Pakistan basını,Imran Khan’ın tarihi zafer konuşmasından bir detaya dikkat çekti. Nevaz Şerif yanlıları ‘Khan’ın ‘Hindistan’a dostluk’ mesajında çifte standart uygulandığını’ söyledi. Sorunun cevabını ise ‘Khan’ın,A.B.D. ile ilişkileri kesmesinde ve ‘umut’ ile seçilen yeni bir lider olmasında’ buldular.
Neden Vatan Haini Değil?
Imran Khan,zafer konuşmasında Hindistan’a zeytin dalı uzatmış ve gelecek ilişkilerinde dostluk önerisinde bulunmuştu. Navaz Şerif taraftarları, ‘Navaz Şerif, Hindistan ile bağların geliştirilmesini gündeme getirdiğinde, ona Vatan Haini demiştiniz. Ne değişti?’ sorusuna cevap arıyor.
Ticari Çıkarları Siyasete Alet Etmeyen Bir Lider
1. Imran Khan, hiçbir şekilde Hindistan ile kendi ticari çıkarı için görüşmekle suçlanmadı. Şerif ise Modi’nin yemininden hemen sonra, Hindistan demir çelik devi Jindal ile görüşmüştü.
Basında, ‘ticari çıkarlarını, ülkenin çıkarlarına alet etmeyen’ bir liderin, nefret buzlarını eritebileceği söylendi.
‘Silahlı Kuvvetleri Aşağılamamak Elzemdir’
2. Khan,ülkenin silahlı kuvvetlerini aşağılamak, kendi gücünü ordunun üzerinde görmek gibi bir yanlışa düşmedi. Şerif rejiminde ise bu yanlışın tekrar edildiği belirtildi. Bir liderin orduyu aşağılayarak halktan tam destek alamayacağının altı çizildi.
Birleştiren Kimlik
3. Navaz Şerif, Hindistan ve Pakistan’ın aynı kültürü, yemekleri ve hatta aynı Tanrı’yı paylaştığını dile getiriyordu. Imran Khan ise sürekli İslam’a ve İslam dininden olan halkın merhametine vurgu yaptı. Bir kısım analist, ‘halkı birleştiren kimliğin İslam olduğunu, eşitlerin dini olan İslam propagandasının Pakistan siyasetindeki elitleri yıkmaya ve Hindistan--A. B. D. gibi nefret beslenen ve farklı dinden olan devletleri manevi olarak bertaraf etmeye yardım ettiğini’ yorumladı.
Khan’ın İslam propagandası ile halka güç bahşettiği ve sonradan İslam dininin gereği dostluk ve kardeşliği ‘halkının merhametine başvurarak kendi siyasi oyunlarında’ kullandığı ifade edildi.
Türkiye İçin Dersler
Türkiye için dersler çıkardığımızda, 24 Haziran seçimlerinde ‘yeni ve umut vaad eden bir liderin gelmesi’ halkın diğer ülkelere beslediği nefret tabularını değiştirebilir, Türkiye’nin çıkarlarına yönelik yeni sayfalar açılabilirdi.
Ancak, Khan gibi ‘halkın içerisinden çıkan ve halkın iç ve dış politikada kimliğini yansıtan bir lider’ bulunması gerekirdi.
Aynı zamanda lider, ‘kendi ekonomik çıkarlarını’ gündeme getirmeyen’ bir özellik taşımalı ve ‘halkta siyasetçilerin kendilerini soyan iş adamları olmadığına bir inanç oluşmalıydı.
Son olarak, orduyu hiçbir biçimde aşağılamayacak, orduyu karalamayacak ve ordu ile birlikte hareket edecek bir lider, ‘temiz ve oyunsuz, yeni ittifaklara açık bir dış politika’ yaratmanın anahtarı olarak görünüyor