Gazeteci yazar Abdurrahman Dilipak, bugünkü köşe yazısında, Batı dünyasının dünya üzerinde oynadığı oyunlara dikkat çekti. 7-8 milyarlık dünya nüfusunu 500 milyona çekme planlarının yapıldığını ve bu nedenle Batının yeni savaşlar peşinde olduğunu vurgulayan Dilipak, "Kandırıldık, bunu görelim. Gelin yeni bir dünya kuralım " dedi.
Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak'ın "Nevruz ya da" başlıklı köşe yazısı şu şekilde:
"Batı Mart ayını “Savaş tanrısı”na adamış. Aynı zaman bizim için Nevruz yani doğuş, uyanış bayramıdır.
Biri karlar erirken ölmeyi, öldürmeyi esas alır, öteki kardelenlerin kar altında uyanışını.
Nevruz, yeni gün, bahar bayramının habercisidir. Dallar çiçeğe durur, böcekler ötmeye başlar. Tabiat uyanır.
Bizim geleneğimizde ekin ekilirken, ya da hasad mevsiminde, ya da hayvanlar kuzularken “hayata saygı” gereği, savaşa çıkılmaz. Bizde sahih gelenekte, savaştan arındırılmış zamanlar ve mekanlar vardır. Batı uygarlığının karakteri Ateştir. Doğu Toprak, İslam Su, Seküler, hayatı oyun ve eğlence olarak görenler Havai karakterdirler.
Mesela bizde Şubat sonundan başlayarak Mart ortalarına kadar, havaya, suya, toprağa Cemre düşer. Bu havaların ısınmaya başladığına işarettir. 21 Mart Nevruz’du mesela. Bahar bayramı olarak kutlanır bizim coğrafyamızda.
İngilizce şehidlik “Martyr” şeklinde ifade edilir. Bu kavram savaşla ilgilidir. Burada tam olarak “Şehidlik” anlamı yoktur.
Yani “Allah’a adanmış bir ölüm” anlamı yok, Kıral için, şan-şeref için ölmek de bu anlamda bir kahramanlık vesilesi olarak görülür.
Faşist “Kara gömlek”li “İzci”ler, Romüs ve Romülüs’e benzetilerek “Yavru Kurtlar” olarak, Mart ayında “Marş” söyleyerek doğayı keşfe/fethe çıkarlar. Bizdeki Kara Gömlekli Yavru Kurtlar aslında İtalya’daki Mussolini gençliğinden mülhemdir. Kara Gömlekliler “Partizan gençliği” ifade eder. “Dağ başını duman almış, gümüş dere durmaz akar” marşı ile biz de birerli kol, dağ yürüyüşüne çıkardık. “Anadolu yaylalarında, ayakları ile şaraplık üzüm ezen Normandiya köylülerini arayan” Kemalistlerin hayallerini gerçekleştirmek için Yavru Kurtlar olarak!?
Bizde barış sadece “savaşsızlık hali” değil. Barış ahenk, uyum anlamına gelir, birbirine karşı düşmanlık etmemekten öte, ortak gelecekleri için birlikte hareket etmek gibi bir erdemi ifade eder.
İlk barış, akılla vijdanın barışıdır.
İkinci adımda insan insanla barışır, 3. adımda insan tabiatla / fıtratla barışır. Bu 3 Barış, insanı Allah’la barıştırır. Değilse insan Allah’la savaştadır. Allah’la savaşanlarla savaşmak kutsal savaştır.
“Hazar” kelimesi “Sefer” ve “Göçer”in karşılığıdır. Hazar, barış, sulh, huzur, güven demektir..
Hazari kelimesi ise barışla ilgili olan, huzurlu anlamlarına gelir. Hazari, Osmanlı Döneminde İstanbul, Bursa, Edirne bu anlamda Huzur şehri olarak ifade edilir. “Hazar Denizi” de barış gölü anlamında kullanılır. Bu tabirde Hazar ismi ‘’evde - memlekette olma, güvende olma’’ anlamına gelir.
Hazaralar, VI-X. yüzyıllar arasında Hazar Denizi’nin ve Kafkasların kuzeyinde yaşamış Musevi inancına sahip bir Türk boyudur. Hazar kelimesi dilimize Arapça’dan geçmiştir. Huzur kelimesi ile aynı kökten (hdr) türetilmiştir.
Mart ayında yakın zamanlarda genelde şiddet içeren trajik olaylar yaşanmıştır. Yusuf Ozan Demir bunları şöyle derlemiş: Yeni Zelanda saldırısı 15 Mart’ta gerçekleştirilmiş. Vietnam savaşı 8 Mart 1965, NATO Yugoslavya’ya saldırdı 24 Mart 1999, Irak savaşı 20 Mart 2003, ABD’nin Suriye’de Deraa’yı vurması 15 Mart 2011. ABD’nin Libya’ya saldırısı 19 Mart 2011, ABD-Suudi koalisyonunun Yemen’e saldırısı 25 Mart 2015, 1. Körfez savaşı 17 Ocak 1991..
Haçlı seferlerinden bu yana, batı hep savaş hali yaşadı adeta. 100 yıl savaşları Westefelya ile sonlanmadı.
Daha sonra 1. Dünya savaşı, 2. Dünya savaşı, soğuk savaş ve bugüne kadar geldi. Arada ulus devletin savaşları, iç savaşlar, sömürge ülkelerindeki savaşlar, terör faaliyetleri ile aynı ülkenin çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerinde kendilerine servet ve iktidar üretmeye çalıştılar. Haçlı seferlerinden önce de, hep savaşarak bugünlere geldiler.
Bugün de, demokrasi, insan hakları, hukuk devleti ve barışı dillerinden hiç düşürmüyorlar ama, savaştan asla vazgeçmiyorlar.
“Medeniyet denilen maskara mahluk”, “tek dişi kalmış canavar” bugün de, dünya nüfusunu 8 milyardan 500 milyona çekmek için yeni oyunlar peşinde. Bu süreçte uzayı işgal ettiler, siber ordular yanında siber bir savaşa hazırlanıyorlar. Nükleer silahlar yetmedi, biyolojik silahlar, kimyasal silahlar, Laser silahları RF silahları peşindeler.
Dünya, tarihin hiçbir döneminde bu kadar büyük bir kitlesel tehditle karşı karşıya kalmadı.
Batı uygarlığı, dünyada yaşayan dört büyük ırktan birini yok etti, birini köleleştirdi, birini sömürdü yetmedi. Kendi içinde bu mirası paylaşamadığı için yüzyıl savaştı yetmedi. Bugüne gelirken, kapitalizm, komünizm ve faşizm uğruna yüz milyonlarca insan hayatını kaybetti. Dünya savaşları yaşadık. Sağ-sol diye aynı ülkenin çocukları birbirini öldürdü. Yetmedi, işçi-patron, kadın-erkek, Türk-Kürt kavgaları ile bugünlere geldik. Bu bugün de Globalizm adına tarihin en büyük katliamına hazırlanıyorlar.
Bu lanetli tehdide karşı, dünyanın bütün erdemli insanları birleşiniz. Kandırıldık, bunu görelim.
Böyle bir tarih yoktu.
Dünya gerçekleri bize anlatıldığı gibi değildi. Vaad edilen gelecek de gerçek değildi.
Düşünelim: Doğduğumuz ana babayı, doğduğumuz zamanı, toprağı, derimizin rengini ve cinsiyetimizi biz seçmedik. Bundan dolayı da üstün ya da geri olamayız. Gelin haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı olalım.
Bütün insanlığın hayrına olmayan bir çözüm önerisi bizim önerimiz olmamalı. Adalet olmadan barış, teslimiyettir. Adalet yoksa barış da yok. Adalet ve barış yoksa hiçbir özgürlük güvende değildir.
Gelin, yeni bir dünya kuralım. Herkes inandığı gibi yaşasın ve düşündüğünü özgürce ifade etsin. İnsanların malları, canları, namusları akıl-inanç ve nesiller güvende olsun.
Birbirimize karşı kazanacak bir zaferimiz yok. Birlikte kazanabileceğimiz tek bir zafer var.
Selâm ve dua ile."