Derya Mahzuni Ngazete Yazarı Onur Akbaş’a Konuştu

Dr. Onur AKBAŞ

18 Mayıs 2019 tarihinde aramızdan ayrılan Aşık Mahzuni Şerif’in kızı Derya Mahzuni Onur AKBAŞ’ın babası hakkındaki sorularını yanıtladı.

Evrensel mesajları ile topluma ve edebiyat tarihine mal olmuş saz şairi Aşık Mahzuni Şerif hakkında bilinmeyen pek çok konuya aydınlık getiren ve tarihi belge niteliğindeki bu röportajı N Gazete okurları için yayımlıyoruz.

BİZİ KİMSENİN GÜLDÜREMEDİĞİ KADAR O GÜLDÜRÜRDÜ

OA: Mahzuni Şerif her kesime mal olmuş bir Ozan, bir değer. Ancak bir aile büyüğü bir baba olarak nasıldı Mahzuni Şerif?

DM: Çocukluğumdan kalan en soylu düşüncedir Babam. Mükemmel bir aile reisi idi. Babamız olmasına rağmen bizim için evin içinde gölgesinden bile çekindiğimiz bir o kadar da hayran olduğumuz bir insandı. Askeri eğitim alışı ve bunu kişiselleştirişi nedeniyle disiplin ve düzen hayatını benimsemişti.

Bizi de bu doğrultuda yetiştirdi. Aile içinde adil bir düzen olmasına rağmen bir şeye “ Hayır” dedi ise “Evet” e çevirme niyetimiz dahi ortadan kalkardı. Bu denli disiplinli bir yapıya rağmen mizah yönü ile bizi kimsenin güldüremediği kadar o güldürürdü.

Hastalanmamız kendisinin en büyük üzüntü sebebiydi. Son derece evcimendi. İyi bir gurmeydi. Hatta annem kadar yemek yapmışlığı vardır bize. En büyük keyfi yemek yapıp bizi çağırıp sofrada toplamaktı.

Hele yaptığı yemeği birde severek yemişsek değme keyfine. Bonkördü, becerikliydi elinden her türlü tamir işi gelirdi. Bizim evimize çok ender sayıda tamirci gelmiştir. Babam çözerdi. Titizdi çok temizdi.

Dağınıklığa yada kirlenmeye tahammülü yoktu. Her sabah duşunu alır o gün bir yere gitmeyecekse bile gömlek kravat giyer gelirdi kahvaltıya. Akşam eve geldikten sonra mutlaka tekrar duşunu alır bu kez de röpteşambırını giyer gelirdi yanımıza. Asil, temiz, dürüst, esprili, duygusal ve evlatlarına düşkün bir babaydı...

OA: En çok Neye kızar/neye üzülürdü?

DM: En çok yalana kızardı. Ne sebepten olursa olsun yalandan nefret ederdi. Çocuktur söyler anlayışına bile karşıydı. Yalanın gerekçesi olamazdı ve affı çok zordu. Yalan korkakların işi derdi. Cesur büyüdük bizde...

OA: Peki O’nu en çok ne mutlu ederdi?

DM: En çok tatil günlerini severdi. Çünkü tüm aile bir arada olurduk. Ve kendisinin altın öğütlerini feyizlerini birebir dinleme ortamı oluşurdu.

OA: Nelerden korkardı?

DM: Cahilden ve cahillikten başka hiçbir şeyden korkmazdı.

KEŞKE SÜNNİ DESEYDİN

OA: Aslında böyle bir tartışmanın sorusu bile insanı üzüyor/utandırıyor ama tarihe ışık tutma adına sormak zorundayım. Çünkü çok tartışılıyor. Mahzuni Şerif Alevi mi, Sünni miydi?

DM: Mahzuni Şerif Alevi- Bektaşi bir Ozan’dı. Ancak inançsal kimliğine yönelik eleştirilere de gerekli yanıtı vermiştir.

Beni merak edip şüphe duyanlar

Kendin bilmezlerin telaşlıyım ben

Aslım Horasan’dan toprağım Afşin

Elbistan düzünün bir taşıyım ben

Bir gün aşıkların kara gününde

Ah çekip dolaştım sevda çölünde

Kur’an da okudum murşid önünde

Saz çalıp söyleyen bektaşiyim ben

Halkın Ozanı denilen birinden neden mezhebi kimliği sorulur ki? Sonuçta “Doğu- Batı-Gavur-Müslüm bir bana” diyen evrensel bir Ozandır.

Hatta buna dair bir anı anlatayım size. Bir gece telefonumuz çaldı kız kardeşim Yetiş baktı. Saat sanırım 03:00 sularıydı. Çok korktuk bir adam bağıran ve ağlayan bir ses tonuyla kız kardeşime şu soruyu sorar “Kızım biz burada 25 kişiyiz bir iddiaya girdik.

Mahzuni Alevi mi Sünni mi, diye. Eğer Sünni ise biz 25’imizde şimdi burada kendimizi öldüreceğiz” der. Kardeşim daha 15-16 yaşlarında, karşısında ağlayan bir adam gecenin o saati aklı çıkar kızcağızın.

Yine de öğrenmişliğinin verdiği cesaretle“ Amca Babam Alevi- Bektaşi bir Ozan” dedi. Sabah kahvaltıda kardeşim bu olayı Babama anlattı. Çok kızdı Babam ve aynen şöyle dedi “ Ah! Kızım keşke Sünni deseydin de dünya 25 ahmaktan kurtulsaydı”

OA: Babanızla ilgili en çok hatırınızı meşgul eden anınız nedir?

DM: Ben 30 yaşında iken kaybettim Babamı. Takdir edersiniz ki 30 yıllık bir süreçte birçok anı birikti hiçbirini de unutamadım. Ama en son yaşadığımı anlatayım size.

Babam Almanya’ya gidiyordu. Giderken vedalaşırdık ben onu elinden o da beni alnımdan öperdi. Ben iyi yolculuklar dilerdim O’ da teşekkür eder gelirken bir şey isteyip istemediğimi sorardı.

Yıllaaarca böyle vedalaşırdık yolculuklarında. Son yolculuk çok farklı oldu. Yine odasına gittim ben evime gidiyordum kendisi de yarın sabah Almanya yolcusuydu. İçeri girdim “ Babam ben gidiyorum seni yarın göremem vedalaşalım” deyip elini öpmek üzere yöneldim.

Elini öptüm ancak Babam bu kez alnımdan öpmedi. Beni kendine çekti sıkıca sarıldı yanaklarımdan öptü birkaç kez sırtıma hafif hafif vurarak “ Hakkını helal et yavrum” dedi. Kalbim yandı sanki “ Of! Baba niye öyle dedin şimdi hem benim ne hakkım var ki” dedim

Öyle demeee Sen bana Yiğit’imi verdin. 6 yıldır yaşıyorsam sebebi Yiğit’imdir” dedi. İçime ateş düşmüştü hiç öyle yapmazdı. Ve tekrar vedalaştık odadan çıktım bir daha görmedim ondan sonra zaten…

OA:Size veya aile fertlerine verdiği öğütler arasında, en çok üzerinde durduğu neydi?

DM: En çok dürüst olmamızı salık verirdi. Birde eğer haklıysak hiçbir şeyden korkmamamızı. Kardeşim Ali’ye atfen yazdığı “OĞUL” şiiri aslında Babamın günlük yaşantımızda bize sürekli verdiği öğütlerdir.

OA: Mahzuni Şerif’in eserlerinde hep annenize olan aşkından söz eden dizelere rastlarız. Bu aşkın canlı tanığı olarak bize ne söylemek istersiniz?

DM: Annem emekli edebiyat öğretmenidir.babamın ozan kimliğine ve eserlerine bir edebiyatçı olarak ayrı bir saygı duymuş olup ayrıca büyük bir sevdayı karışıklı gönüllerinde yaşamışlardır.

Mahzuni şerifin eserlerindeki fadime gelini,çeşmi siyahı yasaklı yıllarında kendisinin en yakın tanığı ve yol arkadaşı olmuştur.zaman zaman babamın o dönemlerde anneme yazdığı cezaevi mektuplarını okurken gözlerim dolar ve gerçek aşkın sevginin bu iki gönülde yaşanmışlığını görürürüm.

Annem aynı zamanda büyük ozanın eserlerinde kendisine fikir arkadaşı olmuştur.rahmetli babam eserlerini yazdıktan sonra gün ışığına çıkarmadan önce mutlaka annemle paylaşıp onun edebiyatına güvenerek süzgeçten geçirmiştir.

Kıymetli eserlerinde annemin de emeği vardır.annemin babama olan özlemi babamın hakka yürüdüğü ilk günden beri hiç değişmeden devam etmekte ve biz çocuklarıyla siz sevenleriyle teselli bulmaktadır

OĞLU ALİ MAHZUNİ’YE YAZDIĞI ŞİİR

OĞUL

Toz yeşiller içinde bıraktığın

Sonra geri dönüp baktığın yıllar

Artık geride oğul

Borca vakit yoktur geleceğin

Bir adım ötede yahut daha geride oğul

Anlamı düne göreydi

Tadına doyamadığın çocukluk dolu günün

Ve sen kahramanı olurken ömür denen öykünün

Çok tipilerle geçtim

En azgın sular üstünden 50 yıl önce

Şimdi senin topuklarına gıcırdayan

İki tahtalı yayvan köprünün

Sen de göreceksin bir yudum şaraba

Nice dostlukların yıkıldığını

Ve dost sandığın zerzavatın

Teker teker çekip gittiğini

Yerine bir tutam çamur

Ve birkaç deste diken erkildiğini oğul

Doğduğun ülkeyi anan kadar sadık sanırsın

Uğruna ölürsün, kurban olursun

En diri en canlı halinde

Apansızın cayır cayır yanarsın oğul

Bir kış gecesi benim gibi

Sen de bakacaksın

Başkent’in uzaklarına pencereden

Sana da kapanacak en son ışıktaki umut

Farkına varmadığın bir bulut

Yükselecek karanlıklarda oğul

Bu senin sabahına yağacak kar demektir

Adımla, buzlanmış kör balkonu

Yine el salla geleceklere

Ve korkmuyorsan eli kanlı felekten

Sende umut var demektir oğul

Dedemden babama

Benden sana kalacak tek miras şayet yürekse

Korkma be

Söyle barışın haç olduğunu,

İnsanın taç olduğunu

Son peygamberin ulaştığı miraç olduğunu

Dibi yoktur mezarın sonu yine dünyadır

Delsek altımızdan Yeni Zelanda çıkar

Farz et yolun cehenneme

Şayet hak diyerek yanıyorsak oğul

Korkma be bundan ne çıkar

Ben toprak olunca

Keşke göklerde kalan sesimi duysan

Ve sesime bir ses de sen koysan

Dönersen kahpesin hak yolundan bir nefes

Eminim ki dönmesin oğul

Sen bir Mahzuni Şerif oğluysan, oğul...

Aşık Mahzuni Şerif

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.