Türk demokrasisi her 10 yılda bir darbelerle kesintiye uğramış bir tarihe sahip. Ancak 20 yıldır iktidarda olan tümdarbelere galip gelen Ak Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, yaklaşık bir aydır yine olası bir ‘darbe’yi dile getirince, herkes şaşkına döndü.
Zira son 20 yıl gelişen olaylara bakıldığında; her darbe ihtimali konuşulduğunda Erdoğan galip gelmiş. Türkiye’de darbe yapan, yapacak, yapabilecek yapılar, bir bir yıkılmış ve yok edilmiş. Her seferinde de, -Türk halkı darbelerle mücadele eden Erdoğan’ ın arkasında durarak- bu savaşları Erdoğan’na seçim sandığında da kazandırmıştır.
Bunun en son örneği de 15 Temmuz’ dur. Hem rejim değişmiştir. Erdoğan hem başkanlık sistemini getirmiştir. Hem de en son darbe yapısı olarak görülen TSK’ nın içi de darbecilerden temizlenmiştir.
Zaten bu nedenle de herkes birbirine, ‘kim , hangi yapı, darbe yapacak ki?’ diye soruyor. Hatta daha ileri gidip Cumhurbaşkanı Erdoğan’ ın bu konuda CHP’ ye yüklenmesi üzerine, ‘Belediye zabıtası mı darbeyi yapacak?’ diye espiri yapıyor…
Haklılar da!
Çünkü bugüne kadar hep Türk demokrasisine yapılan darbeler, - felsefesine yüzde yüz zıt ve kabul edilemez olmasına rağmen- Atatürkçülere yüklenmiş, bu nedenle de Atatürk’ ün kurduğu parti de bu konuda hep zan altında kalmıştır.
Oysa darbeler tarihine bakıldığında ve incelendiğinde, hep bir dış destek ya da dış müdahale ile darbelerin gerçekleştiği artık ortadadır. Son olarak 15 Temmuz’ da da bu iç kamuoyunda da daha net anlaşılmıştır.
Bu nedenle, bugün Erdoğan’ ın uzun zamandır halktan oy alma anlamında erezyona uğramış CHP’ yi suçlaması herkes tarafından komik karşılanmaktadır.
Ancak Türkiye’ nin iç dinamiklerinin bu hükümetin gitmesini ve yeni bir hükümetin gelmesini istediği de bir gerçektir.
Aslında işin gerçeği, Türkiye’ nin iç gündemi erken ya da baskın seçimken, dış dünyanın Türkiye için gündemi maalesef darbedir.
Nasıl mı? Anlatacağım. Önce seçimden başlayalım.
Bir baskın seçim Tayyip Erdoğan’ ı iktidardan da edebilir, daha da güçlendirebilir. Bu nedenle Erdoğan ve ekibi, bu olası baskın seçimi deneme noktasında uzun zamandır tartışma yapıyor. Hem de olası darbe senaryolarının da böylece ötelenebileceği düşünülüyor. Haliyle halkı yine arkasına alan Erdoğan’ a darbe de bu nedenle zorlaşacaktır.
Zira yeni sistemden kaynaklanan eksikleri gidermek için, parti içinde Ömer Çelik başkanlığında parlamenter sisteme dönüş konusunda bile çalışma yapıldığı artık sır değil.
Öte yandan dünyayı eve ve içe kapatan pandemi ise aslında zaten bozuk ya da sorunlu olan Türk ekonomisini de dünya ile eşitlemiş durumdayken seçim pekala uygun olabilir. Bugün hiç kimse, yaşanan ekonomik sorunlardan –en azından tamamından- Erdoğan ve hükümetini suçlamamaktadır. Hatta böylesine kritik bir durumda halk hükümeti aynen korumak isteyebilir.
Bu arada tüm dünya pandemi sonrasında yeni bir dünya düzenine hazırlanırken, pandeminin en çok kaybedeni bugün için ABD ve Trump. O Trump ki, kasım ayında büyük seçime hazırlanmaktadır. Ve maalesef içerde o kadar da durumu –seçim kazanmak için- parlak değildir. Trump ya kazanacak, ya kaybedecek. Esas felaket de ABD için o zaman başlayacak. Zira Trump’ ı iktidara getiren yapı Pentagon, Trump gittiğinde küreselcilerin isteği doğrultusunda pandemi ile ötelenen ya da pandemi ile yapılmaya çalışılan fiziki savaşa geri dönecek. Bu savaş da Ortadoğu’ da yarım kalan senaryoların devreye girmesi olacağı için, bölgedeki gelişmeler Türkiye’ye bir darbeyi bu kez zorunlu bir dayatma olarak gündemimize getirebilecektir.
İşin kötü tarafı, eğer Trump seçim kazanmak uğruna kendisine kısa sürede bir zafer ve savaş kazanma rolü biçip seçime öyle gitmeyi hedefler ise, Türkiye’ nin kaderinde darbeler ayı olarak bilinen Mayıs ayına ve yaz aylarına bu kez dikkat etmek gerekmektedir. Ve Trump’ ın seçim öncesi bir zafere ve maalesef İsrail politikalarına uygun düşecek bir eyleme her zamankinden daha çok ihtiyacı olduğu bir gerçektir. Bu durumda yine bize bunun yansıması darbe olabilecektir.
Venezuella, Katar darbe denemelerinin oyunun bir parçası olduğu ortadayken ve olası ABD seçimleri öncesindeki bölgedeki hareketlilik-ki Suriye’deki gelişmeleri iyi izlemek gerekir- körfezde bir harekatı gündeme getirirken; İsrail, ABD ve NATO üzerinden Türkiye’ yi bölgede oyuna dahil etmek için askeri bir yönetime mecbur bırakabilir.
İşte tam da bu noktada iktidar da baskın seçimi çare olarak devreye alabilir. Bugüne kadar demokrasiyi darbelerle bölgede getirmeye çalışan güçlerin karşısına konabilecek en iyi argüman ve güç de, şu anda sandıktan başka bir şey değil.
Zira dış konjonktürün dayattığı ve yarattığı darbe senaryolarına karşı, bugün Türkiye’ nin merkezde toparlanıp güç olması ile karşılık vermesine ihtiyaç var. Türkiye ile İsrail’in birleştirilme senaryoları da, Türkiye’ yi kullanma senaryolarının bir parçası olacağından dolayı, Türkiye adeta sandık ve darbe- dolaylı ya da dolaysız- arasında araftadır. Hükümet baskın seçim ile ülkeyi ve kendisini kurtarmaya çalışmaktadır. Bir önceki yazımda sorduğum, ‘Genelkurmay Başkanının darbe sessizliğine ‘kimseden cevap gelmedi. Dilerseniz ben bir cevap vereyim:
Türkiye’de hiçbir darbe genelkurmayda karara bağlanmamıştır da ondan!
Bölgedeki olası senaryo ve neler oluyor? İsrail’ in neden ve neleri kaybettiği, Çin’ in pandemi sonrası bölünme senaryoları ve bir yönüyle kazanan İngiltere’ nin nasıl bedel ödediğini, olası İran operasyonu ve Lübnan işgali –ki biraz ötelenmişti- …Kısaca, jeopolitik siyaseti bir sonraki yazıda değerlendirdiğimizde, ülkemizdeki darbe senaryolarının daha anlaşılacağını düşünüyorum.
NURAY BAŞARAN