Altun, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının himayesinde düzenlenen Analogdan Dijitale Fotoğrafın Yolculuğu Sempozyumu'nun açılışına katıldı.
Konuşmasında, içinde bulunulan çağın açlık, susuzluk, iklim krizleri, göç ve salgınlar gibi sorunlarına değinen Altun, programın devamında fotoğraf sanatçısı İzzet Keribar'ın hayatını anlatan belgeselin gösteriminin yapılacağını, bu belgeselde geçmişin de pek iç açıcı olmadığının görüleceğini anlattı.
Altun, Keribar'ın 1940'ların Türkiyesi'nden bugüne uzanan tarihin canlı bir tanığı olduğunu belirterek, "Bir taraftan onun sanatsal üretimlerine şahitlik ediyoruz. Bir taraftan belgeseli izlediğimizde modern Türkiye tarihine de şahitlik etmiş olacağız. İzzet Bey'in, 1936 senesinde İstanbul Gümüşsuyu'ndaki Ayaspaşa Palas'ta başlayan öyküsünde kuşkusuz büyük mutluluklar da var, öte yandan dedesi Arslan Bey'in varlık vergisi adı altında uğradığı zulüm de var. Sonra, 2. Dünya Harbi yıllarının kıtlığı, ekmek karneleri ve korku dolu anları da var. Kore Harbi zamanları da var. Dahası maalesef 6-7 Eylül Olayları da var. Muhtıralar var, darbeler var." diye konuştu.
"Şükürler olsun ki bugün o zorlu günleri tarihin bir parçası olarak konuşuyoruz. Bugün, o günleri geride bıraktık." diyen Altun, şöyle devam etti:
"Bugünün Türkiye'sinde artık ne 60'larda kurumsal kimlik kazanan askeri ya da yargı vesayetine yer var ne de o vesayeti savunanlara. Bugünün Türkiye'sinde artık ne 70'lerdeki istikrarsız siyaset ve ekonomiye yer var ne de sağ-sol adı altında toplumsal alanı rehin alan radikalizme, fanatizme yer var. Bugünün Türkiye'sinde artık ne 80'ler neslini topyekun yok eden darbecilere yer var ne de darbeye çanak tutan ideolojik müdahalelere, siyaset mühendislerine yer var. Bugünün Türkiye'sinde artık ne 90'larda millete 'Nerede bu devlet?' dedirten derin ekonomik çöküntülere, siyasal kaoslara yer var ne de siyaset alanına hükmeden bürokratik oligarşiye yer var. Bugün bunlara yer yok. Bugün artık büyük ve güçlü Türkiye var."
Altun, sempozyuma ismini veren "Analogdan Dijitale Yolculuk" kavramına dikkati çekerek, "Kavramın, fotoğraf sanatı adına ne anlam ifade ettiğini, birazdan başlayacak oturumlarda birbirinden kıymetli isimlerden, uzmanlardan dinleyeceğiz ancak kavramın yani analogdan dijitale dönüşümün bizler için fırsatlar kadar krizleri de içinde barındırdığını bilmemiz gerekir. Elbette bu fırsatlara karşı, analogdan dijitale dönüşüm sürecine cesaretle yaklaşacağız, elbette bu fırsatları kullanmaya gayret edeceğiz. Fakat bir taraftan da ihtiyatlı bir şekilde bu dönüşümle birlikte karşı karşıya kaldığımız meydan okumaları ele alacağız ve meydan okumalara çözümler üretmeye çalışacağız." ifadelerini kullandı.
"Yaptığımız çalışmaları bütünlüklü olarak hakikat mücadelesi olarak ifade ediyoruz"
İletişim Başkanlığı olarak ''dijital dönüşüm'' çağında yoğun bir çabayla hakikat mücadelesi verdiklerini dile getiren Altun, şunları söyledi:
"Yaptığımız çalışmaları bütünlüklü olarak hakikat mücadelesi olarak ifade ediyoruz. Yalanın, dezenformasyonun ulusal ve uluslararası alanda sürekli olarak yeniden üretildiği ortamda hakikati savunmak hem kutlu hem de zorlu bir vazifedir. Topluma, millete, tüm dünyaya doğruları anlatmak ve doğruların anlatılmasını temin etmek, bunun için çaba sarf etmek, bu anlamda bir hakikat mücadelesidir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın vizyonu doğrultusunda verdiğimiz bu hakikat mücadelesinin, Türkiye'yi eskiden olduğu gibi uluslararası bağımlılık düzenine mahkum etmek isteyenler tarafından hoş karşılanmadığını, onların adeta huzurunu kaçırdığını da biliyoruz. İşte huzuru bozulanlar, her gün yeni yeni yöntemlere başvuruyorlar."
Bu yöntemlere örnek olarak siber saldırıları, sanal alemde yürütülen dezenformasyonları, kara propagandaları, beşinci kol faaliyetlerini ve terör örgütlerinin dijital faaliyetlerini sıralayan Altun, "Şurası net ki giderek artan internet kullanım oranı sayesinde ülkemizde iletişim artık çok daha hızlı ve rahat bir şekilde yürütülebilirken bu oranın artması, beraberinde dijital faşizmin ve dijital terörizmin de boyutunu genişletmekte, bu da ne yazık ki hakikat krizini derinleştirmektedir." değerlendirmesinde bulundu.
"Dijital faşizm, bir milli güvenlik meselesine dönüşmüş durumdadır"
Altun, terörizmin yeni formlar kazandığının altını çizerek, şunları dile getirdi:
"Örgütler, yeni kurulan bu dijital medya düzenini propaganda için, endoktrinasyon için, haberleşme için, militan ve sempatizan devşirmek için, eğitim için hatta operasyonel kontrol ve sözde komuta için kullanıyorlar. Unutulmamalıdır ki içinde bulunduğumuz bu dijital dönüşüm çağında ismine dijital faşizm, dijital terörizm dediğimiz sorun da bu nedenle bir milli güvenlik meselesine dönüşmüş durumdadır. Hiçbir siyasal aktörün bu sorun karşısında duyarsız kalması söz konusu olamaz, olmamalıdır. Zira bugün bir milli güvenlik meselesine dönüşen bu dijital faşizm, bireyleri, aileleri, toplumları, devletleri tehdit etmektedir. Bu tehdide karşı milli birlik ve beraberlik içinde mücadele etmek, son derece hayati bir unsurdur. Önümüzdeki dönemin en büyük mücadele alanlarından biri olan dijital dönüşümde tüm kurumlarımıza, siyaset ve medya temsilcilerine hatta her bir vatandaşımıza önemli sorumluluklar düşmektedir."
Konuşmasının devamında Keribar'ın çalışmalarına dikkati çeken Altun, "Elinde fotoğraf makinesiyle 70'ten fazla ülke gezen ama en çok Türkiye'yi seven, Türkiye için dertlenen, en zor dönemlerde dahi asla vatanını terk etmeyi düşünmeyen büyük fotoğraf sanatçısı İzzet Keribar Beyefendi, bu duruşuyla tam da bizim ihtiyaç duyduğumuz milli birliğin, milli duruşun sanat alanında nasıl karşılık bulduğunun somut tezahürüdür." ifadelerini kullandı.
Usta fotoğrafçı Keribar'dan Altun'a anlamlı hediye
Sempozyumda açılış konuşması yapan İzzet Keribar da sanatına olan tutkusunun peşinde koşmaya devam edeceğini söyledi.
Keribar, kendisine ait 1950 model elle kurmalı Zeiss Ikon Nettar marka çalışır durumdaki körüklü fotoğraf makinesini günün anısına Altun'a hediye etti.
Altun, hediye takdiminin ardından Keribar'ın eserlerinden oluşan "Bir Keribar Fotoğrafı" sergisini gezdi. Keribar, Altun'a eşlik ederek çektiği fotoğrafların hikayelerini anlattı.
Muhabir: Başak Akbulut Yazar