Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen 2021-2022 Yükseköğretim Akademik Yıl Açılış Töreni'nde yaptığı konuşmada, yeni akademik yılın ülke ve millet için hayırlara vesile olmasını diledi.
Koronavirüs salgını nedeniyle 2020 yılı Mart ayından beri pek çok alanda olduğu gibi eğitim-öğretim hizmetlerinde de büyük zorluklar yaşandığını anımsatan Erdoğan, uzaktan da olsa eğitimin devam ettirilmesinin önemli olduğunu belirtti. Ancak uzaktan eğitimin yüz yüze eğitim öğretim tecrübesinin yerini tutmayacağının açık olduğunu ifade eden Erdoğan, hükümet olarak her kademedeki eğitim kurumlarını belirlenen vakitte faaliyete geçirmek için her türlü tedbiri aldıklarını söyledi.
Erdoğan, eylül ayının başından itibaren okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise seviyesindeki okulları açtıklarını, Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığının okullarda alınması gereken önlemleri, yapılması gerekenleri belirlediklerini anımsatarak, şunları belirtti:
"Halihazırda 71 bin okulumuzun tamamı açıktır. Şu ana kadar sadece 2 okulumuzda karantina uygulamasına gidilmiştir. Vaka durumuna göre bazı sınıflar karantinaya alınabilir ama okul, ilçe veya il çapındaki bir kapanma kesinlikle düşünmüyoruz. Yükseköğretimde de bugün hem yeni akademik yılın açılışını yapmanın hem de yeniden yüz yüze eğitim öğretimin başlamasının sevincini yaşıyoruz. Salgın tehdidine karşı gereken tedbirleri almak suretiyle üniversitelerimizde de eğitim öğretimin kesintisiz sürmesi konusunda kararlıyız. Tüm planların ve hazırlıkların buna göre yapılmasında fayda görüyorum."
"Gençlerimizin yüzde 15'i değil yüzde 44'ü yükseköğretime ulaşabiliyor"
Erdoğan, Türkiye'de yükseköğretimin uzunca bir süre toplumun sadece küçük bir kesiminin erişebildiği, ayrıcalıklı bir hizmet olduğunu ifade etti.
1990'lı yılların sonunda dahi Türkiye'de 18-22 yaş aralığındaki gençlerin net okullaşma oranının yüzde 15'lerin altında olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şunları söyledi:
"Yani bu yaş grubundaki 6 gencimizden sadece bir tanesi üniversite eğitimine erişebiliyordu. Yine 1990'lı yıllarından ortasından itibaren Türkiye'de yükseköğretim, katsayı ve başörtüsü yasağı gibi antidemokratik uygulamalarla toplumsal gerilimlerin merkezine yerleşmiştir. Kurdukları kast sistemiyle milletin evlatlarını, milletin vergileriyle yapılan kurumlardan dışlayanların sebep olduğu adaletsizlik, haksızlık ve çarpıklık yürekleri sızlatıyordu. Hükümete geldiğimiz andan itibaren üzerine en kararlılıkla gittiğimiz alanlardan biri de gençlerimizin yükseköğretim imkanlarını artıracak çalışmalar olmuştur. Bu anlayışla 2002 yılında 76 olan kamu ve vakıf yükseköğretim kurumu sayımızı 207'ye çıkardık. Türkiye'de her ilimizin kendi üniversitesinin olmasını sağladık. Üniversite sayısındaki artışa paralel olarak akademik personel sayımız 70 binden 180 binin üzerine çıktı. Aynı dönemde üniversite öğrencisi sayımız da 1,6 milyondan 8,4 milyona yükseldi. Artık 18-22 yaş aralığındaki gençlerimizin yüzde 15'i değil yüzde 44'ü yükseköğretime ulaşabiliyor."
Erdoğan, bir zamanlar üniversite kapılarından içeri alınmayan genç kızların net okullaşma oranının, erkeklerin 5 puan üzerine çıkmasının eğitim ve öğretimde hak ve özgürlüklerin geldiği seviyenin işareti olduğunu aktardı.
Netice itibarıyla üniversiteye girebilmenin istisnai bir ayrıcalık olduğu günlerden, nüfusun her 10 kişisinden birinin üniversite öğrencisi olduğu bir yere geldiklerini vurgulayan Erdoğan, bugün Türkiye'nin kendi evlatlarının yanında dünyanın dört bir yanından 230 bin uluslararası öğrenciye de ev sahipliği yaptığını dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye burslarına yapılan başvuruların her geçen yıl arttığını, bu yıl 3 bin 500 burs için 165 bin müracaat aldıklarını bildirdi.
"Yaygın ve güçlü eğitim kurumlarına sahip ülkelerde refah da artıyor"
Yeni kurulan üniversitelerle ilgili zaman zaman haksız değerlendirmeler yapıldığını gördüğünü söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Halbuki bu üniversitelerimiz her geçen gün daha da güçlenmekte ve kurumlaşmaktadır. Tıpkı daha önceki dönemlerde kurulan üniversiteler gibi bunlar da zamanla arzu ettiğimiz seviyelere çıkacaklardır. Yeni üniversitelerimizden bazılarının gerek akademik yayın, gerek patent, gerekse diğer pek çok çalışma bakımından şimdiden sergiledikleri başarıları da yakından takip ediyoruz. Tabii bu tablonun gerisinde, ülkemiz bütçesinde eğitimi, yükseköğretimi de içerecek şekilde birinci sıraya çıkarmamızın sağladığı imkanlar vardır. Nitekim OECD ülkeleri arasındaki ortalaması yüzde 1,4 olan yükseköğretim harcamalarına ayrılan payın milli gelire oranını biz yüzde 1,7'ye çıkardık.
Eğitim ile kalkınma arasındaki güçlü bir ilişkiyi inandık ve kurduk. İnsanlarımızın eğitim seviyesi yükseldikçe, bilgi ve kabiliyetleri arttıkça, ülkemizin siyasi, sosyal ekonomik gelişmesi de aynı oranda hızlanmaktadır. Yaygın ve güçlü eğitim kurumlarına sahip ülkelerde refah da artıyor. Yükseköğretim kurumlarının ülke geneline yayılması bu şekilde ortaya çıkacak refahın da adil ve dengeli dağılması anlamını taşımaktadır. Türkiye'de yükseköğretim kurumlarının ülke genelindeki yaygın gelişimine karşı çıkanların asıl tahammül edemedikleri, eğitimini ancak kendi şehrinde sürdürebilecek evlatlarımızın ülkeye ve millete her alanda çok büyük hizmetler verme potansiyellerinin harekete geçmiş olmasıdır."
Erdoğan, Teknofest'te, Türkiye'nin dört bir yanından, önemli bir kısmının da lise veya üniversite öğrencisi olan gençlerin kendilerine fırsat verildiğinde ne büyük başarılara imza attıklarının görüldüğünü söyledi.
"Rahmetli Cem Karaca'nın, 'İşçisin sen işçi kal' şarkısında dile getirdiği ruh haliyle Anadolu'daki evlatlarımızın önünü tekrar kesmek isteyenlere izin vermeyeceğiz." diyen Erdoğan, tam tersine, tüm şehirlerin, tüm gençlerin kendileri ve ülkeleri için yapacakları her çalışmaya, geliştirecekleri her projeye, her girişime destek olmayı sürdüreceklerini vurguladı. Erdoğan, Türkiye'nin insan kaynağını zenginleştirmek ve böylece rekabet gücünü artırmak için yatırımlara devam edeceklerinin altını çizdi.
"Doktoralı insan kaynağımız halen hedeflerimizin çok gerisinde"
Son dönemde yükseköğretim sisteminde yapısal değişiklikler getiren önemli adımlar attıklarını hatırlatan Erdoğan, bunlardan birinin de Yükseköğretim Kalite Kurulunun faaliyete geçmesi olduğunu söyledi.
Üniversitelerin kalite odaklı gelişimini temin ederek mezunların küresel düzeyde yeterlilik sahibi olmalarını amaçlayan bu kurulun, dünyadaki benzer yapılarla da kapsamlı iş birlikleri geliştirdiğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bugüne kadar 58 yüksek öğretim kurumunda izleme faaliyeti gerçekleştiren, halen 69 üniversitemizde çeşitli safhalarda çalışma yürüten kurulumuzun, kalite güvencesi kültürünün oluşumuna önemli katkı sağladığına inanıyorum. Bir başka önemli projemiz, yüksek öğretimde misyon farklılaşması ve ihtisaslaşma konusudur. Bu çerçevede, 11 asıl ve 5 aday üniversitemiz 'araştırma üniversitesi', 15 üniversitemiz 'bölgesel kalkınma odaklı üniversite' olarak belirlenmiştir. Ayrıca tematik ve mesleki ağırlıklı üniversitelerle ilgili de çalışmalar yürütülmektedir. Ülkemizin ihtiyaç duyduğu alanlarda 5 binin üzerinde nitelikli insan kaynağı oluşturmak için başlatılan YÖK Doktora Projesi de gayet verimli olmuştur. Buna rağmen doktoralı insan kaynağımızın halen hedeflerimizin çok gerisinde olduğunu görüyoruz. Eğitim kalitesiyle uluslararası yayın sayısını artırmak, öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısını azaltmak için doktora mezunu sayısını daha da yükseltilmemiz gerekiyor. Aynı şekilde ileri teknolojiye dayalı ürünler üreterek, ekonomiye daha çok katkı yapılabilmemiz için de doktora mezunu sayısını artırmaya ihtiyacımız bulunuyor."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu alandaki açığın kapatılması için yüksek öğretim yöneticilerinden daha fazla gayret göstermelerini beklediğini dile getirdi.
Erdoğan, özel müfredatla ve özel hocalarla üstün nitelikli bilim insanları yetiştirmek için "YÖK Başarı Bursu" ile öğrencileri desteklediklerini, üniversitelerde hayata geçirmeye başladıkları "Genç Ofis Projesi" ile de gençlerin sosyal ve beşeri yönlerini güçlendirmelerine katkı sunduklarını anlattı.
Salgının da etkisiyle üniversitelerde dijitalleşmeye hız verdiklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yıl taban puanı düşürerek daha fazla sayıdaki gencin üniversite programlarına yerleşmesini temin ettiklerini söyledi. Bununla da kalmadıklarını, ek yerleştirme imkanı sağladıklarını belirten Erdoğan, "Gençlerimizin önümüzdeki haftalarda bu fırsatı da değerlendireceklerine inanıyorum." dedi.
Son yıllarda atılan bir diğer önemli adımın "Geleceğin Meslekleri Projesi" ile ön lisans, lisans ve lisans üstü düzeyindeki programların, yüksek öğretim sistemine kazandırılması olduğunu ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Doktora sonrası üniversitelerimizde görev alacak akademisyen, araştırmacı ve bilim insanlarımız için şeffaf ve liyakat odaklı bir istihdam sistemi getirdik. Mevcut birikimden yararlanmaya devam etmek için emekli öğretim üyelerinin sözleşmeli olarak görevlerine devam edebilmelerine imkan sağladık. Üniversite-sanayi iş birliği kapsamında, özellikle meslek yüksek okullarının organize sanayi bölgesinde açılmasını ve iş yeri eğitimini teşvik ettik. Kabiliyetli öğrenci ve mezunların kamuda veya özel sektörde değerlendirilebilmesi için üniversitelerimizde kurulan Kariyer Merkezleri vasıtasıyla önemli uygulamalar başlattık."
Staj Seferbirliği Programı ile tamamen objektif şartlarda ve fırsat eşitliği temelinde, yaklaşık 88 bin gence staj teklifi götürdüklerini, bunlardan 44 binden fazla ön lisans ve lisans öğrencisinin, devletin ödediği ücretle staj yapacağı iş yeri ile irtibatlandırıldığını aktaran Erdoğan, Staj Programı'nın ocak ayında başlayacak 2022 başvurularına tüm gençleri davet ettiklerini belirtti.
Erdoğan, mezunlar için yerli ve milli yazılımla geliştirilen kariyer kapısının, tüm kamu kurumlarının istihdam talepleri için hizmete açıldığını anımsattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Vakıf üniversiteleri ile ilgili yeni düzenlemelere giderek, bu alandaki sorunların çözümü yolunda adımlar attık. YÖK bünyesinde yürütülen eğitim programları, meslek yüksek okulları ve eğitim fakülteleriyle ilgili süreçlerden de verimli sonuçlar alındı." dedi.
"Türkiye, yüksek öğretimde kapasite sorunu olmayan bir ülke haline gelmiştir"
Erdoğan, üniversite sınavlarının, Yüksek Öğretime Giriş Sistemi'ndeki arz ve talep uyumsuzluğunun adil bir çözüm yolu olarak kullanıldığını ifade ederek şunları kaydetti:
"Türkiye, son 19 yılda yaptığımız yatırımlar ve reformlar sayesinde, yüksek öğretimde kapasite sorunu olmayan bir ülke haline gelmiştir. Artık gençlerimizin hayal ettikleri yere yerleşemedikleri için hayatlarının baharında tekrar tekrar üniversite sınavına girmelerine gerek bırakmayacak daha güçlü bir sistem kurmalıyız. Bir yanda üniversite sınavı peşinde vakit kaybeden gençlerin, diğer yanda üniversitelerimizde atıl kapasitenin bulunduğu mevcut tabloyu süratle değiştirmemiz şarttır. Bunun yolu da kamu ve özel sektörü kapsayan iş piyasalarındaki talep ve eğilimleri iyi takip etmekten, müfredatın ve programların bu doğrultuda güncellenmesinden geçiyor. Elbette temel bilimlere ve ileri teknolojiye dayalı araştırma alanlarına özel önem vereceğiz ama önümüzdeki gerçeklere de gözlerimizi kapatmayacağız."
Bunun için öncelikle üniversite kampüslerinin, toplumdan ve ekonomiden kopuk alanlar olmaktan çıkartarak hayatın içinde yerler haline dönüştürülmesi gerektiğinin altını çizen Erdoğan, sadece devletten gelen bütçeyle bu hedeflere ulaşılamayacağının da açık olduğunu vurguladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dünyadaki başarılı örneklere bakıldığında, kendi kabiliyetleri ve altyapılarıyla çok ciddi bütçelerle adeta birer özel işletme gibi çalışan üniversite birimlerinin görüldüğünü, Türkiye'de de yapılması gerekenin bu olduğunu dile getirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bizim gözümüzde başarılı üniversite yöneticisi, rutin işlemleri yerine getirmenin ötesinde, işte bu tür büyük sıçramaları yapabilen kişi demektir. Bulunduğu şehrin ve ülkenin imkanlarını en doğru şekilde kullanarak, dünyadaki gelişmeleri yakından izleyerek, potansiyelini harekete geçiren üniversitelerimizin, bırakınız Türkiye'yi, küresel çapta bir marka haline dönüşmesinin önünde hiçbir engel göremiyorum. Esasen, küresel düzeyde yaşanan siyasi ve ekonomik dönüşümlerle, iklim değişikliği gibi hayati öneme sahip gelişmeler, yüksek öğretimde gelecek on yılı hedefleyen güçlü bir vizyon ortaya koymamızı ve bunu kararlılıkla uygulamamızı da zorunlu kılıyor. Hem hükümet olarak sağlanacak destekler hem de üniversitelerin kendi geliştirecekleri kaynaklarla böyle bir vizyonu hayata geçirebileceklerine inanıyorum."
Erdoğan, Türkiye'nin salgın döneminde sağlıktan sanayiye pek çok alanda gereken alt yapıya ve ufka sahip olduğunun herkes tarafından görüldüğünü söyledi.
Taklit ve takip edici olmaktan çıkarak, belirleyici ve yönlendirici konuma gelinmesi gereken bir döneme girildiğini ifade eden Erdoğan, "İşte bu adımlardan biri de 2030'a doğru Türk Yükseköğretiminde Küresel Vizyonlar Destek Programı dediğimiz Cumhuriyet tarihinden bugüne dek üniversitelere yapılan en büyük mali destek organizasyonudur. Yükseköğretim Kurulunun öncülüğünde hayata geçirilecek bu program, üniversitelerimiz inşallah ülkemizin dünyadaki yenilikçi çalışmalarının önde gelen merkezlerinden biri olmasına hizmet edecektir." diye konuştu.
Erdoğan, bu programı bizzat destekleyeceklerini, üniversitelerin küresel başarılara imza atmaları için her türlü katkıyı vereceklerini belirterek, şunları kaydetti:
"Tabii bazılarının her konuda olduğu gibi yükseköğretim hususunda da yapılanları takdir etmek, hayırlı adımlara destek vermek, milletimizin sahiplendiği vizyona katkı sağlamak gibi bir derdi olmadığını üzüntüyle takip ediyoruz. Hele rektörünün arabasının üstüne çıkıp, orada tepinen öğrencilerin olduğu bir Türkiye'yi ben kabul edemiyorum. Bize böyle öğrenciler gerekmez. Öğrenci her şeyden önce irfanın, hikmetin, ilmin kendisini güçlendirdiği insan olmalıdır. Halbuki üniversiteye girmenin ayrı bir dert, hadi girdiniz okuyup, bitirmenin ayrı bir sıkıntı olduğu dönemlerden bugünkü kapasiteye ulaşmış olmamız gerçekten tarihi bir başarı hikayesidir. Ne demek rektörünüz aracın içinde, siz önünü kesiyorsunuz, daha sonra da aracın üstüne çıkıp tepinmeye başlıyorsunuz. Böyle bir öğrenci olamaz. Bunlar olsa olsa ancak üniversitelerin içine sızmış teröristlerdir. Gelişmiş ülkeleri dahi geride bıraktığımız bir kapasitemiz var. Kalite ile perçinlendiğimizde Allah'ın izniyle önümüzde durabilecek hiçbir güç tanımıyoruz. Üstelik sadece bu kadarla da kalmadık, ülkemizde üniversite eğitimi almak isteyen hiçbir gencimizin barınma veya maddi kaynak sıkıntısı çekmemesi için eşi benzeri görülmemiş adımlar attık. Yurt sayımızı 190'dan 774'e, bu yurtlardaki yatak sayımızı 192 binden 724 bine çıkardık. Yurtlarımızın fiziki şartlarını fevkalade iyileştirdik. Eskiden 30, 40 kişilik koğuşlarda kalan öğrencilerimiz artık 3, 4 kişilik; içinde yatağı, dolabı, çalışma masası, banyosu, tuvaleti, interneti olan otel standardında odalara sahiptir. Bunlar yoktu. Devlet yurtlarının yanı sıra ülkemizde 300 bine yakın özel yurt kapasitesi de mevcuttur. Türkiye'de 1 milyonun üzerindeki yurt yatak kapasitesi ile açık ara dünyada yükseköğretim öğrencilerine en fazla barınma imkanı sağlayan ülkedir. Hepsinden öte nedir o Allah aşkına, parklarda, bankların üzerinde sere serpe yatanlar... Ya bunlar öğrenci mi? Ne alakası var. Bunlar dışarıdan gelip, aynen Gezi'de olduğu gibi buralarda terör estiren teröristler. Biz öğrenciye en büyük saygı duyan bir iktidarız. Göreve geldiğimizde verilen burs 45 liracıktı, şimdi 650 liraya çıktı. Nereden nereye."
"Üniversitelerimizi açıkta tutarak, bu akademik yılı tamamlama kararındayız"
Geçen yıl salgın sebebiyle yurtlar kapalı olduğu için bu yıl hem yeni kayıt yaptıranlar hem de geçen yıl üniversiteye başlayanların başvuru yaptığını, bunun da başvurularda belli bir yığılmayı beraberinde getirdiğini kaydeden Erdoğan, üstesinden gelemeyecekleri bir sorunla karşı karşıya olmadıklarının altını çizdi.
Pek çok şehirde yurtta kalmak için başvuran öğrencilerin neredeyse tamamının talebini karşıladıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Halen inşası süren proje ve ihale aşamasında olan yurt çalışmalarımızla birlikte 110 binin üzerinde yeni yatağı öğrencilerimizin hizmetine sunacağız. Böylece artık yurt sorununu tamamen çözmüş olacağız. Gençlerimize sadece yurtlarımıza barınma imkanı sağlamakla kalmıyor aylık 570 lira da beslenme yardımı yapıyoruz. Bu yardımdan yurtlarımızda kalan tüm öğrencilerimiz yararlanabiliyor. Yurtlarda ücretsiz kalma hakkı olan öğrencilerimiz için bu rakam 870 lirayı buluyor. Hatta bazı şehirlerimizde 'Komşum Projesi'yle gönüllü gençlerimiz vasıtasıyla yurtlarda artan yemekler bölgedeki ihtiyaç sahibi ailelere dağıtılmaktadır. Yaklaşık 1,5 milyon öğrencimizi lisansta 650 lira, yüksek lisansta 1300 lira, doktorada 1950 liralık kredi veya burs ödemesi ile destekliyoruz. Böylece hiçbir evladımızın maddi imkansızlık sebebiyle eğitiminden geri kalmasına izin vermiyoruz. Geçmişte üniversitelerde 'harç' diye bir sorun vardı. Her akademik yıl açılışında, harçları protesto için gösteriler yapılır, gerginlikler yaşanır, huzursuzluklar çıkardı. Biz üniversite harçlarını kaldırarak, eğitim öğretimin önündeki bu engeli de geride bıraktık. Bugün artık ülkemizde üniversite eğitimi almak isteyen gençlerimizin önünde hemen hiçbir mani kalmamıştır. Yeter ki, gençlerimiz bu yolda yürüsün, enerjilerini ve vakitlerini eğitim, öğretim için harcasın, kapasitelerini ve kabiliyetlerini harekete geçirsin. Diğer tüm sıkıntıları çözmek, eksikleri gidermek, talepleri karşılamak hiç endişe etmeyin bizim işimizdir, biz bunları çözeriz. Her hususta olduğu gibi eğitim konusunda da durmak yok, yola devam diyoruz."
Erdoğan, gayretleri ve çalışmalarıyla üniversitelerde başarılı bir eğitim öğretim döneminin geride bırakılacağına inandığını belirterek, "Üniversitelerimizi açıkta tutarak, bu akademik yılı tamamlama kararında olduğumuzun altını bir kez daha çizmek istiyorum." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, YÖK Üstün Başarı Ödülleri'ne layık görülen akademisyenlere, hocalara ve öğrencilere hayırlı başarılı bir eğitim öğretim yılı diledi.
Törenden notlar
Program saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuarı tarafından verilen konser ile başladı.
Yükseköğretim Kurumu (YÖK) tarafından hazırlanan "Dünden bugüne ülkede yükseköğretim" adlı video gösterildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, hitabının ardından YÖK Üstün Başarı Ödülleri'ni hak kazanlara verdi.
Erdoğan, sosyal ve beşeri bilimler kategorisinde, "Farklı Reklam İçeriğine Maruz Kalan Deneklerin İşlevsel, Bilişsel ve Genetik Yanıtları Üzerinden Reklam Etkinliğinin Analizi" konusunda yaptıkları doktora teziyle Dr. Çağatay Akdoğan ve tez danışmanı Prof. Dr. Ayşe Akyol'a, fen ve mühendislik bilimleri kategorisinde, "Optoelektronik Nöral Arayüzleri İçin Yeni Biyouyumlu Kuantum Noktaları ve Nanoteknolojik Birleşimler" konusundaki doktora teziyle Dr. Houman Bahmani Jalali ve tez danışmanı Doç. Dr. Sedat Nizamoğlu'na, sağlık bilimleri kategorisinde ise "Santral Sinir Sistemine Yönelik Nanopartiküller İlaç Taşıyıcı Sistemlerin Geliştirilmesi ve Parkinson Hastalığında Tedavi Etkinliğinin Değerlendirilmesi” konusundaki doktora teziyle Dr. Sema Arısoy ve tez danışmanı Prof. Dr. Tansel Çomoğlu'na ödülünü verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kurumsal ödül kategorilerinde Yerel Kalkınmaya Katkı Ödülü'nü Süleyman Demirel Üniversitesinin, Uluslararası İşbirliği Ödülü'nü Marmara Üniversitesinin, Üniversite-Sanayi İşbirliği Ödülü'nü İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşanın, Topluma Hizmet Ödülü'nü ise Erciyes Üniversitesinin rektörlerine verdi.