Benim yolum?!
Vatan Gazetesi, MTV’ye söyleşi veren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın sevdiği şarkının Türkçe sözlerini yayınlamıştı.
Türkiye'nin ve Erdoğan’ın bugün içinde bulunduğu durumu aklınıza getirerek okuyun bakalım...
Bir insan "ak"ım derken ancak bu kadar "ben buyum" diyebilir.
'My Way'
(Benim Yolum)
Ve simdi, artık son yakın
Ve ben son perdeyle karşı karşıyayım
Dostum, sana açık konuşacağım
Emin olduğum şekilde
davamı anlatacağım
Dolu dolu bir hayat yaşadım
Bütün yolları ayrı ayrı dolaştım
Ama bundan çok, çok daha fazlası
Bunu kendi yolumla yaptım
Pişmanlıklar, elbette birkaç tane oldu
Ama yine de bahsedilmeyecek
kadar azdılar
Yapmam gerekeni yaptım
Üstelik kimseye ayrıcalık tanımadım
Tüm yolları teker teker hesapladım
Yoldaki tüm adımlardı dikkatle attım
Ama bundan çok, çok daha fazlası
Bunu kendi yolumla yaptım
Evet, bazı zamanlar oldu,
eminim biliyorsunuz
Yutabileceğimden fazlasını çiğnedim
Ama tüm bunlar sırasında, şüpheye
her düştüğümde
Hepsini yuttum ve sonra
tükürmesini bildim
Her şeyle yüzleştim ve dimdik durdum
Ve bunu kendi yolumla yaptım
Sevdim, güldüm ve ağladım
Kendi payıma düşen tüm
kayıpları yaşadım
Ama şimdi, gözyaşları
kururken söylüyorum
Ben bunları hep heyecanla karşıladım
Bütün bunları benim yaptığımı
düşünmek
Üstelik, söylememe izin verin, hiç çekinmeden yaptığımı düşünmek
Oh, hayır, hayır benim tarzım
değil çekinmek
Ben bunları kendi yolumla yaptım
Zaten bir adam nedir?
Elinde ne vardır,
kendisinden başka?
Ve söylemek istediklerini tam
söyleyemedikten sonra
Üstelik dizleri üzerine çökerek
söylediği sözler de değil
Kayıtlara bakın, tüm rüzgarlara
karşı koydum
Ve ben bunları kendi yolumla yaptım...
Sonsöz:
Yolcudur Abbas, bağlasan durmaz!
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ''Sözleri ve fiilleriyle, alenen kışkırtıcılık yapan Başbakan, Türkiye'yi hedef alan hain suikastın azmettiricisi haline gelmiştir'' dedi.
Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye'nin cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde görülmeyen ağır tahrik ve tehditlerin kuşatması altına alındığını ve ''bir sırat köprüsünden geçtiğini'' ifade etti.
Türkiye'nin milli birliğini, iç ve dış güvenliğini hedef alan hain bir suikast senaryosunun adım adım uygulamaya konulduğunu, bu amaçla harekete geçen cephenin, her gün yeni bir kışkırtma ile bulanık suda balık avlamaya çalıştığını savunan Bahçeli, şu görüşleri dile getirdi:
''Devlet ve millet olarak içine hapsedilmek istendiğimiz husumet zincirine her gün yeni bir halka eklenmektedir.
Demokrasi ve özgürlükler adına ortaya çıkan ihanet cephesinin sergilediği hayasız tahrikler, Türkiye'nin iç bünyesini ve toplumsal dokusunu tahrip edecek boyutlar kazanmıştır.
Bu amaçla yola düzülen kin ve husumet kervanının başını, ne acıdır ki Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı çekmektedir.
Türk milliyetçiliğini karalamak için tezgahlar peşinde koşan, derin devlet tartışmalarıyla her kötülüğün adresi olarak devleti hedef gösteren ve Türkiye'nin milli değerlerini aşağılamanın en uygun formüllerini bulma arayışına giren, sözleri ve fiilleriyle, alenen kışkırtıcılık yapan Başbakan, Türkiye'yi hedef alan hain suikastın azmettiricisi haline gelmiştir.''
(...)
''Türkiye'nin mahkum edilmeye çalıştığı bu şartların, idraki ve vicdani ipotek altında olmayan temiz vatanseverleri isyan noktasına getirmemesinin mümkün olmadığını'' ifade eden Bahçeli, şöyle devam etti:
''İç bünyemizde yaşanan yüksek gerilim ortamının tırmandırılması, toplumsal cepheleşmelerin ve gerginliklerin sinsi tahriklerle körüklenmesi, Türk milletinin bir bütün olarak altında kalacağı bir çatışma ortamına davetiye çıkaracaktır.
Bunu önlemek hepimiz için Türkiye'nin geleceğine ve gelecek nesillere olan bir namus borcudur.
Türkiye, bu anlamda ateşle imtihandan geçmektedir.
Bu konuda dile getireceğimiz görüşlerin bu açıdan değerlendirilmesi ve herkesin vakit çok geç olmadan aklını başına toplaması Türkiye'nin geleceği bakımından büyük önem taşımaktadır.''
Hrant Dink suikastı konusunda AKP hükümetinin baştan itibaren sergilediği tavrın, ''tam manasıyla bir acz, laçkalık, art niyet ve sorumsuzluk tablosu olduğunu'' ileri süren Bahçeli, ''Bu olayı tüm yönleriyle açıklığa kavuşturmak sorumluluğu altında olan AKP hükümeti, gündemi saptırmak için ahlaki sayılmayacak yollara başvurarak aczini saklamak telaşına düşmüştür'' dedi.
Bahçeli, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın derin devlet tartışmasıyla ''devleti topyekün töhmet altında bırakacak'' bir tartışmayı gündeme getirdiğini iddia etti.
Bahçeli, ''Derin devlet tanımları yapan 'gölge' Başbakan, sadece kendi gölgesiyle ve siluetiyle kavga etmekle kalmamış, derin ihanet erbabının eline yeni bir istismar malzemesi vermiştir'' görüşünü dile getirdi.
Son cinayetin hemen sonrasında devleti hedef gösteren çevrelerin, şimdi de Başbakan'ın açık desteği ve himayesinde yeni bir suçlama kampanyası başlattıklarını öne süren Bahçeli, şöyle devam etti:
''Başbakan Erdoğan şimdi kaçamayacağı ağır bir vebal altına girmiştir.
Başbakan'a kendisini bekleyen sorumlulukları hatırlatmak isteriz:
Devletin bütün yetki ve imkanları elinde olan Başbakan, bu ithamın gereğini derhal yapmak ve 'kurumlar içindeki çeteleşme' olarak tarif ettiği derin devleti ortaya çıkarmak mecburiyetindedir.
Devlet kurumlarına mikrop bulaştıysa, bu kurumlar kirlendiyse, bunun birinci derecede sorumlusu siyasi iktidardır.
Kasım 2002'den bu yana iktidarda olan AKP, varsa devlet içindeki çeteleri ortaya çıkarmak, sorumluları hakkında idari ve adli işlem yapmak durumundadır.
Devleti ve kurumları ulu orta suçlayan Başbakan, bu konudaki sorumluluğunu yasama ve yargı organlarının üzerine atarak temize çıkamayacağını çok iyi bilmelidir.
Danıştay cinayeti sonrasında sahneye konulan senaryonun bir benzerini şimdi de uygulamaya çalışan Başbakan, devlet içindeki çeteleşmeleri araştırmaya Emniyet teşkilatı bünyesinde AKP odaklı cemaat ilişkileri ağını ortaya çıkarmakla başlamalıdır.''
MHP Genel Başkanı Bahçeli, Erdoğan'ın ''son cinayeti Türk milliyetçiliğinin üzerine yıkmak için tezgah peşinde koştuğunu'' iddia ederek, ''Emniyet teşkilatı içindeki güç savaşlarının gazete manşetlerine taşındığı, istihbarat bilgisi sızdırma yarışının başlatıldığı ve karşılıklı suçlamalarla bir toz duman ortamının yaratıldığı bir dönemde, siyasi sorumluluk makamında bulunan İçişleri Bakanı'nın hiçbir şey olmamış gibi görevini sürdürmesinin anlaşılabilir bir izahının bulunmadığını'' ifade etti.
Bahçeli, Erdoğan'ın, soruşturmanın selameti bakımından İçişleri Bakanı'nı derhal görevden alması gerektiğini kaydetti.
Bahçeli, ''Büyük fedakarlıklarla ve çok güç şartlar altında görev yapan emniyet camiasının şerefli mensuplarını itham altında bırakmak ve emniyet teşkilatını yıpratmak amacıyla senaryolar üretmek, Başbakan da olsa hiç kimsenin hakkı ve haddi değildir'' dedi.
''Türk milliyetçiliğine karşı cihat ilan edildiğini'', Türk milliyetçiliğini ''adeta günah keçisi'' haline getirerek hedef tahtası yapmaya çalışan cephenin siyasi hamiliğini de Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı'nın yaptığını savunan Bahçeli, şöyle devam etti:
"Her konuda olduğu gibi, milliyetçilik konusunda da kavram kargaşası yaşayan Başbakan, Türk milliyetçiliğini ırkçılıkla özdeşleşmiş kafatası milliyetçiliği olarak suçlamak cüretini göstermiştir.
Başbakan'ın yakıştırmaya çalıştığı bu kavramlar Türk milliyetçiliğine yabancıdır.
Türk milliyetçilerinin, Türk milletinin mensubu olanların etnik kökenleriyle ilgilenmediği Başbakan'ın bile anlayabileceği bir gerçektir.
Ancak, bu konuda bir sorunu ve takıntısı olduğu görülen ve sürekli olarak kendisinin ve muhterem eşinin etnik kökenini gündeme getiren Başbakan'ın, iç dünyasında yaşadığı duyguları bizim bilmemiz mümkün değildir.
Ay yıldızlı bayrağı sadece propaganda afişlerinde hatırlayan, Türk milliyetçiliğini basit bir yaka süsü olarak gören ve göstermelik 'akvaryum milliyetçiliği' yapan Başbakan'ın Türk milliyetçiliğini özde, ruhta ve manada anlaması ve benimsemesi esasen beklenemeyecektir.
Aynı Başbakan'ın Türkiye sevgisinin kuru lafla olamayacağı yolundaki beyanları ve 'hizmet milliyetçiliği' edebiyatı yapması da bizim için yadırganacak bir husus değildir.
Burada önemli olan 'hizmet milliyetçisi' olma iddiası sahiplerinin kimin hizmetinde olduğu ve hangi amaçlara hizmet ettiğidir.
Başbakan Erdoğan'ın bu alandaki siyasi siciline bakıldığında, karşımıza Oferler, Yasin El Kadılar, yolsuzluk ve vurgun çeteleri, ihale mafyaları ve siyasi bölücülüğün cesaret kaynağı olmak şaibeleri çıkmaktadır.
Bu durumda Başbakan'ın tanımladığı 'hizmet milliyetçiliğinin', neyin milliyetçiliği olduğu konusunda herkes kendi vicdanında bir hüküm verecektir.
Bizim kendisiyle Türk milliyetçiliği konusunda bir tartışmaya ve bir aydınlatma gayreti içine girmemiz, sadece zaman israfı değil abesle iştigal olacaktır.
Başbakan Erdoğan, cumhuriyet döneminin Türklük değerlerine karşı ruhsal alerji duyan ve bunu tahrik sebebi sayan ilk ve tek Başbakanı olarak tarihe geçecektir.''
(Devamı Yarın)