DEPREMDEN ÜÇ AY SONRA “HATAY”

BESTAMİ BOZKURT YAZDI : DEPREMDEN ÜÇ AY SONRA “HATAY”

6 Şubat Pazarcık merkezli depremde nice acılar yaşandı. Belki de ömrümüz oldukça yenilerini öğrenebileceğimiz devasa etkide bir depremin dün itibarıyla 6 Şubat-6 Mayıs= 90 günde toplamda 33 bin küsur artçısı olmuş.

O anı yaşayan 70’lik teyzem “bu deprem değildi, kıyametti” diyor.

Gerek şiddetinin büyüklüğü gerekse de yer kabuğuna yakınlığı dehşetin büyümesini tetikledi.

99 Gölcük depreminde deprem dede lakaplı Ahmet Mete Işıkara’nın takipçisi olmuştuk ülkece şimdi o rahmetli oldu. Naci Görür bugün ülkenin toptan takipte olduğu deprem uzmanı…

Şöyle diyor bir yerde:

Normalde deprem koptuğu yerde en şiddetli yaşanır sonra vurduğu yerlere doğru yavaşlayarak yayılır gider ve söner. Pazarcık’ta kopan deprem Osmaniye’ye kadar yavaşlayarak gitti, Hatay sınırına girdiğinde kudurarak Pazarcık’tan daha fazla salladı. Hatay’da 9’un üzerinde etkilediği açıklandı. Aynı gün üç tane 9 üzeri deprem ardından 6 buçukluk depremle şehir talan oldu.

En fazla Antakya’da yaşandı diyebiliriz.

Çünkü şehir tarihten silindi. Ovaya kurulu bu şehir tarihte defalarca yıkılmış ama yakın tarih perspektifinde böyle büyük bir yıkım yok. 13 Aralık 115 tarihinde 11 şiddetinde bir depremde 260 bin kişinin öldüğü anlatılır. Siyak ve sibak itibarıyla deprem potansiyelinin yüksek olması bu şehrin tarihte çok defa silinmesini sağlamış.

En son 1998’de Adana depremiyle sallanmıştık ancak bir iki günlük tedbirden sonra insanlar evlerine çekildi ve hayat normale döndü.

6 Şubat 2023 depreminin dehşetini arttıran en önemli şey apartmanlaşmanın yaygınlaşması, dip dibe binaların, üst üste yapıların kader bağlılığı yaparak yıkılmayacak olsa bile yanındaki binanın yıkılmasıyla zincirleme yıkımların yaşanması sonucunda çok sayıda bina yerle bir oldu.

Yüz yılın felaketi diye isimlendirilen bu deprem üçüncü ayında unutuldu. Zaten unutulmaktan korkuluyordu ve maalesef kehanet gerçekleşti.

Nisan’ın son haftasında Hatay’ın ilçelerini gezme şansım oldu. En fazla yıkım Antakya’da. Evinde yaşayan neredeyse hiç yok. Dağlık bölgelerde müstakil yapıların bir kısmı az hasarlı ve insanlar bir iki aile birleşip bu evlerde yaşamaya çalışıyor. Köy evlerinde tek katlı olanları yeni yaşam alanlarına dönüşmüş durumda. Kent konteyner kente dönüşmüş durumda. Konya, Bursa gibi büyükşehirlerin kurduğu devasa konteyner kentler şehir dışına çıkma fırsatı bulamayan veya görev gereği çıkamayan yahut görevli olarak şehre gelenlerin yeni konalgası olmuş durumda. Tek tük şehir kenarlarında kebapçı, pazarcı, pastacı barakalarda esnaflık yapmaya çalışıyor. Haricindeki esnaf şehir dışına çıkmış ve kendini toparlama şansı bulanlar yeni iş yerlerini gittikleri şehirde kurmuş. Şehirden yoğun toz duman yükseliyor. Her tarafta iş makineleri…

Kırıkhan’da ise Antakya’dan sonra en büyük yıkım olmuş. Esnaf çok çok az. Hayat kolay kolay normale dönecek gibi görünmüyor. Her taraf şantiyeye dönüşmüş. Varoşlarda tek katlı yapılarda yaşayanlar tek tük var. Şehir merkezi dağılmış. Belki bu vesileyle şehir planlaması yapılır. Plansızlık çok fazla idi ve banka ve esnaf belli noktalarda toplanmış ve trafik sürekli kilit. Hastane yolu çoğu zaman tıkalı. Bunlar belki planlanır ve rahatlatılır.

Yayladağı nispeten yüksek bir yerleşkeye sahip. Çok çürük olan binalarda yıkım gerçekleşmiş ancak insanların çoğu evlerinde ve esnafın neredeyse çoğu harıl harıl çalışıyor.

Samandağ’ında yıkım çok ancak evlerinde yaşayanlar var. Tek katlı, iki katlı yapılarda az hasarlı olduğu için insanlar yaşam mücadelesi veriyor ve dikkatimi çeken yıkıma rağmen esnafın canla başla işletmelerini açabiliyor oluşu. Caddeler hareketli, insanlar yıkımların arasında mücadele ediyor.

Hassa’da yıkım çok fazla ve esnafın çoğu ilçeyi terk etmiş. Hassa’da dağ tarafında yıkım çok fazla, ovaya doğru nispeten azalıyor. Fay yukarı doğru gitmiş. Konteyner dükkanlargetirilmiş ve esnafı ayağa kaldırmaya çalışılıyor ve gün geçtikçe az hasarlı ya da hasarsız olan evlerde insanlar yaşıyor. Evleri yıkılanlar için konteyner evler kondurulmuş ama halen çadırlarda yaşayanlar var. Sanırım yapılan konteynerlara peyderpey geçirilecek.

İskenderun’da özellikle Belen-Denizciler-Arsuz-Payastarafında yıkım Antakya, Kırıkhan ve Hassa’ya oranla daha az. Ancak yer yer fay bazı bölgeleri çok kötü vurmuş. Esnaf yer yer şehirde canlılık sağlamaya başlamış ama su problemi neredeyse Hatay genelinde çok büyük problem olmaya devam ediyor. Birçok noktada su akıyor ancak içme suyu olarak kullanılmasın diye sürekli uyarılar yapılıyor ve mahalle mahalle içme suyu dağıtımı yapılıyor. Ulaşılamayan bölgelerde insanlar içme suyu olarak da kullanıyor. Dörtyol tarafında yıkım nispeten daha az, eski yapılarda yıkım var. Reyhanlı tarafında yıkım çok fazla yok. Esnaf canlı. Eski yapılar yıkık, insanların çoğu evlerinde.

Burada ben Hataylı olduğum ve o bölgede yaşadığım için oraları yazabiliyorum. Adıyaman, Malatya, Kahramanmaraş benzer sıkıntılar yaşanıyor.

Ülkece el birliği yaparak bu şehirleri ayağa kaldırıp dışarı misafir olarak giden insanları tekrar evleriyle buluşturmalı. Çadırlarda konteynerlarda yaşayan insanların yaşadıkları sıkıntılar acilen giderilmeli.

Herkes normale dönmek istiyor. Depremde iş yerini kaybedenleri, işlerini kaybeden nice özel sektör öğretmeni için çözümler ortaya konulmalı. Devlet çaresiz kalmış insanlarına el uzatıp yardımcı olmak zorundadır. Sosyal devlet anlayışı bunu gerektirir.

İşletmeler, üretim alanları açılarak bölgeyi ayağa kaldıracak malzemeler bölgede üretilerek normalleşme hızlandırılmalı. Şehir planlaması çok iyi yapılmalı, yollarıyla esnafın dağılımı iyi tertiplenmeli. İnşallah bir an önce bu deprem belası son bulur hepimi normale döneriz.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel Haberleri