Prof. Ercan: "İstanbul'un yer durumuna baktığımız zaman Anadolu yakası çok iyidir ve bunun yanı sıra Ayasofya çevresi yani Eminönü-Haliç'in bulunduğu kesimden kuzeye doğru yani Karadeniz'e doğru gidecek olursanız Avrupa yakası da çok iyidir. Kötü olan yeri Eminönü Yarımadası yani Suriçi, Zeytinburnu, Bakırköy, Bahçelievler, Güneşli, Küçükçekmece ve en çok etkilenecek yer ise yeniden Avcılar-Büyükçekmece kesimi olacaktır."
2045 yılına kadar İstanbul’da Gölcük depremi ölçeğinde büyük bir deprem beklemediğini ifade eden Prof. Ercan, bu süreçte deprem önlemlerinin acilen hayata geçirilmesi gerektiği uyarısını yaptı.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği İnşaat Mühendisleri Odası (TMMOB-İMO) İstanbul Şube Başkanı Füsun Sümer de İstanbul’un kaybedecek bir gününün bile olmadığını ifade ederek, “İstanbul'un depreme hazırlanması için güvenli yapı üretiminin sağlanması ve yapı güçlendirme çalışmalarının tamamlanması için ulusal bir deprem seferberliği ilan edilmesi gerekiyor” diye konuştu.
“1999 DEPREMİNDEN SONRA FAY HATTINDAKİ GERGİNLİK NEREDEYSE SIFIRLANDI”
Jeofizik Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan’a göre 1999 Gölcük depreminden sonra fay hattındaki gerginlik neredeyse sıfırlandı. Prof. Ercan, “Dolayısıyla 1999 depreminden sonra her an İstanbul'da deprem olabilir sözünün bilimsel bir tutarlılığı yoktur. Bunu jeofizik olarak hesapladığımızda, İstanbul'un önünde, yani diğer bir deyimle Kuzey Marmara'da yerin kırılabilmesi için 6 milyar gigatonluk bir gücün bastırıyor olması gerek. Bu güç var mı, şu anda yok. 6 milyar gigatonluk güç olmuş olsa ben de diyebilirim ki her an deprem olabilir. Böyle bir güç yok. Şimdi böyle bir gücün oluşması için gereken zaman 1999 depreminden sonra en az 46-50 yıldır. Bunu nasıl söyleyebiliyorum çünkü her yıl belli bir oranda doğudan batıya doğru artarak gelen bir gerginlik birikimi var. Bu ortalama gerginlik birikimin hızına baktığınız zaman olabilecek bir deprem 2045'ten önce olmaz” dedi.
“YIKIM DAHA DÜŞÜK OLACAK”
Voa Türkçe'nin haberine göre olası Marmara depreminde iki fay hattında kırılmanın yaşanacağını beklediğini kaydeden Prof. Ercan’a göre iki kırılma nedeniyle enerji yaklaşık 7.3 şiddetinde olacak ama bu enerjiyi ikiye paylaştırarak boşaltacağı için neden olacağı yıkım göreceli olarak daha düşük olacak.
Prof. Dr. Ercan, “Tek bir kırılma olsa beklenen depremin büyüklüğü 7.3 olurdu. Ancak iki kırılma olacağı için iki tane deprem odağı olacak. Bir tanesi Küçükçekmece’nin 25 kilometre güneyinde ve yaklaşık 5 ile 10 kilometre derinlikleri arasında 6.4 ile 6.7'lik bir deprem bekliyorum. Ayrıca Marmara Ereğlisi ile Silivri arasında da 7-7.2'lik bir deprem bekliyorum. Bu iki depremden çıkacak toplam enerji yaklaşık 7.3 olacaktır ama bu enerjiyi ikiye paylaştırarak boşaltacağı için yapacağı yıkım da göreceli olarak daha düşük olacaktır. Kocaeli'deki yıkım çok fazla oldu. Bunun ana nedeni kırık, kentin tam içinden geçti. Yani Gölcük'ün içini biçerek geçti. Ama Kuzey Marmara'da ise İstanbul'un içinden bir kırık böyle biçerek geçmeyecek. İstanbul'un 25 kilometre güneyinden biçerek geçecek. Dolayısıyla Gölcük'te yapacağı hasarın aynısını İstanbul’da yapmasını hayal etmek biraz güç. Ama ne etkileyecektir? İstanbul birinci derece etki alanı içinde olacaktır. Çünkü yakın olacaktır ama İstanbul'a yakın olduğu kadar Yalova'ya da yakın olacaktır.”
“ANADOLU YAKASININ ZEMİNİ DAHA İYİ”
Depremin etkileyebileceği bölgeler hakkında da görüş belirten Prof. Ercan, “Yapıların yıkım nedeninin yüzde 20'si yerden gelen sorunlardır. Yüzde 80'i ise yapısal sorunlardır. İstanbul'un yer durumuna baktığımız zaman Anadolu yakası çok iyidir ve bunun yanısıra Ayasofya çevresi yani Eminönü-Haliç'in bulunduğu kesimden kuzeye doğru yani Karadeniz'e doğru gidecek olursanız Avrupa yakası da çok iyidir. Kötü olan yeri Eminönü Yarımadası yani Suriçi, Zeytinburnu, Bakırköy, Bahçelievler, Güneşli, Küçükçekmece ve en çok etkilenecek yer ise yeniden Avcılar-Büyükçekmece kesimi olacaktır” diye konuştu.
“EKONOMİK SIKINTILARI OLAN BİR ÜLKE DEPREME ÇARE BULAMAZ”
Sadece İstanbul'da değil bütün Türkiye'de deprem bilincinin var olduğunu ancak deprem bilincinin olmasının deprem konusunda yeterli önlem alınabileceği anlamına gelmediğini kaydeden Prof. Ercan, ekonomik sıkıntıları olan bir ülkede depreme çare bulunamayacağını söyledi.
Prof. Ercan, “Kentsel dönüşüm adıyla yapısal dönüşüm yapılıyor. Yani siz eğer varlıklı iseniz, siz daire sahipleri bir araya geliyorsunuz ve yaptırıyorsunuz. Bir ülkede ekonomik sorunlar giderilmeden yönetim bu işi seçim yatırımı olarak değil de insana yatırım olarak almadıkça depremin adı ölüm olur. Şu anda İstanbul'u bekleyen bu. Şimdi evet deprem Gölcük kadar büyük olmayacak ama bu şekilde deprem bizi yakalarsa kilometrekare başına yaklaşık 2 bin 580 kişinin yaşadığı İstanbul'da oransal olarak yapı yıkıntısı altında kalan insan sayısı Gölcük’ü geçebilir. Kim kurtarır bunu, kimse kurtaramaz. Kişilerin toplanma alanlarına toplanabilmesi için göçük altında kalmaması gerekiyor. Göçük altında kalan her 100 kişiden 83 kişi hayatını kaybeder” ifadelerini kullandı.
“GÜVENLİ İNŞA YOK”
İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Füsun Sümer, depreme dair önlemlerin alınmadığına dikkat çekti. Depremin bir doğa olayı olduğunu belirten Sümer, depremin insan eliyle afete dönüştürüldüğünü söyledi.
Sümer, “Binalarımızı deprem güvenlikli inşa etmiyoruz. Mevcut yapı stokumuzun da riskli olanlarının yenilenmesini, güçlendirilmesini yeterince yapmayarak bu riski günden güne büyütüyoruz. Ayrıca yeni yapılanların da tasarımının, uygulamasının ve kullanımının da denetimlerinin çok sıkı bir şekilde yapılamadığı için istenilen verimlilikte olmayacağının da endişesini de bir yandan da taşıyoruz. Kaybedilecek bir günümüz bile yoktur. İvedilikle bütünsellik içinde hep birlikte bir deprem konusunda ve mevcut yapı stokumuzun güçlendirilmesi, yık yap anlayışından çıkılarak gerekmeyenlerin sadece güçlendirme ile tamamlanması gereken binaların yıkılıp ve öncelikle bu ivedilikle riskin çok yüksek olduğu, gerçekten ihtiyaç olan binalardan kentsel dönüşümün yapılması, yapı denetiminde çok sıkı bir şekilde gerçekleştirilmesi gerekir” dedi.
Öncesinde alınacak önlemlerin maliyetini sonrasında yapılacak yara sarma ve benzeri faaliyetlerden çok daha ucuz ve çok daha insani olacağını kaydeden Sümer, sözlerine şöyle devam etti: “En iyimser senaryolarda bile binlerce binanın çökeceği ve yüzbinlerce insanın hayatını kaybedebileceği konuşulmaktadır. Bu çok ciddi bir kayıptır. Hem manevi hem maddidir. Bunu unutmamamız gerekiyor. İstanbul'un depreme hazırlanması güvenli yapı üretiminin sağlanması, yapı güçlendirme çalışmalarının tamamlanması ulusal bir konudur. Sadece İstanbul'un konusu değildir. Bu nedenle ulusal bir deprem seferberliği ilan edilmesi gerekmektedir.”
İstanbul’da birçok kişinin ekonomik gücü olmadığı için evlerini kentsel dönüşüme sokamadığını ya da bina güçlendirmesi yaptıramadığını ifade eden Sümer, “Bununla ilgili organizasyonun mutlaka ve mutlaka merkezi yönetim ve yerel yönetimlerimizin iş birliğinde yapılması ve bütünsellik içinde yaklaşmamız gerekiyor. Evini yenilemek için bedel ihtiyacını Kentsel Dönüşüm Yasası sağlıyor ama bunu sağlıyor olması, mutfak masrafını zor karşılayan vatandaş için bir kredi borcu altına girebilecek ve o krediye uygun faizle de olsa ödeyebileceği anlamına gelmiyor. Birçok insan bile bile güvenli olmayan binalarında oturmaya devam ediyor. Bu çok ciddi bir travma. Hayata karşı güvensizlik ama başka çaresi yok” dedi.
“FİYAT ARTIŞI KENTSEL DÖNÜŞÜMÜ DE ETKİLEDİ”
İstanbul’da olası bir depremde en riskli bölgeler arasında gösterilen Bakırköy’de yaşayan Rahmi Ayran, oturdukları binayı 60 yıllık olduğu için kentsel dönüşüme sokmak istediklerini ancak araya pandemi girince ertelemek zorunda kaldılarını söyledi: “Pandemi öncesinde apartman sakinleri olarak binamızı tekrar yaptıralım diye karar almıştık. Pandemi araya girince ertelendi. Binamızda oturanların çoğu emekli olduğu için ve fiyatlar üç katına çıktığı için artık yaptırmak daha da zorlaştı.”
Bakırköy’ün Yeşilköy semtinde oturduğunu kaydeden Fulya Yükselen, “Binamız güvenli değil. Yıkılıp yeniden yapılması için karar verdik ama birçoğumuz müteahhitlerin talep ettiği parayı karşılayamayacaklarını söylediler. Onun için beklemedeyiz” dedi.
“EVİMİZDE KORKA KORKA OTURUYORUZ”
Kader Vurgun da yaşadıkları binanın sağlam olmadığını bildiği halde oturmaya mecbur olduğunu söyledi. Vurgun, “Evimde kendimi güvende hissetmiyorum ve yetkililerin buna bir çözüm bulmasını bekliyorum. En azından Bakırköy’ün Kartaltepe bölgesini ada bazında alıp tekrardan yapılmasını istiyorum. İnsanlar emekli ve yaşlı, taşınacak durumları yok. Bakırköy kaderine terkedilmiş durumda. Evimizde korka korka oturuyoruz. Allahtan tek tesellim en üst katta oturuyorum" diye konuştu.