İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) çalışanlarını terör örgütleriyle ilişkilendirerek özel teftiş başlatmasına dayanak olan Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (DİAYDER) davasının ilk duruşması bugünkü oturumla sonuçlandı. Akın Gürlek başkanlığındaki heyet, İBB çalışanı olan sanıkların aralarında bulunduğu altı kişinin tutukluluk halinin devamına hükmetti. Üç tutuklu sanığın da tahliyesine karar verildi.
İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde bugün görülen duruşmaya HDP Milletvekilleri Hüda Kaya ve Züleyha Gülüm, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu katıldı. Tutuklu olarak yargılanan sanıklar ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya katıldı.
‘Ölü yıkayarak İBB’ye nasıl bir zarar verilebilir’
Duruşmada ilk olarak tutuksuz olarak yargılanan ve İBB’de gassal olarak çalışan Fahrettin Ülgün savunma yaptı. Ülgün’ün savunmasından öne çıkan kısımlar şöyle:
- Seçimlerden önce vaatlerden biri de İnançlar Masası kurulacağıydı. Masa kurulmuş, Diyanet’in görüşü dışında kalan inanç gruplarının cenazelerinin yıkanması ve ibadetlerinin yerine getirilmesi için kadro açılmıştı. Açılan kadroların çoğuna Şafi mezhebine mensup kişiler alındı. Ben de sınava girdim ve kazanarak işe girdim.
- Yıllarca topluma hizmet etmiş biri olarak ben zaten yaptığım bir işi yapıyorum İBB’de. Derneğe bir katkım olmadı, çünkü nasıl zor durumda olduğumu biliyorlar. Akrabalarım ve çocuklarım bana bakıyor. Siyasi bir torpille işe girmedim. Çalıştığım yerde siyaset de yapmadım. Zaten müdürlerim de AKP’lidir.
- Ölü yıkayan ve mezarda dua okuyan biri İBB’ye nasıl bir zarar verebilir? Bunu anlayamıyorum. Ölüler üzerinde bir kerametim yok.
- Bu dava yüzünden terörist oldum, iltisaklı oldum. Hem Kürt hem Şafi isen birilerinin ‘Bu adam terörist‘ demesinden daha kolay ne var?
- DİAYDER yasal bir dernektir. Üyelerin imam olması nedeniyle ilk akla getirdikleri yerdir. Bu haliyle kimler fakirdir muhtaçtır daha iyi biliyoruz. Fakirlere ulaştırılmak üzere verilen yardım kartları yardımlaşma ağının bir parçasıdır.
- İster terörist annesi, ister asker annesi. Benim için bir farkı yok. Mazlumun yanında olmak dünya görüşüm gereğidir.
Polisin ‘dokunaklı’ yaklaşımı
İddianamede hutbeleri değiştirmekle suçlanan İbrahim Yalın ise şunları söyledi:
“Gözaltında aç, susuz bir hafta kaldık. Evim basılırken kapının kırılmasına ramak vardı. Çocuklarım baskın sırasında çok korktu. Polislere çocuklara bakıp korkmaları gerektiğini söylemesini istedim. Polis bana, ‘Ağzına vurup yere sererim seni’ dedi. Gözaltına alınmadan önce dükkanıma hırsız girmişti. Hırsız 55 suçtan kaydı olmasına karşın serbest bırakıldı, ama ben yargılanıyorum.”
Kürsüye yardım alarak gitti
82 yaşındaki tutuksuz sanık İbrahim Şek, Gürlek’in çağırması üzerine kürsüye giderken iki tutuksuz sanığın yardımını aldı. Gürlek, Şek’e ‘sosyal medya’ paylaşımlarını sordu. Şek de bunu yanlış anlayarak ‘sosyal yardım’la ilgili konuştu. Şek’in savunması burada bitti.
Hâkimden ‘hukuki’ tavsiyeler
Tutuksuz sanıklardan Hasan Karahan gassal olarak çalıştığını ama İBB’ye yaptığı iş başvurusunun kabul edilmediğini söyledi. Karahan, dernek başkanı Ekrem Baran ile arasının bozuk olduğunu belirtti. Başkan Akın Gürlek de Karahan’a “Acaba aranız bozuk olduğu için sizin isminizi listeden çıkarmış olabilirler mi? Bununla ilgili mahkemeye başvurdunuz mu” diye sordu.
Tutuksuz olarak yargılanan dokuz sanığın ifadesinin alınmasından sonra mahkeme başkanı Gürlek, duruşma savcısından tutukluluk haliyle ilgili görüş aldı. Savcı, ‘sanıkların üzerlerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, tutuklama sebep ve koşullarında herhangi bir değişiklik olmaması’ gerekçeleriyle aralarında dernek başkanı Ekrem Baran’ın aralarında bulunduğu sekiz kişinin tutukluluk halinin devamına karar verilmesini talep etti. Tutuklu Enver Karabey’in ise adli kontrol şartı uygulanarak tahliye edilmesini istedi.
Avukatlara soruşturma
Daha sonra sanıkların avukatları beyanda bulundu. Avukat Fırat Epözdemir, bu davanın siyasi bir dava olduğunu belirterek, “Bu davanın iddianamesi hangi amaçla basına servis edildi” diye sordu. İddianamenin açıklanmasından sonra basın toplantısı düzenlediklerini hatırlatan Epözdemir, toplantıdan sonra hedef gösterildiklerini ve haklarında soruşturma başlatıldığını aktardı. Epözdemir, yardım kartı verilen 270 kişinin tanık olarak dinlenmesini talep etti.
Suçlama yapılan para peynir satışından gelmiş
Avukat Banu Güveren müvekkillerinin bu davanın Kürtçe hutbe verdikleri için yargılandıklarını söyledi. Avukat Ayşe Acanikli de DİAYDER’in 14 yıldır faaliyet yürüttüğünü hatırlattı ve, “Bu dernek bunca zamandır kapatılmamış, insanlar suça mı teşvik edilmiş bu durumda? Devlet vatandaşına tuzak kurar mı” diye sordu. Acanikli, müvekkiline suçlama olarak yöneltilen 190 TL para transferinin peynir satışından kaynaklandığını söyledi.
Başkan Gürlek, avukatlara savunmalarını kısa yapmaları için, “Size ayrılan sürenin sonuna geldik” gibi cümlelerle birçok kez uyarıda bulundu.
İçişleri Bakanlığı’na sorulacak
Avukatların konuşmalarından sonra mahkeme ara kararını açıkladı. Heyet, tutuklu sanıklar Sefa Mehmetoğlu, Nezir Erdemci ve Enver Karabey’in tahliyesine karar verirken, dernek başkanı Ekrem Baran, İBB çalışanları Mehmet İnan, Aydın Ayhan’ın aralarında bulunduğu altı tutuklu sanığın bu hallerinin devamına hükmetti.
Heyet, ilk DİAYDER davasının bu davayla birleşmesi için İstanbul 34’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nin onay vermesi durumunda o mahkemeden belgeleri incelemek için istemeye karar verdi.
Heyet, İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu’na yazı yazarak DİAYDER hakkında bir soruşturma olup olmadığının sorulmasına, Dernekler Masası’na da aynı şekilde yazı yazarak derneğin faaliyetlerinin sorulmasına karar verdi.
Mahkeme ayrıca, İBB çalışanı olan iki tanığın ifadesinin alınması için yazı yazılmasına karar verdi.
Dosyanın üç gizli tanığının dinlenmesi için gerekli işlemlerin yapılmasına karar veren heyet, bir sonraki duruşmanın 18 Mart’ta yapılmasına hükmetti.