"Cumhuriyet'in 3.evresine geçiyoruz"

MHP Lideri Bahçeli katıldığı canlı yayında "Yeni sistemle Cumhuriyet'in 3.evresine geçiyoruz" ifadelerini kullandı.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli NTV-Star TV ortak yayınında Nazlı Çelik'in gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Bahçeli, 24 Haziran seçimleri sonrası Türkiye Cumhuriyeti'nin yeni bir aşamaya geçeceğini bildirerek şunları kaydetti:

"24 Haziran’da Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi milletçe kabul edilirse o zaman sistem bütün unsurlarıyla hayata geçmesi gerekir. Yürütmeyi oluşturan Cumhurbaşkanı ve hükümeti, yasamayı oluşturan milletvekilleri ve partiler ve ayrıca bağımsız yargıyı da dikkate aldığınızda Türkiye yepyeni bir sisteme geçiyor. Bu 94 yıllık Cumhuriyet tarihimizde üçüncü evredir. Bunun birinci evresi cumhuriyetin kuruluşudur. İkinci evresi çok partili hayata geçiş dolayısıyla parlamenter sistemin 71 yıldan beri uygulanmasına sebebiyet veren bir süreçtir. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi yeni bir sistemdir. Türkiye’nin geleceğini belirleyecek 21.yüzyılda lider ülke olmasına yol açabilecek bir etkenliği, kararlığı, azmi ortaya koyabilecek bir sistemdir. Bu sistemin hayata geçirilmesi 24 Haziran seçimlerine bağlıdır. Bunları dikkate aldığımız vakit ben şu an için halkımızla olan temasları da dikkate alarak herhangi büyük bir hata olmadığı takdirde sistem hayata geçer ve sayın Cumhurbaşkanı da görevine devam eder." 


Af konusu

Bahçeli, af konusunda sorulan bir soruyu şu şekilde yanıtladı:

"Adaylardan bir tanesi tutuklu. Aynı zamanda PKK’nın siyasal uzantısı konumundaki bir siyasi partinin de eş başkanı. Yönetimi altında bazı olayları da Türkiye’de yaşandığı acılarla dolu bir süreç. Bunun aday olması bir defa düşündürücü. HDP içerisinde Cumhurbaşkanı adayı gösterecek bir şahsiyet kalmamış gibi bu kişiyi öneriyorlar ve herkes bunun tutukluluk halinin kaldırılarak adaylık sürecinin devamını istiyor. 

Millet İttifakı da diyor ki, 'YSK bu adaylığı onaylamış. Partisine bir seçim yardımı yapılmış para verilmiş  o zaman biz niye tahliyesini talep etmeyelim.' 

Partisine yardım yapılabilir, YSK hukukun dışına çıkamaz. Yani HDP seçime girme yeterliliğine sahip bir teşkilatlanması varsa ve bir aday çıkarmayı düşünüyorsa sen aday çıkartamazsın diyemez. Ama o partinin mensupları Türkiye’yi kaosa, krize, kargaşaya ve bazı gelişmelerin üstünü örtmeye, terörle mücadeleyi gölgelemeye, PKK’ya biraz yandaşlık yapmaya fırsat verebilecek davranışlardan uzak kalması lazım. Bunun içinde bu şahsı aday olarak görmek istiyorlar ve kendilerinin sahip olduğu her imkandan da yararlanılmasını istiyorlar. Burada Türkiye üzerinde başka bir düşüncenin hakim kılınması var. YSK gereğini yapıyor ama öbürlerinin ısrarla şöyle yapılması böyle yapılması dışarı çıkması konusu üzerinde duruluyor ve bunu da demokrasi özgürlük adına savunuyorlar. HDP’nin uygulamalarında hangi demokratik anlayış yatıyor, hangi özgürlük var. Orada katliam var, acı var, işkence var. Türk milletini bölmeye yönelik faaliyetler var. Bunların hepsini bir kenara bırakacaksınız bir kişi adaylığını koyuyor. Bende, eğer 100 bin imza ile aday olunacaksa o zaman benim yakinen tanıdığım ve ülküdaşım olarak kabul ettiğim ülke ülkü sevdalısı arkadaşlarımız var. Alaattin Çakıcı, Kürşat Yılmaz ve ona benzer diğerleri de var. Ülke ve ülkü sevdalısı birisi cezaevinde çürüyecek öbürü kalkacak ben cumhurbaşkanı adayıyım diye Türkiye’yi gezecek. Eğer böyle bir anlayış hakim olacaksa ben de 100 bin imzayı toplar bu arkadaşlarımızı cumhurbaşkanı adayı olarak takdim ederdik. Eğer memlekete hizmet açısından da meseleye bakıyorsanız bu insanların bilinen ve bilinmeyen yönleriyle hizmetleri de var. O sebepten dolayı ben bu cümleye ilaveten bunu söyledim. Yani siz bunun affını istiyorsanız grubu var veya 100 bin imza bunu yapmak istiyorsanız bizde bu arkadaşlarımızı 100 bin imza toplayarak dışarıya çıkarma teşebbüsünde bulunabilirdik. 

Orada işte hükümlüler aday olamıyor. 

Burada bir takım şeyleri anlatmaya çalışıyoruz. 


Ülke ve ülke sevdalısı

Bahçeli, "Devlet için çok şeyler yaptı dediniz mesela ne yaptılar?" sorusuna şu cevabı verdi: 

"Onları biz burada konuşamayız söyleyemeyiz. Ama bunlar benim ülküdaşımdır. Şehidimizin oğludur. Ülke ve ülkü sevdalısıdır. O günkü şartlar altında kimin ne yaptığı da Türkiye’de bazıları vardı çok daha ileri seviyede ülke yönetiminde bulunmuşlardır. Ama bu insanlarda ceza evinde bulunuyor. Şimdi bazı konuları yanlış anlıyorlar. Şimdi sen diyorsun ki, “Bu ülke ve ülkü sevdalısı olan bir kişi” tanımını yapıyorum. Sonra duyuyorum ki bu çok ağır bir rahatsızlık sebebiyle Kırıkkale’de hastanede yatıyor. Bana düşen görev bunu siyaseten istismar etmek anlayışı yerine yerinde ziyaret etmek. Eğer o hastayken onu ülke ve ülkü sevdalısı olarak tanımlarken hastanede ziyaret etmeyip demeçle konuşsam o arkadaşı istismar etmiş olurum. Bunu ben yapamam. Onun için hastaneye ziyarete gittim. İşte bu çerçevede baktığımız vakit 57. hükümet döneminde bazı olayları yaşadık. Bu konuda konuşması gerekenler hiç konuşmuyor. Bir tanesi Saadettin Tantan. Bir tanesi adalet bakanı Hikmet Sami Türk. Çünkü Türkiye’de 57.hükümet kuruldu bir koalisyon hükümeti. DSP, Milliyetçi Hareket Partisi ve ANAP hepsi yüzde 52 oranına vatan bir yapı. Bu kadar güçlü bir koalisyon oluşmuş ve 3 buçuk yıl görevde kalmış. Parlamenter sistem içinde koalisyonlar bir yönetim şekli ama bu kadar güçlü bir koalisyon bu kadar uzun ömürlü bir koalisyonda olmamış. Bu koalisyonda Milliyetçi Hareket Partisi var. Bundan önceki koalisyonda da Refah Partisi var. Toplumda belli kesimler Refah Partisi’nin iktidara gelişini kabullenemiyor, Milliyetçi Hareket Partisi’nin iktidarda oluşunu zaten hazmedemiyor. Bu gerçekleri biz bilerek geliyoruz. Bunun altında yatan gerçek nedir? 12 Eylül sonrasında var olan ülkücü milliyetçi hareketin potansiyelini cezaevine almakla yetinmediler, bunları paramparça edip darmadağın ederek yok etmeyi amaçladılar. Bunun içinde bir çok çalışmalar yapılırken üç olay üzerinde de hassasiyetle duruldu. Birincisi, Türkeş’siz Milliyetçi Hareket Partisi. İkincisi, Milliyetçi Hareket Partisiz meclis. Üçüncüsü, Milliyetçi Hareket Partisiz hükümet. Türkeş’siz Milliyetçi Hareket Partisi olmadı çünkü siyasi yasaklar kalktı. Arkasından mecliste 19 milletvekiliyle yasal olmayan bir ittifakla TBMM’de temsil edildi. 129 milletvekiliyle 99 yılında kurulan 57.hükümette de 11 bakanlıkta Milliyetçi Hareket Partisi oldu. Bu süreci kabullenemeyenler bir tarafa bir da böyle bir koalisyonun istikrar getirici davranışından rahatsız olan çevreler bir takım gelişmeler ortaya koydular. Mesela 5 tane önemli kuruluş vardı. Fol yok yumurta yok belli toplantılar yaptılar. Türkiye İşverenler Sendikası, ona benzer beş kuruluş. Onlara meşhur beşler derler o zaman. Bir tanesi var başbakanlığın önünde daktilo atıyor, bir tanesi var kriz yaratmak için her şeyi yapıyor. 6 tane banka piyasadan döviz çektiler ekonomik sıkıntı yaratmaya kalktılar. Ama bunlar bir tanesi vardır ki 2000 yılında bir olay oldu. O olay çok önemlidir. Bunları milleti uyarmak ve bir daha böyle hatalara düşmemek için bunu söylüyoruz. Burada Hayata Dönüş Operasyonu başlatıldı. Bu 10 Aralık 2000 tarihinde. Bu çok önemli ve korkunç bir olay. Bir örgütün yönlendirmesiyle cezaevlerinde isyan başlatıldı."

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Siyaset Haberleri