade eden Erdoğan, şunları ifade etti:
"Ama diğer yandan sürekli demokrasiden hukuktan, haktan, adaletten bahsedeceksin. Asla öyle bir durum olmadığı açıklandığı halde Külliye'ye gelip benimle görüşen bir CHP'li olduğunu iddia edeceksin. Kendi genel başkanlığını korumak için şahsımın birilerine CHP Genel Başkanlığı teklif ettiği yalanını ortaya atacaksın.
Görüldüğü gibi Bay Kemal olmak hakikaten kolay değil. Bilmem kaç yıl bürokrat, bilmem kaç yıl milletvekili, bilmem kaç yıl Anamuhalefet partisinin genel başkanı olarak bu devletten maaş alacaksın ama geride hiçbir eser bırakmayacaksın. Ülkenin gelişmesi, milletin refahının yükselmesi için yapılan her yatırımı, engellemenin atılan her adımın önünü kesmenin çabası içinde olacaksın, sonra da çıkıp 'sorunları biz çözeriz' diyeceksin.
Demokratlığı kimseye bırakmayacaksın ama her fırsatta faşizmin en ilkel uygulamalarını sergilemekten kaçınmayacaksın. Milletin değerlerine saygılı olma iddiasını elden bırakmayacaksın ama milletin değerlerine yönelik saldırılar karşısında ya suskun kalacak ya da yapılan terbiyesizlikleri savunacaksın. Çünkü başka türlü Bay Kemal olunamaz.
Aslında bu zatla ilgili harcadığımız şu nefesin bile beyhude olduğunun farkındayız. Suriye'de harekatımızın sürdüğü, Meclis'in 2020 bütçesi için gece gündüz çalıştığı, uluslararası alanda ülkemize yönelik haksız uygulamalarla mücadele ettiğimiz bir dönemde bu zata vakit ayırmak gerçekten israftır. Ancak bu zatın hezeyanlarını cevapsız bıraktığımızda iftira çıtasını yükseltiyor, yalan yelpazesini genişletiyor, terbiye sınırlarını iyice aşıyor. Bu sebeple ara sıra kendisinin hatırını sormak durumunda kalıyoruz. Hiç ümidimiz yok ama şayet bir gün gerçekten bu ülkenin hayrına işler yapmak isterse kendisine kapımızın açık olduğunu da söylemek isterim. Tüm meselelerinin üstesinden gelmeyi başaran Türkiye'nin muhalefet sorununu da bir gün çözüme kavuşturacağına inanıyorum."