Berat Albayrak’ın Cumhurbaşkanı dâmâdı kontenjanından siyâsete girmesi, AK Parti iktidarının bir ayıbıymış gibi sunuluyor. Oysa bu, bir CHP geleneği.
Yükseliş döneminden itibaren Osmanlı’nın başına dert olan “dâmâtlık” makamı, maalesef Cumhuriyet târihimizde de devam etti.
İlk millî dâmâdımız, gazeteci Metin Toker’di. Oktay Ekşi, Toker hakkında şöyle diyor:
“Genelde küçümsenen veya hor görülen gazeteciliğin hiç de öyle olmadığını, İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün pırlanta gibi bir kişiliğe sâhip kızı Özden'le evlenerek o gösterdi.”
CHP’li Cumhurbaşkanına dâmât olursan gazeteciliğin yüzakı olup mesleği yüceltiyorsun; Ak Partili Cumhubaşkanına dâmât olursan skandal! Güleyim bâri de boşa gitmesin. Böyle ilkel bir bakış açısı olmaz!
Üstelik Metin Toker, önce sıkı bir İnönü muhâlifiydi. Elbette başarılı bir gazeteciydi ama İnönü’ye dâmât olunca önü açıldı. Nihâyet 1977-1980 arasında senatör de oldu. Ne bağımsız gazetecilik ama değil mi?
2007’de bir millî dâmât projesi daha ortaya çıkmıştı. Kırmızı ışıkta durmasıyla meşhûr 10. Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer’in dâmâdı Mustafa Kemal Kısacıkoğlu, genel seçimlerde CHP Ankara 2. bölge 6. sıradan adaydı. Sandıktan çıkamadı.
2015 seçimlerinde Berat Albayrak vekil adayı olduğunda o zamanki Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şentop, Osman Gökçek’in listeye girip girmediği sorulunca, üst kurulda aldıkları prensip karârı lüzûmunca yakın akrabaları listeye almadıklarını belirtmişti. “Gâliba, üst kurulun yakın akraba tanımı, bizimkinden farklı. Neticede dâmât dediğin, eloğlu.” diye yazmıştım.
Fakat eloğlunun bu kadar vazgeçilmez olacağını tahmin etmemiştim. Gerçi başarılı olsun da varsın vazgeçilmesin!
Başarılı olsun da varsın, Cumhurbaşkanı olsun!
Berat Albayrak’ın ne kadar başarılı olduğu ortada. Arkasındaki basın desteğine rağmen olmuyor. Olmayınca ısrar etmemek lâzım. Nasipten ötesi yoktur. “Dayak bile nasiple yenir.” demiş atalarımız.
Bu konuda üzerinde durmak isteğim çok mühim bir ayrıntı var. Berat Albayrak, kısa bir süre önce katıldığı televizyon programında, "Benim bu hayatta onur duyduğum iki ünvan var. 1.si Saâdık Albayrak’ın oğlu olmak; 2.si Recep Tayyip Erdoğan’ın dâmâdı olmak." dedi.
Bir çuval inciri berbat etmek diye buna derim. Eğitimde bir kural vardır. Çocuklar, belli bir yaşa kadar anne babasının adlarıyla tanınırlar. Ali’nin oğlu, Ayşe’nin kızı gibi. Daha sonra tersi olmamışsa, yâni Ali ve Ayşe, “filancanın annesi, filancanın babası” olmamışlarsa bir ilerleme olmamıştır. Çocuklarımız ve eşleri, bizimle değil; biz, onların ebeveyni olmakla gurur duymalıyız. Terakkî, ancak böyle olur.
Daha açık yazayım:
Berat Albayrak, o kadar büyük işler yapmalıydı ki Sâdık Albayrak, “Berat’ın babası”; Tayyip Erdoğan, “Berat’ın kayınpederi” olmalıydı.
Türkiye’nin dâmâda veya oğula değil, lidere ihtiyacı var.
Osman Bey, Ertuğrul Gâzi’nin ve Şeyh Edebalı’nın gölgesinde kalsaydı, bey olur muydu?