Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, sivil toplum kuruluşlarına (STK) mektup yazdı.
Davutoğlu, mektubunda “Bugün kimsenin kimseden emin olmadığı, sivil toplum kuruluşlarımızın ‘sivil’ niteliğinin örselendiği korku iklimine nasıl gelindiğini hiç sormayacak mıyız? Körü körüne itaat ile susarak işlerin düzeleceğini sanıyorsak, büyük bir yanılgı içindeyiz demektir” değerlendirmesini yaptı.
İşte Davutoğlu'nun mektubundan satır başları:
"NASIL BİR MİRAS BIRAKACAĞIZ?"
"“Bu mektubu size tarihe kayıt düşen bir hasbihal olarak kaleme alıyorum. Geçtiğimiz günlerde Sayın Cumhurbaşkanı’nın ‘hain’ ve ‘liyakatsiz’ ithamlarına karşı kendisiyle yüzleşme çağrısında bulundum. Şu ana kadar bu çağrıma cevap gelmedi... Bütün siyasi tartışmaları bir kenara bırakarak kendimize dürüstçe soralım: İnandığımız değerler adına gelecek nesillere nasıl bir miras bırakacağız?
"ÇİLELER ÜZERİNE KURULAN İKTİDARDA"
... Anadolu’nun çilekeş, onurlu insanlarını, babalarımızı ve dedelerimizi düşünün. Gelin beraber soralım: ‘Bizim ideallerimiz neydi, bugün bu çileler üzerine kurulan iktidarda yaşananlar ne?’
"HZ ÖMER'İN ADALETİNDEN ELİMİZE NE KALDI"
... İki asra yaklaşan bu birikimin en temel hedefi adaletti; bugün ise en çok örselenen kavram adalet. Toplumun en az güven duyduğu kurum yargı. Nesiller boyu aktarılan Hz. Ömer’in adaletinden elimizde ne kaldı? ... Bugün kimsenin kimseden emin olmadığı, sivil toplum kuruluşlarımızın ‘sivil’ niteliğinin örselendiği korku iklimine nasıl gelindiğini hiç sormayacak mıyız? Yolsuzluklara karşı mücadele edilecek, tüyü bitmemiş yetimin hakkı korunacaktı. Yolsuzluğun her türü her gün yaşanırken yüzü kızarmayanların ‘dava’ diyerek hepimizin gençlik ideallerini temsil eden bu kavramı nasıl kirlettiklerini görmezden mi geleceğiz? Bireyciliğe karşı ‘şahsiyet’ inşa edilecekti değil mi; ortamına göre farklı dil kullanılan riyakâr iklimde bir şahsiyet izi bulabiliyor muyuz?
"ZENGİNİ DAHA ZENGİN..."
Önce ahlak diyerek çıkılan yolda ‘siyasi ahlak’ kavramının iktidardakileri bu kadar tedirgin etmesi ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın ‘ilçe başkanı bulamazsınız’ demesi içimize siniyor mu? Hani insanları ‘güzel söz ile çağıracaktık’, insanlara güzel örnek olması gereken yüksek makamlardan kadınlara, hekimlere, öğrencilere, farklı düşünenlere yönelen nezaket dışı hitaplar kulağımıza ya da ruhumuza güzel geliyor mu?... Zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapan, ‘bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul dağıtan’ sistem eleştirisi artık şiirlerde mi kaldı?
"MAVİ MARMARA ŞEHİTLERİNİN UNUTULMASI..."
...Nass diyerek uygulanan politikalarla dünyanın en yüksek faizinin yaşanmasının, Hazine’nin faiz borcunun anapara borcunu aşmasının nassa olan inancı nasıl sarsmakta olduğunu görmüyor muyuz? Dini değerlerimizin iktidarda kalabilmek için araçsallaştırılmasının genç nesillerin dine inançlarını nasıl sarsmakta olduğu gerçeği yüreklerimizi titretmiyor mu? ... İsrail ile ilişkiler normalleştirilirken Mavi Marmara şehitlerinin unutulması, mazlumların sesi olma iddiasıyla çıkılan yolda birkaç milyar dolarlık swap alabilmek için Uygur Türklerinin soykırıma tabi tutulmasına sessiz kalınması hepimizin başını önüne eğdirmedi mi?
"KÖRÜ KÖRÜNE İTAAT"
... Özetle, gün her şeyi açık yüreklilikle konuşma ve yüzleşme günü. Güç kaygısıyla örttüğümüz her zaaf ‘camia’daki parçalanmış ruh halini artırmaktan başka bir şeye yaramıyor. Sakın ha artık ‘kazanımlarımızı kaybederiz’ de demeyelim! Kazanımlarımızı güç sahibi olmak değil şahsiyet ve duruş sahibi olmak korur. Biz baskı gördüğümüz ama ahlaki üstünlüğe sahip olduğumuz dönemlerdeki samimiyetimizle 28 Şubat döneminin prangalarını kırdık, güç sahibi olup ahlaki üstünlüğümüzü kaybettiğimiz iktidar günlerinde ise şahsiyetimizi ve gençlerimizi kaybediyoruz. Son sözüm şu olsun: Körü körüne itaat ile susarak işlerin düzeleceğini sanıyorsak, büyük bir yanılgı içindeyiz demektir! ...."